MELEK GEDİK/KUDÜS-melekgedik@karar.com
'Tur Dağı'nı yaşa/ Ki bilesin nerde Kudüs/ Ben Kudüs'ü kol saati gibi taşıyorum/ Gel/ Anne ol/ Çünkü anne/ Bir çocuktan bir Kudüs yapar..." Kudüs yolculuğuna Nuri Pakdil'in bu dizelerini hatırlayarak çıkıyorum. Hem Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'yı ilk kez görme telaşı içindeyim hem de yıllarca işgal altında ezilen bir milletin, ümmetin haline tanıklık edeceğim için ince bir burukluk yaşıyorum. Bu yolculuğa tek başına başlamıyorum, yanımda Türkiye'den yaklaşık 500 kişi var. Katılımcıların çoğu memleketin dört bir yanından gelen akademisyenler... ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ün tamamını İsrail'in başkenti ilan etmesinin ardından Türkiye'den ilk kez bu kadar kalabalık bir ekip Kudüs'e gidiyor. Üç gün sürecek (23-25 Mart tarihlerinde) 2'nci Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, bu acı kararın gölgesinde Doğu Kudüs'te gerçekleştirilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Tarih Kurumu'nun da desteklediği bilimsel kongreyi Gazi Üniversitesi ile El-Kudüs Üniversitesi birlikte düzenliyor. Kudüs'te Filistin'e desteğin yanı sıra ilk kez alanlarında uzmanlaşmış isimler, akademik bilgilerini paylaşmak için bir araya gelecek. Paylaşımda bulunmak, bir arada olmak, sırt sırta, omuz omuza yürümek bu topraklar için bir temenniden ziyade zorunluluk. Çünkü Filistin; İsrail işgali altında parçalanmış, bölünmüş bir memleket...
2'nci Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, bu yıl kan ile gözyaşının birbirine karıştığı Kudüs'te gerçekleştirildi.
Bir saat süren uçak yolculuğunun ardından İsrail'in Ben Gurion Havalimanı'na varıyoruz. Heyecan ve telaş karışımı bir duyguyla yürüyorum kontrol noktalarını... Türkiye'den gelip İsrail'e girmek netametli iş. Güvenliğin üst düzeyde olduğu havalimanında saatlerce bekletilen arkadaşlarımız oluyor, hem de hiçbir gerekçe gösterilmeden... Tüm olumsuzluklara rağmen Kudüs'e varmak, Mescid-i Aksa'yı görmek ve Filistinli kardeşlerimizle buluşmak tek amaç. Düzenlenecek kongre sadece bilimsel bir etkinlik değil aynı zamanda Filistinlilere verilen 'Biz sizinle beraberiz' mesajı. Sokaklarda gezdikçe bu mesajın Filistinlilere ulaştığını, güven, minnet ve kardeşlik duygularının hücrelerimize kadar yayıldığını hissediyoruz.
Mescid-i Aksa çıkışında bir ara sokak ve Filistinli kadınlar...
Yolculuğumuzun ilk duraklarından biri El-Halil. El-Halil, üç gün süren program boyunca en çok etkilediğimiz şehirdi. Kent merkezine girmeden önce İsrail askerlerinin konuşlandığı noktalardan geçtik. Bu muamele ile başlayan yolculuk El-Halil Camii'ne doğru ilerledikçe daha da acı bir tabloya dönüştü. Çünkü camiye ulaşmak için iki kontrol noktasını daha geçmemiz gerekiyordu. El-Halil adeta bir açık hava hapishanesi...
El-Halil'in sokaklarında bir çocuklar bir de İsrail askerleri var...
Sokakta çocuklar, birkaç esnaf ve İsrail askerleri dışında kimse yok. Yokluk, perişanlık ve umutsuzluk şehrin üzerine sinmiş. Burada bir yaşam olduğunu anlamak çok zor. Top peşinde koşan çocuklar ya da bazı evlerin pencerelerine asılan çamaşırlar olmasa kendinizi bir savaş filminin platosunda zannedebilirsiniz. Parçalanmış İsrail bayrakları altında top oynayan Filistinli çocukların diyarından boğazımıza inen bir yumruyla ayrılıyoruz.
