IŞIL ÇALIŞKAN / RÖPORTAJ
Belçikalı müzik grubu Oscar and the Wolf, Brian Eno, Florence and the Machine gibi önemli isimlerle çalışan Leo Abrahams’ın da katkıda bulunduğu ‘Entity’ albümüyle Belçika listelerinde zirveye yerleşmişti. Tarzını ‘karanlık ve aydınlık arasındaki denge’ olarak tanımlayan grup, Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesine sahip. Grup, geçtiğimiz günlerde yeni albüm müjdesi verdi. ‘Infinity’ adını taşıyan albüm Play It Again Sam etiketi ve Türkiye’de GRGDN Müzik işbirliğiyle yayınlandı. Brüksel’deki evinde bir yıllık öz-keşif sürecinin ardından albümü hazırlayan Max Colombie, albümde filme ve TV’ye olan aşkını yansıtıyor. Colombie ile albümü konuştuk.
* Yeni albümünüz sonunda çıktı. Ne hissediyorsunuz?
Bunun için bir parti yaptık. Şu an uzun çalışma sürecimizin ardından albümün çıkışını kutluyoruz.
* Albüme sonsuzluk anlamına gelen Infinity ismini verdiniz. Sonsuzluk kelimesinin sizin için önemi nedir?
Bana göre sonsuzluk çok çekici ve arzu edilesi bulduğum bir şey.
* Bu albümü diğerlerinden ayıran nedir?
Bu albümde daha fazla güneş ışığı ve tempo var. Yapım süreci ve benim şarkı söyleyişim de daha profesyonel, diğerlerinden daha olgun.
* Şarkıların çoğunu Belçika’daki evinizde yaptığınızı öğrendik. Bu nasıl bir süreçti, bize Infinity’nin hikayesini anlatır mısınız?
Birkaç şarkıyı Los Angeles’ta geri kalanını ise Belçika’da kaydettik. Her gün stüdyoya gidiyorduk, çok özel bir şey yoktu. Normal bir işti, keyifliydi.
* Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Genel olarak pop müzik diyebilirim.
* Türkiye’ye sık sık geliyorsunuz. Türk dinleyici hakkındaki düşünceleriniz nedir?
Güzel, egzantrik, gürültülü bir kitle. Çok dans ediyorlar, çok canlılar, her zaman iyiler. Onlarla olmak güzel.
* Türkiye denince aklınıza ilk ne geliyor?
Güzel insanlar, lezzetli yemekler, doğa.
* Türkiye’deki en ilginç deneyiminiz neydi?
Türkiye Cumhurbaşkanı’na karşı yapılan darbe girişiminden bir ya da iki hafta sonra bir konser vermiştik. Sanırım Bursa’daydı. Çok güzeldi, sanki insanlar oraya müzikten daha fazlası için gelmişti. Özgürlüklerini kutluyor gibilerdi. Çok duygusal bir konserdi. Siyasi değil, duygusaldı. Bir özgürlük manifestosu gibiydi. Bunu bir parçası olmak güzeldi.