PROF. DR. MAHİR NAKİP
Orta Doğu’da bir Kürt devleti söz konusu olursa büyük ihtimalle Kuzey Irak’ta kurulacaktır. Ama ne zaman? Bence Kerkük resmen Kürt bölgesine ilhak edilebildiğinde... 2011 yılından itibaren konuşmalarımda ve yazılarımda hep yaptığım bir uyarıdır: Kerkük, Irak’ın; Irak da Orta Doğu’nun subabıdır. Kerkük, Kürt bölgesine geçerse Irak çözülür, Irak da bölünürse Orta Doğu’da bölünmeler başlar.
Kerkük fiilen Kürtlerin ve özellikle Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin denetimindedir. Başta güvenlik olmak üzere adım adım şehrin bütün organları ellerine geçiyor. DAEŞ’in Arap olan Havice İlçesi’ne yerleşmesi, Peşmerge güçlerinin Kerkük’ü iyice kontrol altına almalarına vesile olmaktadır. İnsan, “Yoksa DAEŞ, Kürt devletinin kuruluşunu kolaylaştırmak için uydurulan bir kurgu mudur?” diye düşünmüyor değil doğrusu…
2003 Nisan’ında tapu ve nüfus idarelerini yağmalandıktan sonra yüzbinlerce Kürt göçmen bu şehre yerleştirildi. Şehrin nüfusu 700 binden bir anda bir milyon 300 bine yükseldi. Bu artış başka Kürt bölgelerinden nüfusun Kerkük’e kaydırılması ile sağlanmıştır. Bu emir-i vaki il meclis ve genel seçim sandıklarına da yansımıştır. 41 sandalyelik Şehir Meclisi’nin 26’sı Kürtlerde, 9’u Türkmenlerde ve 6’sı da Araplardadır. 12 milletvekili sandalyesinin 8’i Kürtlerde, ikişer tanesi de Türkmen ve Araplardadır.
Kürt tarafı bir süreç başlattı. İlkin Kerkük İl Meclisi’nin sadece Kürt üyelerinin katıldığı bir toplantıda Kürt bayrağının Kerkük’ün resmi makamlarına asılmasını ve Kürtçenin resmi dil olarak Kerkük’te kullanılmasını zorunlu kıldı. Irak Meclisi’nin ve Bağdat, Ankara, İran ve ABD hükümetlerinin uyarılarına rağmen uygulama devam etti. Kuzey Irak Kürt Yönetimi bu kararı desteklemekle yetinmeyip Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nin bağımsız Kürdistan olabilmesi için bir komisyon kurulmasına karar verdi. Bu karara aslında sadece KDP ve KYB katılmıştır. Son adım olarak, 4 Nisan’da Kerkük Meclisi’nin Kürt üyeleri Kerkük’te bir referandumun yapılmasına karar vermiş ve buranın Kuzey Irak Kürt Bölgesine resmen ilhak edilmesi için düğmeye basmıştır.
GELİŞMELERİN SEBEPLERİ
Bir hafta içerisinde bütün itirazlara rağmen neden olaylar bu kadar hızlı gelişti, Kürt yönetimi neye güvenerek bu kadar kritik ve maceracı kararlar aldı? Barzani’nin zaman zaman ‘şu tarihte referandum yapacağız’ dediği çok olmuştur ama son zamanlar birkaç olumsuz gelişme üst üste gelmiştir. Aşağıdaki sebeplerin hepsi, farklı ağırlıkta olmakla birlikte, geçerlidir:
1. Kürt bölgesinde ekonominin tamamen dibe vurması,
2. DAEŞ’in bölgeden yavaş yavaş tasfiye edilmesi,
3. KDP’nin Türkiye’ye, KYB ve Goran grubunun ise İran’a yanaşması,
4. Kürt bölgesinde KDP karşısında KYB, Goran ve İslami grupların başkaldırması ve buna mukabil Kürt Meclisi’nin çalışamaz hale gelmesi,
5. Kerkük’ün KYB’nin kontrolünde olmasına rağmen, petrolünden sadece KDP’nin yararlanması,
6. KYB’de Talabani’den sonra iç çekişmelerin şiddetlenmesi,
7. Türkiye’nin Suriye’de PYD’nin yolunu kesmesi ve içeride de PKK ile başarılı bir mücadele yürütmesi, hem Kürt yönetimini hem de Kürt devletinin kurulmasını isteyen tarafları tedirgin etmiştir. Kürt kamuoyunu canlı ve zinde tutmak için bir atağa ya da birleştirici bir hikayeye ihtiyaçları vardı. İşte bu yaygaranın koparılmasının sebebi bu olabilir.
