IŞIL ÇALIŞKAN / İSTANBUL
15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkardığı darbe karşıtı solo albümüyle tanınan Asaf Ekin, bu kez Cahit Zarifoğlu’nun şiir bestelerinden oluşan bir albümü müzikseverlerle buluşturdu. ‘Yedi Güzel Adam’ adını verdiği 10 parçalık Anadolu Rock türündeki albüm ‘Daralan Vakitler’, ‘Akşam Sofrasında 7 Kişilik Bir Aile Oyunu’ ve ‘Anlamak’ isimlerindeki şiir besteleriyle öne çıkıyor. Bestelediği şiirleri seçerken özellikle İslami camianın çok üzerinde durmadığı konuları seçtiğini söyleyen Ekin ile albümünü konuştuk.
* Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerini besteleme fikri nasıl ortaya çıktı?
İlk neden, Cahit Zarifoğlu'nun yaşantısı ve şiirimize getirdiği, aykırı ve yeni bir dille modern şiirimizde öncesi ve sonrası olmayan tek şair oluşu. İkinci neden ise popüler kültürde ve pop müzikte kullanılan dilin sıradan, basit, inceliksiz ve cinsel çağrışımlar barındırması ile birlikte bu yozlaşmaya ilk başta Zarifoğlu’nun farklı ve yüksek kalitedeki şiirleriyle başkaldırı yapma isteği.
* Şiirleri neye göre seçtiniz?
İslami camiada pek işlenmeyen aşk, çocuklar, işçiler, kadınlar gibi konuları da anlatan şiirleri ve şiir bölümlerini seçtim.
* Şiiri bestelemenin avantaj ve dezavantajları neler?
İnsanlara yüksek, kaliteli, farklı bir dille anlatan duyguları ve olayları müzikle sunmak ve şiirin sesini ve anlattıklarını uygun melodi ile birleştirmek, ortaya iki ses koymak tabii ki avantajdır. Dezavantajı ise şiirin sesine ve anlattıklarına uygun melodiyi bulamamak. Aksi taktirde şiirin sesi bozulmuş oluyor.
* Zarifoğlu’nun şiirleri daha önce de bestelenmişti. Sizin albümünüzün farkı nedir?
Eğer bir fark olacaksa kimsenin bestelemeye yanaşmadığı, Zarifoğlu’nun anlaşılması zor kendini hemen ele vermeyen şiirini besteleme cesareti gösterip, emek harcayıp yaklaşık 20 şiir bestesi üretip 10 şiir bestesinden albüm yapmak diyebilirim.
* Zarifoğlu’nu yaşatmanın dışında ne amaçlıyorsunuz?
Şiir insanı ve toplumu ayakta tutar. Her açıdan, toplumun bir estetik bilinç ve kişilik kazanmasını sağlar. 2016 Nobel Edebiyat Ödülü’nü Bob Dylan aldı. ABD müzik dilini lirikleştirdiği için. Ben de 10 senedir şiirimizin müzik dilinin değerini yükselmek için emek harcıyorum. En önemlisi de bir yol açmaya çalışıyorum ama Nobel verilen bir işe bizim ülkemizde kimse yüzüne bakmıyor. Bir de gençlerin veya bir başkasının bu albüme bakarak ben daha iyi şiir bestesi yapacağım demesine vesile olmayı diliyorum.
* ‘Daralan Vakitler’ öne çıkan besteler arasında. Zarifoğlu bu konuyu seneler önce işlemiş olmasına rağmen Kudüs sorunu hala devam ediyor. Bu şiiri seçmenizdeki sebep nedir?
Zarifoğlu aşkın, vicdanın ve isyanın şairiydi. Ortadoğu’da yaşanan katliamlara böyle bir şairin sessiz kalması elbet beklenemez. Zarifoğlu bu şiirinde bütün katillere isyan ederken Müslümanların sessizliğine ve dünya nimetlerine tamah etmesine de isyan eder. Ama maalesef günümüzde hala Ortadoğu ve birçok Müslüman ülkesinde Zarifoğlu’nun anlattıkları devam ediyor. Katil devletler çocuk ayrımı yapmadan bombalar yağdırırken Müslümanlar bencil bir şekilde dünya hayatı, mal yığma, para biriktirme koltuk sevdasında ve peşindeler. İşte Zarifoğlu onlara şiirin sonunda ‘Dua et / O gün henüz mahşer olmasın’ diyor. Bu şiiri seçmemin nedeni, bu şiirin yazıldığı dönemle şimdiki dönem arasında katledenin, katledilenin ve seyredenlerin hiç değişmediğini göstermek.
