Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı yazdı: Kader deyip geçme

Kadere iman, bu dünyada her şeyin bir kanuna göre cereyan ettiğine inanmayı ve sonuçta kötü akıbete uğramayıp iyi ve güzel günler için tedbirler almayı gerekli kılar. Gerçek müminler –sırrını çözemeseler de- hayatın akışı içinde kaderi hisseder, ona inanırlar.

İslâm akaidinin temellerinden biri de kaza ve kadere imandır. Bu inanç, “Âmentü”de “Kadere, onun hayrının da şerrinin de Allah’tan olduğuna … inandım” şeklinde ifade edilir.

Kader ve kaza inancı, Allah’ın evrendeki bütün varlıkların yaratıcısı ve yöneticisi olmasının; mevcudat üzerindeki mutlak, kesin, istisnasız ve sürekli yönetiminin zorunlu sonucudur.  Kader, mekândan münezzeh olan Allah’ın, âlemde olup biten olayların meydana gelişini, zamanını ve mahiyetini bilmesi, tayin ve tespit etmesidir. Kaza ise, bu olayların -zamanlı olan âlem açısından- vakti geldiğinde Allah’ın ilminde ve takdirinde nasıl ise öylece gerçekleşmesidir. Buna göre Allah’ın iradesi her türlü engellerin üstündedir.

“(Putperestler) Allah çocuk edindi, dediler. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Bilakis, göklerde ve yerde ne varsa sadece O’nundur. Hepsi O’na boyun eğer. O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O bir işe hükmettiğinde sadece ‘Ol!’ der, hemen oluverir” (Bakara 2/116-117).

Şu halde Allah yaratma, kudret ve irade sıfatlarında tek ve benzersizdir. Elbette genel olarak âleme, özel olarak insan davranışlarına ve beşerî hayatın akışına baktığımızda bütün olup bitenler arasında doğal bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunduğunu görürüz. Meselâ soğukta giyinmeyen insanın hastalanır; günlerce yiyip içmeyen insan açlıktan ölür. Bunlar bizim doğal sebep-sonuç ilişkileri içinde anlamlandırdığımız kader ve kazanın tecellileridir. Yani doğal sebepler ile sonuçlar arasındaki ilişkiler, Allah’ın tamamen özgür ve mutlak iradesiyle takdir ettiği yasalardır.

Doğal olaylar gibi sosyal olaylarda da aynı ilâhî yasalar geçerlidir; ilâhî hikmet bu yasaları da bizim tabiat kanunları dediğimiz sistem içinde bize göstermektedir. Nitekim çalışmayan bir toplum yoksul ve zelil düşer. Bir toplumdaki bireylerin meskeneti aksiyona tercih ederek hayat alanından çekilmesi veya bir toplumun yöneticileri ve ileri gelenlerinin bozulması ile o toplumun zaafa uğraması ve yıkılması da bir açıdan doğal sebep sonuç ilişkisiyle, başka bir açıdan kader ve kaza hükümleriyle açıklanmalıdır. Buna göre kadere iman, bu dünyada her şeyin bir kanuna göre cereyan ettiğine inanmayı ve sonuçta kötü akıbete uğramayıp iyi ve güzel günler için tedbirler almayı gerekli kılar.

KADERİN SIRRI KUR’AN’DA

Gerçek müminler –kaderin sırrını çözemeseler de- hayatın akışı içinde onu hisseder, ona inanırlar. Nihayet, ilâhî takdirin kendileri için güzel tecelli etmesini, sadece sözleriyle, dualarıyla değil, aynı zamanda verimli ve faydalı eylemler sergileyerek de beklerler. Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“İman edip iyi ve yararlı işler yapanlar bilsinler ki, biz güzel iş yapanın emeğini zayi etmeyiz” (Kehf 18/30).

“Her kim inanmış olarak güzel ve yararlı işler yaparsa, onun çabası karşılıksız bırakılmayacaktır” (Enbiyâ 21/94).

“Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak güzel ve yararlı (sâlih) işler yaparsa, kesinlikle ona hoş bir hayat yaşatırız” (Nahil 16/97). -

Bu ve benzeri âyetlerin ışığı ile zihinizi ve gönlümüzü aydınlatıp, İslâm’ın bütün inanç esasları gibi kader ve kaza inancını da öncelikle Kur’ân-ı Kerîm’den öğrenmeliyiz. Ömrünü hayat alanında güçlüklere karşı mücadeleyle geçiren Resûlullah’ı ve ondan aldıkları eğitimle zihinlerini ve hayatlarını zenginleştiren Ashâb-ı Kirâm’ı örnek almalıyız. Çünkü onlar, kaderin kendileri için neler getireceğini evlerinin köşelerinde bekleyerek değil, bütün güç ve imkânlarını hayat alanlarında başarı için harcayarak beklemişlerdir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı yazdı: İyi müslümanların güzel hasleti
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı yazdı: Kulluğun alâmeti ibadetin özü dua
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı yazdı: İmanın en derin hali takva

Ramazan 2017 Haberleri