El-Halil'in güzel çocukları...
Hayalet bir şehri andıran El-Halil'de çocuklar dışındaki tek renkli ev...
Duraklarımızdan biri de İslam dünyasının ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa ile Kubbetüs Sahra'ydı. Cuma günü gittiğimiz Mescid-i Aksa'ya İsrail polislerinin yaptığı pasaport kontrolüyle giriyoruz. Filistinli Müslümanların büyük ilgi gösterdiği Aksa'da erkek-kadın, yaşlı-genç herkes ama herkes bir, tek ve kardeş. Güzel, gururlu ve buruk duygularla ayrıldığımız Mescid-i Aksa'dan sonraki durağımız ise Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi'nin yapılacağı Ebu-Dis'teki El-Kudüs Üniversitesi. Ebu Dis, Filistinlilerin başkenti olması için çalışmaların yapıldığı bir banliyö. 10 ülkeden 700 akademisyenin katıldığı kongrenin açılış törenine ilgi büyük. İlgiyi; heyecan, coşku ve umut da takip ediyor. Kongrenin açılış konuşmalarını Türkiye'nin Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Gürcan Türkoğlu, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Özel Temsilcisi ve aynı zamanda Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı ve Kudüs Valisi Adnan el-Hüseyni, Filistin Yüksek Öğretim ve Eğitim Bakanı Sabri Saydam, Gazi Üniversitesi Rektörü İbrahim Aslan ve Kudüs Üniversitesi Rektörü İmar Ebu Kişik yapıyor.
Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'daki Kubbetüs Sahra...
Bu çoşkulu törene Filistin Yüksek Öğretim ve Eğitim Bakanı Sabri Saydam'ın yaptığı konuşma damga vuruyor. Saydam konuşmasında yüreğimizi yakan şu cümleleri kuruyor: "Filistin halkı kendisini yalnız hissetmediği sürece işgale karşı boyun eğmeyecek ve zafere ulaşacak. Siz bugün buradaki varlığınızla 'Kudüs'ü ziyaret etmek işgali normalleştirecektir' yönündeki söylemi kırdınız. Çünkü siz kardeşlerinizi ziyaret ediyorsunuz ve işgali meşrulaştırmıyorsunuz. Esiri ziyaret, gardiyanı ziyaret etmek değildir." İşte bu sözlerin mesuliyeti altında Filistin sokaklarını yeniden arşınlıyoruz. Biz yollara düştükçe karşımıza 'utanç duvarı' çıkıyor, üzerinde hayatını kaybeden sayısız Filistinli gencin resim ve isimleri var. Ziyaretimizin son gününde Kudüs'ü daha içselleştirerek vaktimizi dolduruyoruz. Her adımda Türkiye'ye selam çakan Filistinlileri karşılaşıyoruz. Sokaklarda en çok şu sözü duyuyoruz: "Sizden bir şey istemiyoruz, yeter ki bu toprakları unutmayın. Sizin bu sokaklarda dolaşmanız bizim en büyük güven kaynağı." Bu sözlerin sorumluluğu altında 7 farklı alanda gerçekleşen 30 ayrı oturum da sona eriyor. Edebiyat, bilim ve sanatın gölgesinden ilk kez yapılan kongre gelecek için umut taşıyan bir anlaşmaya da evriliyor: Üniversiteler arası işbirliği... İşbirliği sürecini Doç. Dr. Özcan Güngör'den dinliyoruz: "Kongre vasıtasıyla Kudüs'e akademik bir kapı açmayı hedefliyoruz. Türkiye'den birçok üniversite, öğrenci ve öğretim görevlisi değişim programları dahil birçok protokol imzaladı. Siyasi gündeme teslim olmayacağız, ilmi daha üst bir gündemi takip ediyoruz."
