SEDAT PALUT
Bazının bir büyüsü var. Bu büyüye kapılmış yazarlar, yüzyıllardır, cümlelerin peşinde koşarak farklı dünyaların kapılarını önce kendilerine sonra okurlarına açtı. Bu farklılıkları keşfetme merakı ya da kendini bir başkasının aynasında görme telaşı günümüz edebiyatında önemi artarak devam ediyor. Artmasının sebebi giderek küçülen ve küçüldükçe küreselleşen dünyanın, bu unsurlara olanak tanıması. Peki, yazarlar önceden olduğu gibi, okurlarına farklılıkları sunarken kendilerinden, çevresinden ve bulunduğu toplumdan mı yola çıkıyor yoksa içinde yaşadığımız küresel dünyanın beklentilerini de hesaba katarak mı kalemlerine sarılıyor?
Bilişim sektörünün gelişmesi, dünyadaki gelişmelerden anında haberdar olmamız, İngilizcenin yaygınlaşması ve öğrenilmesinin neredeyse zorunlu hale gelmesi günümüz edebiyatını da haliyle etkiledi. Günümüzde romanları farklı dillere çevrilen birçok yazar, yeni eserini oluştururken dünyadaki okurlarını düşünerek yazdığını söylemek mümkün. Bu noktada küresel bir edebiyattan, özelde de küresel bir romandan bahsetmek mümkün. Yakın zamanda bu konu üzerine farklı platformlarda yazılar yazan Amerikalı edebiyat eleştirmeni ve editör Adam Kirsch’in ‘Küresel Roman: 21. Yüzyılda Dünyayı Yazmak’ isimli kitabı yayımlandı. Adam Kirsch kitabında milli edebiyat ve milli kültür anlatılarının karşısında öne çıkan bir unsuru kitaptaki yazılarında irdeliyor, eleştiriyor ve bir kavram ortaya atıyor: Küresel Roman. Yazar hacmi küçük ama kapsamı ve ele aldığı konu itibariyle iddiası büyük olan kitabında sırasıyla Orhan Pamuk’un ‘Kar’, Haruki Murakami’nin ‘1Q84’, Roberto Bolano’nun ‘2666’, Ngozi Adichie’nin ‘Amerikana’, Mohsin Hamid’in ‘Gönülsüz Köktendinci’, Margaret Atwood’un ‘Antilop ve Flurya’, Michel Houellebecq’in ‘Bir Adanın Olabilirliği’ ve Elena Ferrante’nin Napoliten romanlarını küresel roman bazında inceliyor ve değerlendiriyor.
Kirsch, dünya edebiyatı kavramını kullanan ilk yazarın Alman şair Goethe olduğunu şu alıntı ile okurla paylaşıyor: “Kendini her yerde ve tüm zamanlarda yüzlerce ve yüzlerce insanda gösteren şiirin, insanlığın evrensel mülkü olduğuna tamamen ikna oldum. Ulusal edebiyat artık anlamını yitirmiş bir terimdir; dünya edebiyatı çağı kapıdadır ve herkes onun yaklaşmasını hızlandırmak için elinden geleni yapmalıdır.”
Özellikle 19. yüzyıl yazarları romanlarını oluştururken yerel motifleri, dönem atmosferini, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumunu ülke insanının doğasında yoğurarak yazarken, günümüz yazarları romanlarını, bir dünya vatandaşı olarak yerel değerleri kozmik olanla etkileştirerek oluşturuyor. Çünkü günümüz insanı önceki yüzyıllardaki gibi öznel bir hayatın parçası değil sadece. ‘Öteki’ ile birlikte yaşamanın getirdiği bir hoşgörü atmosferi içinde nefes almakta. Bu sayede farklılıkların ortaya çıkmasına yazarlar katkı sağladı.
Yazarların bu kaçınılmaz durum karşısında birbirine yakın refleksler vermesi Adam Kirsch’ye göre gayet normal: “Dünya çapında yazarlar, küresel piyasanın taleplerine uygun olarak eserlerini şekillendirmeye başladıkça, o tür kitaplar (klasikleri kast ediyor) artık hiç yazılmayacaktır. Böylece edebiyat tek bir kültür içinde her şeyin birbirinin yerine konabildiği bir duruma yaklaşacaktır. Tıpkı Starbucks’ın kahvesinin Stockholm’de nasıl bir tat veriyorsa Los Angeles’ta da aynı tadı vermesi gibi.”
Burada Kirsch’in bahsettiği tehlike gün geçtikçe dünyayı esir alan popüler kültürün dünya romanlarını ele geçirmesi ve edebiyatın olumsuz manada evrilmesine sebep olmasıdır. Bu nokta da piyasa dinamiğinin bazı yazarların kalemini esir aldığına dikkat çekiyor, Adam Kirsch. Bu çerçevede yeni romanını oluşturan yazar, Kirsch’in ifadesi ile nihai okur kitlesini milli değil uluslararası olarak algılıyor, bu da yazının doğasını mecburen değiştiriyor ve yazar küresel taleplere göre kurgularını oluşturuyor. Bu kurgu içinde popüler kültürün genel kabul gören öğelerine okurun rastlaması artık tesadüf olmuyor.
Kısacası dünya edebiyatı küresel ekonomi gibi bazı yazarların şöhret koltuğunu sağlamlaştırırken, diğerlerine oturacak yer bile göstermiyor. Kirsch’in bu çalışması günümüz romanını, evrensel boyutta düşünmek ve dünya romanının gidişatını görmek adına önemli bir kitap.