Akla şu soru gelmelidir: Neden Kerkük’te bayrak astırma krizi ve Kerkük’te referandum düşüncesiyle Kürt Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu ilanı aynı anda cereyan etmiştir? Kerkük, dünya petrollerinin yüzde 4’ünü ve Irak petrollerinin de yüzde 42’sini üretmektedir. Ancak şehir KYB’nin elinde olduğu halde petrol Barzani’nin hakim olduğu arazilerden Ceyhan’a geldiği için petrolden esas nemalanan Barzani olmaktadır. Onun için bir süre önce bin 500 KYB peşmergesi, Kerkük Petrol Şirketi’ni basarak Kerkük Petrol Bölgesi’ne el koymuştur. Yani Kerkük sadece Kürtlerle Araplar ve Türkmenler arasında ihtilaflı bir şehir olmayıp KYB ve KDP arasında da ihtilaf konusu olmaktadır.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Bütün bu maceraperest atılımlar aslında biraz da Bağdat yönetiminin zayıflığından kaynaklanmaktadır. Kerkük Valisi ve Meclisi, Irak Meclisi’nin kararlarına uymadığına göre hukuki yoldan cezalandırılabilir. Zaten herkesin söylediği gibi: Irak Anayasası’nı kuran Şiilerle Kürtler bir gün mutlaka karşı karşıya geleceklerdir. Çünkü kurdukları düzen vatan birliği esasına değil, tamamen çıkar esasına göre olmuştur.
Türkiye ve İran da çeşitli müeyyideler uygulayabilirler. Mesela Erbil’deki konsoloslukların geçici olarak kapatılması veya sınır kapılarının geçici de olsa kapatılması ve ekonomik yaptırımların uygulanması gibi tedbirlere başvurulabilir. Türkiye, İran ve Irak, ABD’nin ne yapacağını beklemeden yapması gerekeni yapmalıdırlar. Zira bu mesele ABD’den çok bu üç ülkeyi yakından ilgilendirmektedir.
TÜRKMENLER NE YAPMALI?
Türkmen siyasi kuruluşları ve milletvekillerinin kendi aralarında pek uyumlu oldukları söylenemez. Ancak Kerkük’teki gelişmeler karşısında hızlı bir şekilde kenetlendiklerini ve söz birliği içerisine girdiklerini görebiliyoruz. Parlamentodaki tutumları ve birlikte yapmış oldukları basın toplantıları çok etkileyici olmuştur. Bu da hem Parlamentoyu hem de hükümeti harekete geçirmiştir. Ancak demokratik enstrümanların dışında bir silahları yoktur. Onun için de caydırıcı olamamaktadırlar. Şimdi Irak içinde ve dışında olmak üzere iki istikamette acil bir şekilde harekete geçmeleri gerekmektedir.
Türkmenlerin, Irak içinde söylem birliği oluşturmanın yanında her ne başlık altında olursa olsun silahlanma yoluna gitmeleri gerekmektedir. Ancak buna ne Kürtler ne de Bağdat yönetimi sıcak bakar. O zaman şu anda var olan Haşdi Şaabi içindeki 3 bin kişilik Türkmen silahlı gücünün sayısını ve çeşitliliğini artırmak mümkün görünmektedir. Neticede Haşdi Şaabi artık Irak’ın resmi ordusunun kanuni bir parçasıdır. İkincisi ise Türkmen milletvekilleri gruplar halinde Türkiye’yi, İran’ı, Suudi Arabistan’ı, Amerika’yı, İngiltere’yi ve Rusya’yı ziyaret etmelidir. Bu ziyaretlerde Türkmenlerin ve bölgelerinin durumu iyi bir şekilde anlatılmalıdır.