Yahudilerin kutsal yeri Ağlama Duvarı'ndaki İsrailliler...
Üç gün boyunca Kudüs sokaklarında yaptığımız yolculuk sona ererken, 'Bizi, Kudüs'ü yetim bırakmayın' çığlıkları eşliğinde Ben Gurion Havalimanı'na dönüyoruz. Siyasi söylemlerden ziyade ilmin ışığında bir kardeşlik projesine kapı aralayan ve yüzlerce bilim insanını bir araya getiren kongreyi belki de en iyi Mehmet Emin Yurdakul'un bu satırları özetleyecektir: "Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et/ Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet/ Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir."
2002'den beri İsrail tarafından örülen 'utanç duvarı' ve duvarda katledilen Filistinlilerin fotoğrafları...
ADIM ATAMADIĞIMIZ TOPRAK PARÇASI: GAZZE
1948'de Filistin topraklarında resmi varlığını ilan eden İsrail, daha sonra Filistin'i bölge bölge işgal etmeye başladı. 100 yıllık bir sorun olarak karşımıza çıkan bölgede, İsrail hâlâ Yahudi yerleşim yerleri kurarak alanını artırmaya çalışıyor. Hem de Birleşmiş Milletler'in çizdiği bütün sınırları aşarak. Yıllarca kan ve gözyaşının birbirine karıştığı bu topraklarda Filistinliler artık bin bir parça... '48 Arapları' şu an Yafa şehrinde yaşıyor. Sayıları 1 milyonu geçen Müslüman ve Hristiyan 48 Arapları, aynı zamanda İsrail vatandaşı. Eğitim seviyeleri ve gelir durumları yüksek olan 48 Arapları, parçalanmış bir coğrafyanın 'yaşamak'ta olanları... Diğer bir grup ise Doğu Kudüs'te hayatlarına devam ediyor. Ne İsrail'e ne de El-Fetih Hükümeti'ne bağlı olan bu grup Ürdün'ün geçici pasaport ve kimlikleriyle bölgede kendilerine hareket imkanı buluyor. El Fetih'in hakimiyet alanı Batı Şeria'da da yaklaşık 2.5 milyon Filistinli var. Parçalanmışlığın rakamlara yansıdığı bölgede, adım atamadığımız tek yer ise: Abluka altındaki Gazze. 1 milyondan fazla Filistinli'nin 'hayatta kalma' savaşı verdiği Gazze'nin nadir olsa da nefes alabildiği tek nokta Mısır yönetimindeki Refah Sınır Kapısı...
(Soldan sağa) fotoğraftaki isimler: Turkish Studies Dergisi Editörü Mehmet Dursun Erdem, Gazi Üniversitesi Rektörü İbrahim Aslan, El-Kudüs Üniversitesi Rektörü İmar Ebu Kişik, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Özel Temsilcisi ve Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı ve Kudüs Valisi Adnan el-Hüseyni, Filistin Yüksek Öğretim ve Eğitim Bakanı Sabri Saydam, Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Gürcan Türkoğlu.
TUTSAKLIK HİSSİ YARATAN UTANÇ DUVARI
Bir İsrail bir Filistin bayrağını gördüğümüz Kudüs'te manzara çok parçalı ve bölünmüş durumda. Üç semavi dinin ortak noktası Kudüs'te böyle bir tablonun yaşanmasının en büyük nedeni 2002'den beri örülen 'utanç duvarı.' Bir yerden bir yere giderken aniden önümüze çıkan ve her bir köşesinde İsrail polisinin konuşlandığı bu kilometrelerce uzunluktaki duvar, işgalin acısını daha da artırıyor. 'Kendi vatanından tutsak olmak' duygusunu işte bu duvara toslarken hissediyoruz. El Halil'in perişanlığından sonra bizleri en çok etkileyen görüntü; utanç duvarı ile bu duvarı ancak kimlikleriyle aşan Filistinli işçilerin geçişleri oldu. Suratlarındaki bezmişlik, umutsuzluk yüreklerimizi yakan bir acıya dönüştü.