Romanlarındaki kahramanları için toplumun her kesiminden insanlarla konuştuğunu söyleyen Orhan Pamuk “Gerçekçi edebiyat, ayrıntılardan hikaye yaratma yeteneğine dayanır” diyor. Pamuk, taksi şoförü, ailesini terk eden bir kadın ve bir ressamın bakış açısından İstanbul romanı yazacağını söylüyor.
ORHAN PAMUK ÇÜNKÜ
Bugün dünya edebiyatının en önemli bir kaç isminden biri Orhan Pamuk. Türkiye’nin ilk Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Pamuk, geçtiğimiz günlerde kuyucu ustası ile çırağının hikayesinden baba-oğul ilişkilerine bakan Kırmızı Saçlı Kadın romanına imza attı. Pamuk bazılarının aksine bu coğrafyanın tarihini, kültürünü ve değerlerini unutmadan anlayarak bugünü yazmaya çalışıyor.
Kitap yazmaya ne zaman karar veriyorsunuz? Nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
Şu an üzerinde çalıştığım defteri açıp not almaya başlıyorum. Sekiz on tane roman konum var. Bazıları dağınıktır bazılarının daha başındayım ama pek çok roman ileride yazmak istediğim konu vardır aklımda. Sürekli ‘A bir de böyle roman yazayım’ diye aklıma gelir bazen bu düşünceye devam eder bazen etmem. Bir süre sonra not alırım, İstanbul’da taksi şoförünün bakış açısından ailesini terk eden bir kadının bakış açısından bir ressamın bakış açısından bir roman yazmayı düşünüyorum.
Karakterleri nasıl buluyorsunuz?
İstanbul Hatıraları’ndaki Mevlüt’ten başlayalım ya da buradaki ustadan başlayalım. Kuyucu ustası Mahmut Usta. Nispeten, 1988’de Heybeliada’da gördüğüm kuyucu ve bu romanı yazarken görüştüğüm iki kuyucudan dinlediklerime dayanıyor. Onlar bana mesleklerini anlattılar ben de onlarla görüştükten sonra konunun teknik kısmı hakkında bilgi edindim. Kafamda Bir Tuhaflık’ı yazarken bir bozacı bozayı nereden alır, yoğurtçu nereden alır, ham boza içine şeker mi koyar, hileleri nelerdir gibi ayrıntıları konuşarak edinirim. Gerçekçi edebiyat, ayrıntıları doğru tespit ettikten sonra insanın hikaye yaratma yeteneğine dayanır.
DİZİLERİ İZLEMEM
Televizyonla aranız nasıl?
BBC World, Al Jazeraa, CNN Türk, Habertürk gibi haber kanallarını izliyorum. Dizi izlemiyorum. İzdivaç programlarından haberim var, arada takılıyorum. Bilmece programlarına bakarım. Masa kurulurken onlar güzeldir. Son iki yıldır televizyona döndüm. Evim yoktu doğru dürüst anlatabiliyor muyum.
İYİ-KÖTÜ AYRIMI YOK
İzdivaç programları geleneksel görücü usulü evlenme mi?
Bu sene Türk İstatistik Kurumu Türkiye’deki evliliklerin yüzde 54’ünün hala görücü usulü olduğunu ilan etti. Romanımı dünyaya anlatırken Mevlüt ile Rahiya sisteme karşı çıkarlar. Gerçi yine görücü usulü evlenirler. Görücü usulü ile evlenip bundan utanç duyup sonra biz tanışarak evlendik diyebilmek için bir kere sinema bir kere pastaneye gitmelerini severim. İnsanların muhafazakar davranış yapıp bundan utanmalarını severim. Nişantaşılıların kendilerini geleneğe bağlama çabalarını da severim.
Dışarıdan bakınca yabancı gazeteciler muhafazakarlar bir yanda modernler bir yanda zannediyor. Romanlarımda muhafazakarlığı ile modernliği aynı kalpte kafada görürüm. Solculuk, sağcılık, muhafazakarlık modernlik; herkesten çok geleneğe bağlı olma isteği, herkesten çok modern olma isteği hepimizde var. İyi muhafazakarlar kötü modernler, kötü modernler iyi muhafazakarlar gibi bakmıyorum.
KUTUPLAŞMA SÜRÜYOR
Son dönemde bir kutuplaşma var. Sokaklarda büyük bir nefret görmüyorum ama büyük bir kutuplaşma var. Modern-muhafazakar kutuplaşmanın arkasında sınıfsal şeyler de ekonomik şeyler de var.
Avrupa’nın siyaseti yok
Suriyeli göçmenlere Avrupa’nın takındığı tavrı nasıl buluyorsunuz?