* Müziğinizin tarzını nasıl tanımlarsınız?
Öncelikle benim 500’den fazla bestem var ve yarısı bu toprakların gerçek yerlisi olan şairlerin şiirlerinden oluşuyor. Diğer yarısı da söz müziği bana ait olan Anadolu Rock türünde besteler. Yaptığım müzik genel hatlarıyla Anadolu Rock türünde. Ama 50’den fazla tasavvuf tüünde Yunus Emre bestem ve Türk Halk Müziği türünde Karacaoğlan konulu bestelerim var.
* İslami müziğin geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
İslami müzik derken Müslüman kesimin yaptığı müziği kastediyorsunuz sanıyorum. Çünkü İslami müzik yapan pek kalmadı artık. Şarkı sözlerinde geçen dini terimler müziği İslami müzik yapmaz, o olsa olsa tasavvuf müziğidir. Müslüman kesimin yaptığı müzik kendi içinde bile az bir kitleye hitap ediyordu. Şimdi neredeyse yok olacak. Bunun ilk sebebi geçmişimizin izlerini takip ederek bir kültür sanat yolu oluşturmamamız. İkincisi kültür ve sanatı toplumlumların dinleri oluşturur. Dinimizin bize öğrettiği adalet, iyilik, yardım etme, sabır, kardeşlik, barış, esenlik, liyakat, haksızlık etmeme gibi insanı insan yapan değerlerden uzaklaşıp her şeyi para üzerinden değerlendiren merhametsizler toplumuna dönüşmemiz. Üçüncüsü ise kurumlarımızın kendi makam, ikbal ve reklamları için popüler işlere ve popçulara daha çok önem verip yerli üretimler yapan insanları önemsememeleri. Yunus’un, Mevlana’nın, Itri’nin, Dede Efendi’nin yetiştiği bu toprağın ruhuyla alakası olmayan insanımıza sıradan, sığ, ruhsuz mesajlar veren popçuları değerli gösteren zihniyetler olduğu müddetçe Müslümanlar kültür sanat adına hiçbir şey üretemeyip Batı pop kültürünün sömürüsü ve esiri olmaya devam ederler. Ben, beni önemsemeyen, her anlamda önemsiz gören bütün Müslümanlara ve kurumlara rağmen yerli üretimler yapmaya devam edeceğim.
BATI MELODİLERİYLE BESTELER YAPILIRSA BU İŞ OLMAZ
* Bir röportajınızda ‘İslami camianın müziğini yapmıyorum’ demişsiniz. Sizin müziğiniz hangi noktada ayrışıyor?
Maalesef biz Müslümanlar geçmişimizde müthiş bir Itri, Dede Efendi, Zekai Dede Efendi, Hacı Arif Bey’in üreterek oluşturduğu dünya müzik literatürüne ismini Türk Müziği olarak yazdırmış bir cevher deryası varken hem dünyaca bilinen müzik kültürümüzü günah saymışız hem de bu kültürden beslenmemişiz. Siz Müslüman olarak bu toprakların gerçek müziği olan klasik ve halk müziğinden beslenip üretmezseniz, bu konuda insan yetiştirmezseniz, Batı müziğinin etkisinde ve sömürüsünde olmanız kaçınılmazdır ve bu doğrultuda yaklaşık 30, 40 senedir İslami kesimin ürettiği müzik ezgi, yeşil pop, dini, marş, özgün, protest gibi adlarla anıldı. Makamsal besteler yerine genel olarak Batı melodileriyle besteler yapıldı. Ben yaptığım tasavvuf, halk müziği ve Anadolu rock besteleri ile ayrılıyorum.