Putin ile Avrupa iki cephede kıran kırana savaşıyor

Dünyada enerji talebi hızla artarken, enerji, uluslararası arenada önemli bir rekabet alanı oluşturuyor. Dünyanın en büyük doğalgaz ihracatçısı Rusya, Avrupa’ya Türk Akımı ile savaş açarken, Avrupa, eski petrol devi Hodorkovski davası üzerinden Rusya’yı sıkıştırıyor.

Dünyada enerjiye olan talep her geçen gün biraz daha artıyor. Gelişmekte olan ekonomiler giderek büyüyor, dünya nüfusu hızla artıyor ve enerji konusu giderek daha önemli hale geliyor. ABD’li enerji şirketi ExxonMobil’in hazırladığı “2015 Enerji Görünümü: 2040’a Bakış” raporu önümüzdeki yıllarda enerji talebinin ne denli artacağına dair önemli bilgiler veriyor. Söz konusu rapora göre, 2040 yılında dünyada enerji talebinin yüzde 35 artması, petrolün en çok tüketilen enerji kaynağı olmaya devam etmesi ve doğalgazın çok daha yaygın kullanılması bekleniyor. 

Dünyanın geleceğine yönelik öngörüler böyle iken, enerji, ülkeler arasında çok önemli bir rekabet alanı oluşturuyor. Aslında bu rekabet sadece bugün ortaya çıkan ya da gelecekte ortaya çıkması beklenen birşey değil; uzun yıllardır küresel dengeleri önemli ölçüde etkiliyor. Özellikle de Rusya ve Avrupa arasındaki dengeleri… 

Avrupa, Rusya’ya muhtaç 

Rusya, dünyanın en büyük doğalgaz, petrol ve kömür rezervlerine sahip ülkelerinden bir tanesi, aynı zamanda dünyanın en çok doğalgaz ihraç eden ülkesi ve ikinci doğalgaz üreticisi. Avrupa, gaz ihtiyacının yüzde 30’undan fazlasını bu ülkeden temin ediyor. Dolayısıyla, bir anlamda, Avrupa, Rus doğalgazına muhtaç. Almanya, Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Litvanya, Letonya ve Slovakya gibi birçok ülke Rusya’dan gelen doğalgaza bağımlı olarak hayatına devam ediyor. 

Bu bağımlılıktan pek de hoşnut olmayan Avrupa, hatta bu tekelden rahatsız olan ABD bile doğalgaz konusunda uzun süredir çözüm arıyor. Yakın geçmişe bakıldığında, bu muhtaçlık ilişkisini kesmek için ortaya konan Nabucco projesi göze çarpıyor. 2009 yılında başlayan bu projenin, Türkiye üzerinden Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’ya  doğalgaz ulaştırmak için bir çözüm olacağı düşünülüyordu. Fakat Rusya, doğalgaz konusunda kendisine alternatif olabilecek bu projeyi engellemek için elinden geleni yaptı. Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan ile anlaşarak gaz kaynakları üzerinde söz sahibi oldu. Nabucco yatırıma başlayacağı zaman Hazar Bölgesi’nde kaynak bulamadı, Güney Doğu Avrupa Boru Hattı- SEEP projesi ortaya çıktı ve Nabucco bilinirliğini önemli ölçüde kaybetti. 

Güney Akım, Türk Akımı’na dönüştü 

Rusya’nın ikinci hamlesi Güney Akım Projesi oldu. Güney Akım Projesi ile Rus doğalgazının Karadeniz’in altından geçerek Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Slovakya üzerinden Batı Avrupa’ya taşınması planlanıyordu. Fakat bu proje de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin engeliyle karşılaştı. Bu sırada SOCAR Başkanı Rovag Abdullayev Trans-Anadolu adını verdiği projeyi açıkladı. Şah Deniz-II gazını Türkiye ve Avrupa’ya iletmeyi amaçlayan bu proje, 26 Aralık 2011 tarihinde Türkiye ile Azerbaycan arasındaki görüşmelerle Trans-Anadolu hattı (TANAP) resmiyet kazandı. 

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ankara’yı ziyaret ederek, Güney Akım Projesi’ni rafa kaldırırken, Türkiye üzerinden yeni bir boru hattı inşa etme projesini ilan etti. Putin tarafından önerilen proje ile hem Türkiye transit ülke olacak hem de Rusya, Avrupa’ya karşı mücadelesinde bir adım daha ilerleyebilecekti. Bununla birlikte, söz konusu proje, Türkiye ile Azerbaycan’ın birlikte çalıştığı TANAP’ın da Rus engeline takılmadan devam etmesini kolaylaştıracaktı. Türkiye üzerinden Türkiye-Yunanistan sınırına gazı taşıyacak 63 milyar metreküplük yeni boru hattı projesine Türk Akımı adı verilirken, Putin’in bu adımını, uzmanlar tarafından Avrupa Birliği’ne rest çekmek olarak değerlendirildi. Güney Akımı Projesi ile enerjideki işbirliklerinin dışına itilen Rusya, Türk Akımı Projesi ile artık Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz taşıyabilecekti. Dolayısıyla, bu hamle ile aslında Putin’in Avrupa’ya Türk Akımı ile savaş açtığı görülüyor. 

