SALİHA SULTAN / KARAR
Türkiye’nin 2021 Oscar adayı 7. Koğuştaki Mucize sinema dünyasını ikiye böldü. Güney Kore’den uyarlanan filmin adaylığını KARAR’a değerlendiren Deniz Yavuz yapımın yerellikten uzak olduğu görüşünü ileri sürerek Oscar yarışında hiçbir şansı olmadığını ifade etti.
Murat Ata filmin sanatsal başarısının göz ardı edilemeyeceğini söylerken, Kerem Akça “Hayaletler filmi aday olmalıydı” görüşünü savundu.
Burçak Evren ise “Bakanlığın desteklediği birliklerden oluşan seçici kurulun adil ve tarafsız bir seçim yapması mümkün değil” diyerek, Oscar adayının belirlenme biçimine itiraz etti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ile sinema alanındaki meslek örgütü temsilcilerinden oluşan Seçici Kurul önceki gün toplanarak 93’üncü Akademi Ödülleri’nin bu yılki En İyi Uluslararası Film Dalı’nda Türkiye adayını 7. Koğuştaki Mucize filmi olarak belirledi.
Sinema dünyasına bomba gibi düşen haberin ardından geçen yıl gişede rekora imza atan filmin Oscar aday adayı olması birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Elbette her yıl Oscar yarışında olmak isteyen sinemacılar birtakım itirazlarda bulunuyor fakat 7. Koğuştaki Mucize üzerine yaşanan tartışma ne filmin konusu, ne beyazperdedeki başarısı ne de oyunculukları üzerine…
Filmi tartışma konusu yapan 2013 yapımı Güney Kore filmi ‘Miracle in Cell No 7’dan Türk sinemasına uyarlanması. Bu noktada hemen kavramsal bir ayrıma dikkati çekmekte fayda var, zira uyarlama dediğimiz kavram bir adaptasyon, yani filmin bir edebiyat eserinden sinemaya aktarılması anlamına geliyor.
Bu manada, 7. Koğuştaki Mucize esasında bir ‘yeniden yapım’. Yeniden yapım söz konusu olduğunda ise iki film arasındaki görsel benzerliğe, birebir kopya olup olmadığına bakmak gerekiyor. Yani yeni yapımda filmi ilkinden ayıran belirgin özellik ‘yaratıcılık’ kısmı oluyor.
Birebir benzerlik ise sinema dünyasında ilkinin başarısının da taklidi anlamına geliyor ki, bu durumda ikinci yapımın sanatsal olarak hiçbir kıymeti kalmıyor.
‘EITHER WAY’İN YENİDEN YAPIMI BERLİN’DE ÖDÜL ALMIŞTI
Bu hatırlatmalardan sonra, 7. Koğuştaki Mucize filmi üzerinden başlayan ‘uyarlama’ veya ‘yeniden yapım’ tartışmasının ardından sinema tarihine baktığımızda özellikle Amerikan sineması bu türün örnekleriyle dolu.
En yakın örnek 2011 İzlanda yapımı olan, aynı yıl San Sebastian ve Torino’da yarışarak birçok ödül alan Either Way filmi ki, iki yıl sonra aynı filmi ünlü yönetmen David Gordon 2013’de yeniden çekti ve Berlin Film Festivalinde ‘En İyi Yönetmen’ dalında Gümüş Ayı kazandı. Daha uzak bir örnek ise sinema dünyasının klasiklerinden Dr. Jekyll ile Bay Hyde filmi.
İlk olarak 1931’de çekilen film ardından defalarca kez sinemada usta yönetmenlerce yeniden çekildi ve çoğu kendi kitlelerini oluşturdu.
SORAK: JÜRİYİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM (!)
Bu bilgiler ışığında 7. Koğuştaki Mucize etrafında dönen tartışmalara dönersek, filmin Oscar aday adayı olmasına sinema dünyasından en yüksek sesli itiraz Aşk Tesadüfleri Sever serisinin yönetmeni Ömer Faruk Sorak’tan geldi.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Sorak önce yabancı oyuncularla elde ettiği başarılarla ‘övünen’ Türk futbolu ve basketbolundan dem vurdu ardından “Kore dizilerini devşirip reyting alınca ilerlediğini zanneden Türk televizyonculuğu, Koreliler satın alınca büyüyen Türk işletmeciliği ve şimdide Kore filminden uyarlama bir filmle Oscar’da en iyi yabancı film ödülü alma sevdasında Türk sineması. Bu seçimi yapan, mesleğinde yetkin, kariyerinde saygıdeğer jüri üyeleri…
Mevcut kararınızla özgün bir Türk sineması yaratma yolundaki çabalarınızı ayakta alkışlıyor, hepinizi ayrı ayrı tebrik ediyorum” diyerek, seçimi ironik bir şekilde eleştirdi. Beyaz Melek, New York’ta Beş Minare filmlerinin yönetmeni Mahsun Kırmızıgül de Sorak’ın paylaşımını alıntılayarak “Yerli ve milli sinemamızın geldiği nokta maalesef bu” sözleriyle ona tam destek verdi.
