[Karar]
PROF. DR. BAYRAKTAR BAYRAKLI
Aileler ve toplumlar yetiştirdikleri gençlerini kendi toplumlarına düşmanlık besleyecek, ihanet edecek hale gelmemeleri için olanca güçlerini kullanmalıdırlar. Bu konudaki ayet şöyledir:
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Eğer affeder, vazgeçer ve bağışlarsanız bilin ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. (Teğabun, 14)
Bu âyetler aile ilişkilerini, aile içi çatışmaları gündeme getirmekte ve Yüce Allah bunlara nasıl bir çözüm sunduğunu bildirmektedir. Âyetlerin iniş sebeplerinden hareket ederek yorumumuzu yapacağız.
Mekkeli müslümanlar Medine’ye hicret etmek istiyorlardı. Eşleri ve çocukları bu hicrete engel oluyordu. Bunun üzerine 14. âyet indirildi.
Tabiî ki âyeti bu nüzul sebebinin sınırları içine hapsetmek mümkün değildir. Çıkış nedeni bu olabilir, ama âyeti aile içinde farklı inanç, farklı din anlayışının her çeşidine uzatmak gerekiyor.
AF VE GÖRMEZDEN GELME
Âyette geçen ezvâciküm “eşleriniz”den kasıt olarak sadece hanımlar anlaşılmamalı, kadınlarla birlikte erkekleri de ifade etmektedir. İman edenlerden kasıt kadınlarsa, eşlerinden kasıt da kocalarıdır. Böylece âyet her iki cinse eşit anlamda hitap etmektedir. “Kadınlar kocalarına düşman olur da kocalar kadınlarına düşman olmaz” denemez.
Mesela, hanımı Allah’a karşı görevlerini yaparken, kocası ona mani oluyorsa, kadının yapmaması gereken bir davranışı kocası ona zorla yaptırıyorsa hanımının düşmanı oluyor, demektir. Koca karısını olmayacak ilişkilere zorluyorsa, hanımının düşmanı demektir. Ama mesela: Kocası vatani görevini yapacak veya savaşa gidecektir. Hanımı onu göndermiyorsa ona düşman olmaktadır. Kocasının onuru ve namusu ile oynayacak davranışlar sergiliyorsa onun düşmanıdır.
Ebeveyni Allah’a yaraşır kul iken, çocukları onların din ve iman anlayışına karşı çıkıyorsa, ebeveynin düşmanı oluyor demektir. Âyette geçen evlatlardan kasıt, bir milletin gençliği de olabilir. Gençlik kendi milletinin dinine, dini hayatına ahlâkî değerlerine karşı çıkıyor ve onlarla çatışıyorsa, onun düşmanı oldu demektir. Başka milletlerin yozlaşmış değerlerini, dinî anlayışlarını kendi milletininkine tercih ediyorsa düşman oldu, demektir.
Âyette geçen ve bizim “düşman” diye tercüme ettiğimiz ‘adüvv’ kelimesini, “birbirine düşman olan iki millet, iki grup veya iki kişinin düşmanlığı” olarak almamak gerekiyor. Çok yakınların birbiri ile aykırı düşmesi ve çatışması anlamına almak gerekiyor. Peki bir ailenin veya bir milletin çocukları kendi kültürü, dini ile çatışır hale gelince veya eşlerden biri bu hale gelince ne yapmak gerekiyor? Âyetin devamı bu soruyu cevaplandırmaktadır.
Ebeveyni Allah’a yaraşır kul iken, çocukları onların din ve iman anlayışına karşı çıkıyorsa, ebeveynin düşmanı oluyor demektir.
İşte aile veya toplum içi çatışmalardan sakınmak gerekiyor. Aile içi çatışmaların zararlı hale gelmesi ve toplumun içindeki nesil çatışmasının yara açmaması için sakınmak gerekiyor. Sakınmak, tedbirli olmak demektir. Aile veya toplumun bu konudaki zararlardan yara almaması için gereken savunma mekanizmalarını harekete geçirmek gereklidir.
Aile veya toplum içindeki çatışmaların dindirilmesinde af, bağışlama, görmezlikten gelme ve cezayı uygulamamak da etkili metotlardandır. Eşlerimize karşı affedici olmak, ağır ceza uygulamaktan vazgeçmek, ya da düşmanlık yapmaktan uzak durmak, gerekli olan olumlu değişimin hareket noktası olabilir. Aile içindeki çatışmaların, aykırılıkların, özellikle inanç ve kültürel farklılaşmaların doğurduğu olumsuzlukların, derin tartışmaların sona ermesinin ardından affetmek, olmuş olandan vazgeçmek, Kur’ân’ın öne sürdüğü etkili metotların başında gelmektedir.
Bu metot affedici ve çok merhamet sahibi olan Allah’ın metotlarının başında gelmektedir. Affetmek ve merhamet ile davranmak, ilâhî ahlâk ve ilâhî eğitim metotlarından olması bakımından bizim de ahlâkımız ve eğitim metodumuz olmalıdır.
Mümtehıne sûresinin ilk âyetinde belirtildiği gibi insan, Allah’ın düşmanı olabiliyor. Yüce Allah, onun değişmesini bekliyor ve zamanı gelince affediyor. Yüce Allah yarattığı insanı nasıl affediyorsa, bizler de eşlerimizi, doğurduklarımızı affetmesini bilmeliyiz. Suçları bir yerde bırakmak, onlardan vazgeçmek, onları gelecek zamanlara taşımamak, o zamanları da kirletmemek gerekiyor.
ANA BABANIN SORUMLULUĞU ORUÇ EĞİTİMİ VERMEKTİR
Oruç tutmayan evlattan ana baba sorumlu mudur?
Oruç tutmayan çocuk 18 yaşını geçmişse buluğ çağına ermiştir ve sorumluluğu anneden babadan kalkmıştır. Ana babanın sorumluluğu, çocuğa oruç tutma eğitimi vermektir. Eğer vermemişse sorumlu olur. Oruç eğitimi verdi, dinini öğretti, ısrar etti ama buna rağmen çocuk oruç tutmuyorsa sorumluluk artık anne babadan kalkar.
Oruçluyken diş tedavisi yapılabilir mi?
Oruçluyken diş tedavisi yaptırılmasında sakınca yoktur. Ancak boğazdan aşağı geçen bir madde olmaması lazım. Morfin vurularak yapılan diş tedavisi ise caiz değildir. Çünkü derinin altına ilaç zerkedilmesi orucu bozar.