Öte yandan, Rusya, mayıs ayının sonunda Yunanistan ile enerji alanındaki işbirlikleri hakkında görüşmelerini başlattı ve sıklaştırarak devam etti. Bu sürecin sonunda dün, Rusya ile Yunanistan arasında Türk Akımı doğalgaz projesinin Yunanistan’a uzatılması konusunda protokol imzalandı. Böylece, Rusya, yaşadığı büyük ekonomik kriz nedeniyle Avrupa Birliği ve IMF ile sorun yaşayan Yunanistan ile de ilişkilerini bir üst seviyeye taşımış oldu. 

Bununla birlikte, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’na katılan Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, Bulgaristan’ın Türk Akımı’ndan gelecek gaz için kendi topraklarında depolama tesisi kurmak istediğini belirtti. Novak, konuyla ilgili olarak, "Bulgaristan kendi topraklarında gaz depolama tesisi inşa etme önerisini yeniledi. Söz konusu tesisin Türkiye-Bulgaristan sınırında değil, Bulgaristan topraklarında kurulması teklif ediliyor" dedi. 

Avrupa, Hodorkovski davasından vurdu

Putin-Avrupa savaşında Putin cephesinde bunlar yaşanırken, Rusya’ya muhtaç olmak istemeyen Avrupa da boş durmadı ve bir zamanların en büyük petrol şirketi Yukos’un sahibi Mikhail Hodorkovski’nin Putin iktidarına açtığı dava üzerinden Rusya’yı sıkıştırmaya başladı.

Yukos’un iflasına ve kamulaştırılmasına, şirketin sahibi Hodorkovski’nin de uzun süre hapis yatmasına sebep olan Putin-Hodorkovski mücadelesinde geçen yıl önemli bir gelişme yaşandı. Uluslararası Tahkim Mahkemesi Rusya’nın Yukos’un eski hissedarlarına 50 milyar dolar tazminat ödemesine karar verdi. Mahkemenin bu kararı, Rusya’nın batıda bulunan birçok kamu varlığına haciz yoluyla el konulabileceğine işaret ediyordu. 

Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin bu kararının üzerinden bir yıl geçmeden, 18 Haziran’da Kremlin Basın Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın Avrupa’daki mal varlıklarına el konulduğunu açıkladı. Avrupa, eski petrol devi Yukos üzerinden Rusya’yı sıkıştırmıştı. Bu haber, Rusya’nın gündemine bomba gibi düştü ve ülkeden birbiri ardına açıklamalar gelmeye başladı. Konuyla ilgili Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Aleksey Ulyakov, Belçika ve Fransa’daki yetkililerin bu hareketini “hukuk dışı” olarak değerlendirirken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu el konma kararına çok sert tepki gösterdi. Lavrov, konuyla ilgili olarak şu sözleri kaydetti: “Moskova, Belçika’nın Moskova Büyükelçiliği hesaplarına el koyma gibi bir karşılığa gitmez. En azından diplomatik misyon hesapları ve mal varlıkları ile ilgili bu yaklaşımın olmamasını ümit ediyoruz. Belçika’nın bu yöndeki adımı meşru değil. Diplomatik ilişkileri düzenleyen Viyana Konvansiyonu’na aykırı.” 

Rusya’nın Avrupa’daki varlıklarına el kondu 

Öte yandan, 20 Haziran gününün sabah saatlerinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, Rusya’nın Avrupa’daki varlıklarına el konulmasına ilişkin sert bir değerlendirme yaptı ve "Rusya'nın varlıklarına el konulmasına tepkisiz kalamayız. Yasal yolları kullanarak çıkarlarımızı koruyacağız" dedi. 

Rusya’da Putin iktidarıyla Hodorkovski arasıdaki mücadele bu sıralarda Avrupa cephesine sıçradı. Bunu fırsat bilen Avrupa da, bu coğrafyadaki ülkeleri doğalgaz konusunda kendisine bağımlı kılan Rusya’ya karşı verdiği mücadelede elini güçlendirecek bir hamle yaptı. Dolayısıyla dünyada Rusya ve Avrupa arasında gerginliğe sebep olan doğalgaz mücadelesi yanına bir de Hodorkovski davasını alarak cephesini genişletmiş oldu. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

"Türk Akımı Yunanistan için faydalı ancak kurtarıcı değil"
Avrupa, Rusya yaptırımlarına "devam" dedi
Türk Akımı'na Bulgaristan da katılmak istiyor

Ekonomi Haberleri