Hasıl-ı kelam, sinema dünyası 7. Koğuştaki Mucize filminin Oscar aday adayı gösterilmesi ile şu anda kaynar kazan ve bu tartışma daha çok tartışmaya neden olacak görünüyor. KARAR olarak film üzerinde kopan fırtınanın ardından tartışmalara ışık tutmak için biz de Türkiye’nin önde gelen sinema yazarlarına, eleştirmenlerine filmin Oscar yarışındaki şansını ve ‘uyarlama’ itirazlarını nasıl değerlendirdiklerini sorduk.
Aldığımız cevaplar gösteriyor ki, sinema yazarları ve eleştirmenleri de şimdiden ikiye bölünmüş durumda. Aralarında filmin Oscar yarışında hiçbir şansı olmadığını düşünenler de var, sanatsal başarısının bütün tartışmaların üzerinde olduğunu düşünen de…
BURÇAK EVREN
SİNEMAMIZ UZAK DOĞULULARA EMANET
Öteden beri, Türkiye’nin Oscar adayı olarak seçtiği filmler, tümüyle olmasa da, büyük bir çoğunlukla tartışma konusu olur. Gelenek bu yıl da bozulmadı… Ne de olsa geleneklerine bağlı ‘yerli’ ve de ‘milli’ den yana tavır almayı iyi bilen bir toplumuz.
Bu seçme olgusunun her yıl tartışmalara zemin hazırlamasının elbette ki bir çok nedeni var. İlki; bu seçimlerde ‘parayı verenin düdüğü çaldığı’ sözünü doğrulayan ilgili bakanlığın dayatması değilse bile bu dayatmayı büyük ölçüde hissettirmesi var.
Bakanlık temsilcisi ya da temsilcileriyle , aynı bakanlığın, bir çoğunun kiralarını verip, filmlerine katkıda bulunduğu, meslek kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir seçici kurudan nesnel, adil ve tarafsız bir seçim yapması, bakanlığın ima ettiği filmden bir başkasını seçmek mümkün olabilir mi? Ben –jüride bulunduğum yıllarda bile- bunun aksi olanını pek yaşamadım.
Ama bu tüm seçilen filmler Oscar adaylığını hak etmiyordu anlamına gelmez. Ne gariptir ki kimi yıllar bakanlık da alternatifsizlikten dolayı olumlu sayılabilecek seçimler yaptı. Örneğin NBC olduğu gibi…
Bir diğer seçim yanlışlığı ise; bu işin Sinema Güç Birliğine yapılan başvurularla yapılıp, filmlerin başvurulanlar arasından seçilmesi.
Yıllardır bunun yanlış olduğunu söyledik. Çünkü her ülkenin Oscar adaylarının seçimi başvuruyla değil, o yıl belirtilen tarihler arasında bir ücret karşılığında bir hafta gösterime giren tüm filmler arasından, başvurmadan yapılır.
Çünkü gösterime girmek, doğal olarak o yıl aday olmak demektir. (Yıllar yılı böyledir bu. Tabii ki değiştirilmemişse.) Bu yılki seçimde de, her zaman olduğu gibi (!) ‘yerli’ ve de ‘milli’ olma durumu titizlikle korunmuş. Ne güzel… Sinemamızdaki dağıtım ve gösterimi yılları yılı Majörlere, Uzak Doğululara emanet edip, ulusal filmlerin yurt içi gösterilerini onların iznine ve merhametine teslim etmişken, neden ‘7. Koğuştaki Mucize’ye karşı çıkıp ‘millilik ve yerlilik’ karşıtı olalım.(!)
DENİZ YAVUZ-ANTRAKT
YERELLİKTEN UZAK VE ŞANSI YOK
Eserin talep edildiği yerin yapısı ve dinamikleri de aday olarak belirlenecek filmin içerik ve yapısı kadar önemlidir. Oscar dinamiklerinde ve ilgili dalda yerellik, öz kültür çok önemli. Adı geçen filmin mevcut değerlendirme şartlarında en ufak bir şansı bulunmuyor.
Özgün ve bulunduğu topraklarla özdeşen, bulunduğu yerin insanın anlatan, havasını solutan, kokusunu koklatan, duygusunu geçiren prodüksiyonların şansı Oscar’da ve benzer dinamiklerde daha yüksektir. Bunun yanı sıra eserinizin diğer ülkelerden gelen rakiplerinden ayrılabilmesi için çok maliyetli bir tanıtım sürecine de girmesi gerekiyor.
