[Karar]
Türkiye'nin terör örgütlerine karşı başlaşttığı topyekün mücadele kararıyla köşeye sıkışan terör örgütleri, intihar eylemlerine yöneldi. Sultanbeyli'de bir polis karakoluna düzenlenen bombalı saldırının ardından 2 DHKP-C'li terörist ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nu hedef aldı. PKK ve DHKP-C'nin eş zamanlı saldırılarının ardından Şırnak'tan 4 şehit haberi geldi.
Kritik görüşmeden saatler önce...
PKK ve DHKP-C'nin İstanbul'da aynı anda harekete geçmesi kadar saldırıların zamanlaması dikkat çekti. İki terör örgütü, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun CHP lideri Kılıçdaroğlu ile yapacağı kritik koalisyon görüşmesine saatler kala düğmeye bastı.
PKK ile DHKP-C eylemleri arasında tahtaravalli ilişkisi bulunuyor. Yani PKK eylemsizlik kararı aldığında DHKP-C sahneye çıkıyor. DHKP-C bu yönüyle PKK'nın stepnesi olarak görülüyor.
Terör tahtaravallisi
Aynı durum PKK'nın ateşkes ilan ettiği Çözüm Süreci'nde de yaşandı. Örgüt bu süreçte ABD Büyükelçiliği'ne saldırı gibi çok sayıda kanlı eylem yaptı. 1982 yılından bu tarafa 30 yıllık süreçte DHKP/C ile PKK arasında bu süreçte bir çeşit tahterevalli durumu yaşandı. Tahterevallide birinin aktif olduğu ve ağır geldiği durumlarda diğerinin pasif durumda kaldığı, birinin ateşkes ilan ettiği hallerde diğerinin eylemlerini artırdığı gözlendi. Bu durum, emniyet birimlerince örgütler arasında 'tahterevalli durumu' olarak nitelendiriliyor.
PKK'nın eylemlerini artırdığı 1990'lı yılların başından itibaren DHKP/C gibi örgütlerin eylemlerini azaltması, bunun yanında PKK'nın 'eylemsizlik' durumuna geçtiği 1999-2004 arasında DHKP/C'nin hortlaması dikkat çekti.
2005'te Adalet Bakanlığı'na yönelik intihar eylemi, 2009'da ise eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e Bilkent Üniversitesi'nde düzenlenen saldırı ve ABD Büyükelçiliği PKK'nın "sessiz" olduğu dönemlerde DHKP-C'nin gerçekleştirdiği saldırılar oldu.
Suruç'tan sonra işbirliği mi?
Türkiye'nin IŞID ve PKK ile DHKP-C'ye karşı içeride ve sınır ötesinde başlattığı mücadelenin ardından ise ilk kez tersi bir durum yaşandı. PKK'nın kanlı eylemlerine DHKP-C'nin saldırıları eşlik etti. Suruç saldırısından sonra Bağcılar'da bir intihar eylemcisinin öldürüldüğü olayın ardından yaşananlar bu noktada dikkat çekmişti. Gaziosmanpaşa'da 1 polis intihar eylemcisinin cenazesi bahane edelirek şehit edildi. YDGH'nin yerel birimleri saldırıyı üstlenerek, DHKPC'li intihar eylemecisinin intikamının alındığını duyurdu. Polisin şehit edilmesini doğrudan ne DHKP-C ne de PKK üstlendi.
Şimdiye kadar birbirinin stepnesi olarak görülen PKK ve DHKP-C'nin eş zamanlı harekete geçesi Başbakan Davutoğlu'nun sınır ötesi operasyonlardan sonra 26 Temmuz'da yaptığı bir açıklamayı akıllara getirdi. Davutoğlu, Esenboğa Havaalanı'nda yaptığı değerlendirmede DHKP-C'nin Kandil'de PKK'lı yöneticilerle görüştüğünü açıklamıştı. İşte Başbakan'ın o tespitleri:
DHKP-C'nin Kandil'de ne yaptığını biliyoruz
“Suriye’de 3’üncü, Irak’ta 2’nci dalga operasyonları başlatma talimatı verdik. Kararlığımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu operasyon kararı askeri yetkililer, emniyet görevlileri, Bakanlar Kurulu’nda ve Milli Güvenlik Kurulu’nda yaptığımız görüşmeler çerçevesinde hayata geçirilmiştir. Hükümet görüşmeleri sürerken nereden talimat aldıkları belli üç Terör örgütü birden harekete geçirilmiştir. Bu operasyonların birinci amacı demokrasimizin korunmasıdır. Suruç katliamı Türkiye ve Türk demokrasisine yönelikti. Bunun faili DEAŞ’tı (IŞİD). Bunu bahane ederek kaos çıkarmaya çalışan PKK’dır. Demokrasi ve özgürlük alanları korunacaktır. Üç terör örgütünün de DHKP-C’nin de Kandil’de ne yaptığını biliyoruz. DHKP-C ile PKK arasında son dönemde ortaya çıkan terör işbirliğinin de farkındayız. Bu terör örgütlerinin karargâhları, Türkiye’ye dönük planlama yaptığı bütün mekânlar, Türkiye’de kullanmak için depoladıkları bütün silahlar, yok edilene, tasfiye edilene kadar bu operasyonlar gerekirse sürer. Ne zaman biz tehdidin mahiyetinde bir azalma olduğunu veya yok olma tonunda olduğunu görürsek o zaman tekrar değerlendirme yaparız. 3’üncü dalga bu kapsamdaki bütün hedefleri kapsamaktadır."
İttifakı Çağlayan tetikledi, Suruç örgütlere taşıdı
Başbakan'ın istihbarat bilgilerinden hareketle yaptığı iki örgütün ittifakı, daha önce seçim sürecinde siyasi söylemde gerçekleşti. HDP'nin AK Parti iktidarına karşı barajı aşması sol çevreler özellikle de CHP tabanı için hedef olarak konuldu. CHP medyası da bu yönde yayın yaptı. Örgütün Çağlayan Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şetti ettiği olay bu anlamda dönüm noktası oldu. CHP'den saldırıya yönelik net bir kınama gelmezken, sol çevrelerde kanlı eylemi kutsayan yayınlar yapıldı. Suruç saldırısı ise kanlı Çağlayan saldırısıyla başlayan ve sandıkta CHP-HDP ittifakı şeklinde kendini göteren ittifakı perçinledi. Siyasi söylemde gerçekleşen işbirliği bu saldırıdan sonra PKK-DHKP-C üzerinden kanlı eylemlere taşındı.