Ramazan ve Dua-3:Kulluğun delili

Bir iş için, aklını, bilgisini, istişareni koyacaksın, altyapıyı oluşturacaksın, ardından başarılı olmak için Yüce Allah’ın yardımını isteyecek ve bekleyeceksin. İşte budur Yüce Allah’ın emri, işte budur Hz. Peygamberin sünneti.

[Karar]
BAYRAKTAR BAYRAKLI

Hz. Peygamber’in dualarının bir kısmı da başarılı olması içindir. Bir işte başarılı olmak için Yüce Allah’ın yardımını dilemek Allah’ın emri, Hz. Peygamberin sünneti olmaktadır. Bunun için yapılacak duayı Yüce Allah Hz. Peygambere emretmektedir. Ayet şöyledir: “De ki: Ey Rabbim! Beni, gireceğim her işe doğruluk ve içtenlik üzere girmemi, bitireceğim her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek bitirmemi/çıkmamı sağla. Bana katından yardımcı bir güç ver” (İsrâ 17/80).

Yüce Allah, başarılı olması için Hz. Peygambere bu duayı yapmasını ve kendisinden yardımcı güç istemesini emretmektedir. Hz. Peygambere Yüce Allah’ın öğrettiği bu dua, bizim için de bir işe başlarken ve o işi tamamlarken yapacağımız biricik dualardandır. Demek ki, bir iş için doğruluk, samimiyet ve ilâhî yardım gerekiyor. Bunun da duası bu olmaktadır. Hz. Peygamberin bu duası, bütün iyi işler için yapılan genel bir duadır. Bu duayı ona Yüce Allah öğretti ve biz bu duayı bütün işlerimize başlarken ve bitirirken yapmalıyız. Yüce Allah’ın ledünnî yardımı, bu gücü bize vermesini dilemeliyiz. Buradaki ledünnî, “katından” anlamına gelmektedir.

BİLGİ İÇİN DUA

Bir işin olumlu manada bütün gerekenlerini yerine getirdikten sonra, Yüce Allah’a yalvarıp başarı dilemek Yüce Allah’a teslim olduğumuzun, O’na kulluk yaptığımızın delili olmaktadır. Bir iş için, aklını, bilgisini, iştişareni koyacaksın, alt yapıyı oluşturacaksın, ardından başarılı olmak için Yüce Allah’ın yardımını isteyecek ve bekleyeceksin. İşte budur Yüce Allah’ın emri, işte budur Hz. Peygamberin sünneti denen uygulaması.

Hz. Peygamber’in Kur’an’a göre bir diğer dua çeşidi de anlayışını yani bilgisini arttırmak için yaptığı duadır.

Tâhâ Sûresi’nin 114. ayetine gittiğimizde şu eğitim kanununu görmemiz mümkündür: “Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Kur’ân sana vahyedilirken, vahy bitmeden önce tekrarlamakta acele etme ve ‘Rabbim ilmimi/anlayışımı arttır’ de.”

Bu ayet bize öğretim faaliyetinin altın kurallarını verirken, öğretimin eğitime dönüşümünün nasıl olacağını da öğretmektedir.

Öğretime Allah’ı anarak başlamalı; O’nun yüce ve gerçek hükümran olduğunu söylemeli, bir bakıma ‘Alak Sûresinin ilk inen beş ayetinde yer alan “Rabbinin adıyla” başlamalıdır.

Öğretmen bilgileri yavaş yavaş vermeli, öğrenci de öğrenmekte acele etmemeli ve sabırlı olmalıdır.

Bilginin artması için Allah’a dua edilecektir. Bilgiyi elde etmek için gereken bütün emek harcanacak, bütün faaliyetler yerine getirilecek, bunun ardından Yüce Allah’ın bilgiyi vermesi ve arttırması için O’na dua edilecektir. Böylece öğretim faaliyetine gönül boyutu katılacak, öğretim eğitime dönüşecektir.

Yüce Allah “Rabbim ilmimi artır” şeklindeki duayı Hz. Peygambere öğretmiş, onun vasıtasıyla bunu bize bırakmıştır. Demek ki, bilginin devamlı olarak artması, arttırılması gerekiyor. Geçmişten alınan bilgiyi olduğu gibi taklit edip tekrarlamanın bir anlamı yoktur ve bu ilâhî kanuna aykırıdır. Bilgiyi arttırmayan nesiller kalıcı olamaz, tarihe damga vuramaz ve insanlığa ışık veremezler. Bilginin artışının bir ucu da Yüce Allah’a uzanmaktadır. O’nun yardımı olmadan gerçekleşmesi imkansızdır.

Var olan bilgiyi öğrenmek büyük bir maharet değildir, maharet onu arttırmak, ona ilaveler yapmak, onu zenginleştirmek, onu çağın ihtiyaçlarını, problemlerini çözecek hale ve zenginliğe ulaştırmaktır. Maharet, onu insanı yüceltecek, ufuktan ufuğa koşturacak eylemlerin, amellerin, işlerin hayatın içine akıtmaktır. Bunu yapabilmek için, Yüce Allah’ın yardımını yanına alabilmektir.

Bilginin artmaması, yerinde saymak, ilerlememek, sorunların yumağı altında ezilmek, hayatı çürümeye terk etmektir. Bilginin artmaması, çağın gerisinde kalmak, yarışan medeni toplumlara arkadan bakmak, karanlığa gömülmek ve ölümü beklemektir. Onun içindir ki Yüce Allah bilginin artışını ön görmüş ve bunu Hz  Peygambere emretmiş, bir altın kural olarak bize bırakmıştır. 

HZ. MERYEM’İN SUSMA ORUCUNU UYGULAMAMIZ GEREKİR

Uzun yol şoförleri orucunu nasıl tutar?

Eğer meşakketi yoksa, bir yerde durup yemeğini yiyebiliyorsa, şoförlüğü ona orucundan dolayı çok büyük zorluk vermiyorsa orucunu tutar. Ama hakikaten çok zorlanıyorsa, sürekli uzun yola gidiyorsa orucunu kazaya bırakacak. Bu mesele, zorluk ve meşakkatla alakalıdır. Zorluk ve meşakkat yoksa tutacak varsa tutmayacak.

Oruçluyken gıybet etmenin hükmü nedir?

Allah-u Teala, Meryem Suresi’nin 26. ayetinde Hz. Meryem’in susma orucundan bahseder. Hz. Meryem’in o ayetteki susma orucunu uygulamamız gerekir. Oruç bizi, gıybetten, dedikodudan, yalandan koruması lazım. Ağzımızı disipline etmemiz lazım. Gıybet, yalan, dedikodu orucu bozmaz ama sevabını azaltır, tuttuğumuz orucun kalitesini düşürür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

İnsani Tanrılar-3: Tevhid inancına şirk bombası
İnsani Tanrılar -1: Şirkin sızma noktası
Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı yazdı: Allah yetmez mi?

Ramazan 2016 Haberleri