Söyleyeceğim çok şey var. Geçen Ağustos’tan Türkiye’de 2 milyon göçmen var. Fransa’dan İngiltere’ye geçmeye çalışan 2 bini kişi vardı. İngiliz basını iki bin kişi alacak beş yüz bin alacaklarmış. Bizim binde birimiz için gazeteler sayfaları dolduruyordu. Bu beni öfkelendirdi. Merkel 900 bin kişi alıyoruz dedi. Çok saygı duydum kendisine. Elini vicdanına koyarak yaptı. Alman Anayasası ve kültüründe bunun yeri olduğu için yaptı. Fakat göçmen akını durmak bilmiyor. Merkel sözünü tutmakta zorlanıyor Türkiye’den yardım bekliyor. Merkel demecine kadar Avrupa tutumu skandal düzeyde kötü idi. Şunu da ekleyelim Avrupa göçmen alıyor, Suudi Arabistan almıyor, kendisi de Arap ve kimsenin eleştirdiği yok. Bu yüzden göçmen krizi yüzünden de Avrupa düşmanlığı yapmaya el vermiyor. Ama Arabistan’da vicdan azabı çekmeyen insanlar da var. Hintli işçileri de paspas olarak çalıştırıyor Arabistan. Bizim yapmamız gereken siz Avrupalılar diyerek değil, bizim inandığımız Avrupa bu değil diyerek içerden eleştirmek. Tüm Avrupa seçkinleri bu göçmen krizlerinin Avrupa’nın değerlerini erittiğinin farkında. AB tepesindeki adamlar bu rezalet karşısında saçlarını başlarını yoluyor. Biri 10 bin alıyor biri bin tane almıyor. Bunların nasıl birliği olacak. Aralarında siyaset kararlaştıramıyorlar.
AB’nin geleceği ne olacak?
Bu olaylar Avrupa’nın birliğinin olmadığını gösteriyor. Bu beni sinik bir tavra sokmuyor tam tersi gördükçe üzülüyorum. Avrupa fikri olmayan Türkiye’ye inanmıyorum. Avrupa hata yaptı, ırkçı davranıyor ama biz de 2 milyon aldıktan sonra biraz fazla oldu demeye başladık.
MERKEL’E SAYGI DUYUYORUM
Burada Avrupa’da ortak davranamama ve seçmenlerin istememesini gördük. Merkel çıktı, saygı duyuyorum. Almanlara Türklere davrandığınız gibi davranmayın diyemem, o zaman niye buraya geliyorlar diye sorarlar. Daha iyi davranma kültürleri olduğu için oraya gidiyorlar. Niye eleştirdiğimiz Avrupa’ya gidiyorlar? Üç kuruş kazanırım diye gariban Suriyelilerin nasıl sömürüldüğünü biliyoruz. Bundan sonra Avrupa’yı eleştirebilir misin?
Merkel’in sağcı olup bunu yapması…
İşte sağcılık solculuk buralarda bitiyor.
‘Veba Geceleri’ 2017 sonunda okuyucuyla buluşacak
En çok etkilendiğiniz film hangisi?
En çok sevdiğim film değişiyor zamana göre... Şimdi ‘Veba Geceleri’ diye bir roman yazıyorum Werner Herzog’un Tanrıların Gazabı diye bir filmi vardır. Şu sıra seyrettiğim Fellini, ‘Orkestra Provası’... Şu an yazdığım romana yardım ettiği için bunları söylüyorum. İnsanların otoriterliği nasıl keşfettiğini anlatıyor film. İtalya’da eski bir kilisede bir orkestra çalışır. Orkestrada herkes birey, kimi şefi sevmez, kimi çalınan parçayı sevmez, orkestra bir türlü müziği icra edemez. Otoriter bir lider gelir ve orkestra müzik yapar. Fellini otoriterliği meşrulaştırıyorsun diye eleştirildi. O da benim ‘Kırmızı Saçlı Kadın’da yaptığımı yapıyordu, otoriterliğin sosyal, edebi kültürel kökenleri üzerine düşünmüştü. ‘Veba Geceleri’ de bu konuları irdeleyecek. O yüzden o filmi izliyorum.
İSTANBUL YANGINININ ROMANI
Veba Geceleri ne zaman çıkar?
2017 Sonbaharı için düşünüyorum ‘Veba Gecelerini.’ İstanbul yangınlarından birini konu alan bir roman yazmak istiyorum. Şu dönem Osmanlı tarihinin 19. yüzyılı ile İkinci Mahmud ile Abdülhamid’in sonuna kadar olan dönemle çok ilgileniyorum. O dönemle ilgili kitaplar biriktirip, ilgili roman düşünüyorum, hayaller kuruyorum. Bunları kafamın köşesinde yıllarca tutarım.