SALİHA SULTAN | KARAR
Dünyanın en prestijli edebiyat ödülü olarak görülen Nobel Edebiyat Ödülü’nün 2020 sahibi ABD’li kadın şair Louise Glück oldu. Her ne kadar ödülün artık bu yıl dünyanın en çok satan Japon yazarı Haruki Murakami’ye verilmesi beklense de, geçen yıl hem ‘taciz’ hem de ‘Sırp Kasabı’ Miloseviç yanlısı Peter Handke utancına imza atan Nobel komitesinin seçimi bir süre gözlerden ırak kalmak istediğinin habercisi gibi. Tarihi boyunca edebi beğenisindeki ataerkilliği nedeniyle sık sık eleştirilen ödülün 2018’de Leh kadın yazar Olga Tokarczuk’a verildiğini de hatırlarsak, komitenin Glück seçimini bütün dünyada yeniden bir sempati toplama, en azından kadın yazarların takdirini toplama hamlesi olarak değerlendirilebilir.
ÇEHOV’A SAVAŞ SUÇLUSU MUAMELESİ
1895’ten beri verilen Nobel Edebiyat Ödülü’nün tarihi bugün Murakami’nin yaşadığı gibi geçmişte de Tolstoy, Kafka gibi edebiyat tarihine damga vurmuş olduğu halde Nobel’i kazanamayanlarla dolu. Bugün edebiyatın klasikleri arasında yerini alan Rus asıllı ABD’li yazar Vladimir Nobokov’a verilmeyen Nobel, onunla aynı dönemde yaşayan eski İngiliz Başbakanı ‘Sir’ Winston Churchill’e verilmişti. Ne 20’inci yüzyıl edebiyatının yenilikçi ismi James Joyce, ne de Proust da ödülü bir türlü alamayanlardan. Anton Çehov da Rus olmanın dezavantajını yaşadı, akademi 2. Dünya Savaşı esnasında da sadece ‘savaşa katılmayan’ ülkelerin yazarlarına ödül vermeyi uygun buldu. Yine 20. yüzyılın en büyük yazarlarından ‘gizemli kütüphaneci’ Jorge Luis Borges de tüm şöhret ve başarısına karşın ödülü alamadı. ‘Şiirin Einstein’ı denilen İngiliz şair Ezra Pound’a layık görülmeyen ödülün, Poun’ın arkadaşı olan ve ‘beyefendi’ olarak tanınan TS Eliot’a verilmesinin şiir dünyasında hüznü hala sürüyor. Hala yaşayan edebiyatın dev ismi ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nin yazarı Milan Kundera’da dünyaya Nobel’siz veda edecek gibi. Çağına damgasını vuran Umberto Eco, Philip Roth ise ödüle kavuşamadan geçtiğimiz yıllarda yaşamlarını kaybeden isimler. Türkiye’den ise Yaşar Kemal’in adı birçok defa ödül için anıldı fakat onun layık görülmediği Nobel 2006’da, tam da Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakerelerinin yürütüldüğü, Kıbrıs’ta çözüm arayışları yapıldığı sırada Orhan Pamuk’a verildi.
Milyonlarca okuyucusunun her Nobel Edebiyat Ödülü açıklaması öncesi desteklediği Murakami de Pound, Çehov ya da Joyce gibi isimlerle aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor. Yazar her ne kadar ‘Ödül almak istemiyorum, ödül almak bittiğiniz anlamına gelir” dese de, yazarın ülkesindeki popüler bir Japon Twitter hesabı olan @pandatty “Kış mevsiminin geldiğini Haruki Murakami’nin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kaybetmesinden anlıyorum” diye yazmaya devam ederek Murakami’ye verilmeyen Nobel’in Japonlarda yarattığı hayal kırıklığını ortaya koyuyor. Ortak kanı artık o ki Nobel hiçbir yazara eserlerinin edebi kalitesine bakılarak verilmiyor. Ve Nobel akademisi, 100 küsür yıllık tarihinde yaptığı gibi bütün dünyaya Avrupa perspektifinden bakan basmakalıp politikasının dışına çıkmadıkça Murakami o ödülü asla alamayacak görünüyor.
MURAKAMİ’Nİ N KAZANMAMASI ‘İYİ’
Nobel Edebiyat Ödülü’nün açıklanmasının ardından sosyal medya ikiye bölündü. Bir kısım hayal kırıklığını yansıtan capsler eşliğinde Murakami ile dalga geçti. Murakami’nin edebiyatını savunan hayranları ise Nobel ödülünün siyasi gerekçelerle verildiğini ve ödülün artık bir anlamı olmadığını ileri sürdü. Meksikalı ünlü yazar Margo Glantz ise Twitter’da “Louise Glück’ün kim olduğunu bilmiyordum” diye yazdı ve ekledi: “Bu durumda Murakami’nin kazanmaması iyi.”Geçen yıl ‘Sırp Kasabı’ namlı Miloseviç hayranı Peter Handke’ye verilerek tepki toplayan Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yıl dünyanın en çok okunan yazarlarından Haruki Murakami’ye layık görülmemesi eleştirilerin odağında. Edebiyata damgasını vurmuş Tolstoy, Ezra Pound gibi isimleri de Nobel’e layık görmeyen ödülün geçmişi ‘görmezden’ gelinen yazarlarla dolu.