Bu dalda adaylık için ülkelerden gelen 100’lerce mükemmel eser değerlendirilmektedir. Türkiye’nin Oscar’a aday adayı belirleme ve bağlı olarak diğer benzer belirleme komitelerinin tamamında sektörel uzmanlık problemi had safhadadır. Kültür ve sanatta dolayısıyla sinemada bu tür değerlendirmelerin yalnızca sinemacılar tarafından ve adil şekilde yapılması gerekir.
Ne yazık ki yaklaşık on yıldır kurallar çiğnenerek, kimilerine iltimas geçilerek ve en önemlisi de -her ne kadar meslek örgütleri ve derneklerin katılımıyla da olsa- sektör insanların görüşleri pasifiz edilerek ve görmezden gelinerek kararlar alınmaktadır. Nitelikli ve özgün işlerin belirlenebilmesi için uzman kişilerin ön planda olması şarttır.
KEREM AKÇA-SİNEMA YAZARI
‘HAYALETLER’ ADAY OLMALIYDI
Oscar'da yabancı film kategorisinde özellikle 10 yıldır bir değişim oldu. Artık 'Uluslararası Film' dalında Cannes, Berlin, Venedik başta olmak üzere A-listesi festivallerde açılmış veya ödül almış filmler başa oynuyor. İlk 10'a kalanlar da böyle bir eğilime sahip.
O yüzden de bu durumu göz önünde bulundurmadan filmler gönderilmeye devam ederse kendi kendimize zarar veririz. 2016'da ilk 5'e giren ‘Mustang’in Türkiye'den yollanmaması sonrası Fransa'dan aday olduğu hatırası taze bir olay. Elbette bizim filmlerimizin ABD dağıtımcısı olmaması bir dezavantaj. Ama 2021 Oscar'ları için Venedik'ten sıcağı sıcağına Eleştirmenlerin Haftası Bölümü'nden zaferle dönen ‘Hayaletler’ gönderilmeliydi.
En azından 10'luk kısa liste şansı olurdu. Film, hem #metoo dönemine uygun bir söyleme, hem de irade öyküsüne sahip. Tam Akademi'nin bu yıllardaki cinsiyet eşitsizliğine karşı tavrına cuk oturuyor. Ama ticari filmleri göndermek yarışın baştan kaybedilmesi anlamına geliyor.
Türkiye adına en ufak bir heyecan taşımıyorum bu tercih sebebiyle. Oscar'a film gönderen kurul, kendi iyisini seçmeyi sürdürürse böyle fırsatları daha çok teperiz. Kurulun Akademi Ödülleri'nin değişen kurallarına hakim isimlerden kurulması gerekiyor.
‘Parazit’in 2020 Oscar'larında zaferini, 'bir Kore yeniden çevriminden çıkan gişe bombası başarılı olur' diye yorumlamak hiç evrensel bir düşünce yapısı değil! Bong Joon-Ho'nun filmi Cannes'da Altın Palmiye alarak yürüyüşüne başlamıştı.
MURAT ATA-FİLM ELEŞTİRMENİ
SANATSAL BAŞARISI ÖNEMLİ
Ülkelerin Oscar adayı seçim kriterinin, son beş film arasına kalmak mı yoksa o ülke kültürünü temsil etmek veya orijinal senaryolarla yola çıkmak mı olduğu sorusunu masaya yatırmalıyız öncelikle. 7. Koğuştaki Mucize özelinde de aynı tartışma gündeme geldi.
Filmin uyarlama olmasından öte sanatsal başarısını önemseyen birisi olarak, eleştirilerin aksine filmin hem karakterler hem de Anadolu kültürünü yansıtması açısından başarılı bir şekilde ‘yerlileştirildiğini’, orijinalinden cesur kararlarla ayrılabildiğini de söyleyebilirim. Artık hepimiz biliyoruz ki filmin anaakım veya arthouse olmasından öte lobi çalışmaları en önemli etken durumuna geldi.
7. Koğuştaki Mucize ise vurucu baba kız ilişkisi ile anaakım olma dezavantajının üstesinden gelebilir belki. Geçmiş yıllarda Kış Uykusu'ndan Sivas'a, Ayla'dan Eşkiya'ya değin çok önemli filmlerimizin Oscar kısa listesine dahi kalma başarısını gösteremediği gerçeği bir yanda dururken, bu sene başvuran diğer 22 filmden hangisi 7. Koğuştaki Mucize yerine aday gösterilmeliydi sorusunun da cevapları, ülke sinemamızın durumu göz önüne alındığında düşündürücü olabilir.
Ayrıca günümüz sinema sektörünün bir dolu çözüm bekleyen sorunu hâlâ yerli yerinde dururken, Oscar adayı seçimi başlı başına bir kriz değil ancak bir sonuç veya ayrıntı olabilir kanımca.