Ünlü Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Haziran ayında Marmaris’te meydana gelen depremin ardından yaptığı açıklamasında bu tür depremlerin okyanusal depremler doğurabileceğini ifade ederek, en az 7 büyüklüğünde depremlerin habercisi olabileceğini söylemişti.
Prof. Dr. Üşümezsoy, “Rodos’tan belli bir eğik açı ile dalması sonucu büyük bir yırtılmaya neden olmuş. Geniş bir alanda yırtılmayı sağlamış. Japonya’daki yırtılmaların küçük bir boyutudur. 60 km’ye ilerlemiş olması, Marmaris’in altına gitmesi 7’lik deprem oluşturabilir” ifadelerini kullanmıştı.
“RODOS FAY HATTI 1957’DE CİDDİ DEPREMLER YARATMIŞTIR”
Yeniçağ'ın haberine göre, Üşümezsoy son olarak bölgeye ilişkin yeni açıklamalarda bulundu. Ünlü deprem uzmanı Batı Anadolu, Ege ve Akdeniz’deki fay hattının iskeletini tek tek açıkladı. Bölgede sıkça yaşanan depremleri hatırlatarak “Akhisar’da sürekli olan küçük depremler bir deprem oluğu vermekte. Bir başka deyişle deprem fırtınası demektedirler ama burada Simav Sındırgı fayı ile Akhisar Sındırgı fayının kesiştiği noktada bunun güneyinde Manisa Spil Dağı ve Akhisar hattındaki normal fayların kesiştiği bölge sürekli gündeme gelmektedir” dedi.
Harita üzerinde sarı çizgilerle çevrelenmiş alanlar bu yüzyılda olan depremlerin alanların gösterdiğini belirten Üşümezsoy, “Eğer güneye indiğimiz zaman Acıpayam’dan başlayıp Pamukkale, Denizli, kuzey batıda Gediz Vadisi’ne giderek buradan Alaşehir Salihli Turgutlu’dan Akhisar’a doğru giden fay hattı söz konusudur. Diğer fay hattı ise Ege Denizi’ne doğru giden Akdeniz’in kesiştiği Rodos fay hattı Fethiye’de 1957’de ciddi depremler yaratmıştır. En çok ilgi çeken deprem 1933 yılında Ula Akyaka Ören hattındaki olan depremdir. Bu boyutuyla baktığımız zaman Batı Anadolu esas olarak Fenike’de olan bir noktada başlayan Batı Anadolu ve Batı Ege bloğu saatin ters yönünde dönerek Anadolu’dan ayrılmaktadır” ifadelerini kullandı.
“GÜN GEÇMİYOR Kİ EGE’DE DEPREM OLMASIN”
Üşümezsoy’un açıklamalarının tamamı şu şekilde:
"Gün geçmiyor ki Ege’de Rodos güneyinde ve Datça açıklarında Bodrum’da deprem olamasın. Batı Anadolu ve Batı Akdeniz bölgesinde depremselliğin iskeleti bu iki şekilde görülmektedir. Simav Dağı’ndan başlayan fay hattı onun Bakırçay Vadisi’nden Bergama’ya giden fay hattını hem kuzeyde ele alırsak burada şiddetli depremler 1970 yılında 2011 yılında büyük depremler olmuştu. Bunun devamı olarak Foça ve Midilli çukurunda olan depremlerde sürekli etkisinde kaldığımız gündeme gelen depremlerdir.
Akhisar’da sürekli olan küçük depremler bir deprem oluğu vermekte. Bir başka deyişle deprem fırtınası demektedirler ama burada Simav Sındırgı fayı ile Akhisar Sındırgı fayının kesiştiği noktada bunun güneyinde Manisa Spil Dağı ve Akhisar hattındaki normal fayların kesiştiği bölge sürekli gündeme gelmektedir.
Bunun batısında İzmir’de 1688’de önemli depremler olmuştur. Eğer güneye indiğimiz zaman Acıpayam’dan başlayıp Pamukkale, Denizli, kuzey batıda Gediz Vadisi’ne giderek buradan Alaşehir Salihli Turgutlu’dan Akhisar’a doğru giden fay hattı söz konusudur. Diğer fay hattı ise Ege Denizi’ne doğru giden Akdeniz’in kesiştiği Rodos fay hattı Fethiye’de 1957’de ciddi depremler yaratmıştır. En çok ilgi çeken deprem 1933 yılında Ula Akyaka Ören hattındaki olan depremdir. Bu boyutuyla baktığımız zaman Batı Anadolu esas olarak Fenike’de olan bir noktada başlayan Batı Anadolu ve Batı Ege bloğu saatin ters yönünde dönerek Anadolu’dan ayrılmaktadır. Bu ayrılma noktası Acıpayam, Gediz Vadisi hattı boyunca giderken diğer bir kolda ise depremlerin olduğu Büyük Menderes Vadisi’dir. Burada olduğu gibi Kuyucak’ta ve Aydın’da Germencik’te olan fay hatları Kuşadası’na doğru uzanmaktadır. Diğeri ise bildiğimiz gibi bu Urla’dan başlayıp Gökova Körfezi’ni açan fay hattıdır.
Diğeri de Rodos çanağının devamı olan Fethiye Körfezi’ne doğru giden fay hattıdır. Bu fay hatları ve bu iskelet fay yapısı Batı Anadolu’da ve Akdeniz’de sürekli olan depremlerin ana şemasını oluşturmaktadır. Bu iskeleti oluşturan yapıları kavradığımız zaman depremlerin nasıl bir süreç işlediğini görmekteyiz.
Sarı çizgilerle çevrelenmiş alanlar bu yüzyılda olan depremlerin alanlarını göstermektedir. Bir tek İzmir’deki alan daha evvel 17. yüzyılda olan depremi ifade etmektedir"