Ersin Güngördü
Bibi Hükümeti'nin Salt Çoğunluk Krizi
Mayıs 2015 tarihinden beri görevde olan, Başbakan Netanyahu'nun 4. hükümeti, geçtiğimiz Aralık ayında dağılmıştı. Knesset'in erken dağılması hakkında gösterilen resmi sebep, zaten 61 üyeli kırılgan bir koalisyondan oluşan hukümetin salt çoğunluğunu yitirmesi şeklinde gösterildi. Salt çoğunluğun yitirilmesi hususunda belirtmek gerekir ki, İkinci Tapınak Döneminde Knesset HeGedolah’ın (Büyük Knesset) 120 üyesi olduğundan, tarihsel geçmişe atfen, günümüzdeki Modern Knesset'in de üye sayısı 120'dir. [1] Hiçbir partinin, salt çoğunluk olan 60 koltuğu tek başına elde edemeyeceği gerçeği ise, İsrail iç siyasetini sağ ve sol mücadelesine sürükleyerek, Bayit Yahudi (sağ) parti sözcüsünün kullandığı tabir ile bir takım -köprü geçimi- "teknik ortaklık"lara itti. [2]
Knessetin dağılmasına, koalisyonun resmi gerekçelerden ziyade, İsrail nüfusunun %10’undan fazlasını oluşturan ve dini meselelerdeki aşırı muhafazakar tutumlarından dolayı askerlik icraatı ve Siyonizm karşıtlığına ek olarak, İsrail’deki iş gücü piyasasına doğrudan müdahil olmayarak da büyük ölçüde -Brooklyn Haredilerinden gelen yardımlarla hayatlarını idame ettiren-ultra-Ortodoks Yahudilerin askerlik sorununa da kalıcı çözüm üretememesi ve özellikle Gazze Şeridi’ndeki Hamas ile girişilen askeri mücadelenin yetersiz olduğu tepkilerine maruz kalmaktan dolayı, zaten depreme gebe olan siyasi koalisyonun çöküşünü gösteren ilk işaret, Savunma Bakanı Avigdor Liberman ve Yisrael Beitenu (İsrail Evimiz) partisinin istifası olmuştu. [METLI:2006] Knesset’i sona erdiren yasa ise 26 Aralık 2018’de kabul edildi ve parlamento 9 Nisan 2019 tarihini seçim günü olarak belirledi.
Yeniliklerle Değişen Siyasi Atmosfer
Knesset’in dağılımından sonraki ilk günlerde birkaç ani siyasi bölünme akabinde koltuk yarışına namzed olan yeni siyasi partilerin ortaya çıktığı görüldü. Siyasi haritanın sağ kanadında, İsrail Adalet Bakanı Ayelet Shaked ve Eğitim Bakanı Naftali Bennett, mevcut siyasi partileri Habayit Hayehudi (Yahudi Evi)’den istifa ederek, Hayamin Hadash (Yeni Sağ) isimli yeni bir siyasi parti kurdular. Merkez solda ise, 2014 yılında oluşturulan Siyonist Birlik Koalisyonu, Çalışma Bakanı Avi Gabbay’ın Hatnua (Hareket) Partisi ile yollarını ayırdığını söylemesi ile dağıldı. Bu sırada, İsrail Stratejik Kültüründe sıkça görülen, Ben Gurion’un orduyu genç tutmak için geliştirdiği “paraşüt sendromu”nun[4] bir sonucu olarak, erken yaşlarda emekli olan askerlerin siyasete atıldığı hadiselerden biri daha cereyan etti. İsrail Silahlı Kuvvetleri eski Genel Başkan Yardımcısı Benny Gantz, İsrail Direniş Partisi adında bir parti kurdu. Kuruluş sonrası, Gantz’ın İsrail Direniş Partisi’nin İsrail eski Savunma Bakanı Moshe Ya'alon liderliğindeki TELEM (Tenoa'a LeHithadshut Mamlakhtit, Türkçe: Milli Yenilik Hareketi), ile birlikte ortak bir liste oluşturacakları açıklandı. Yesh Atid(Gelecek Var) partisi lideri Lapid'in de eklemlenmesi ile üç parti, oluşturdukları ortak listeye "Blue and White" adını verdiler. Hatnuah lideri, Livni'nin de soldaki oyları bölüp boşa harcamamak için seçime girmeyerek destek verdiği Blue and White'ın hızla büyümesine içerlenen Netanyahu, neredeyse tüm seçim konuşmaları boyunca, sağ partileri 'devlet bekası' namına, sola, özellikle de "ulus devlet yasası"nı regüle edeceğini bildiren Gantz'a karşı birlik olmaya davet etti.
Sol içinde sol :2015’te Kurulan Birleşik Arap Listesi Koalisyonunun Durumu : Ortaya Karışık
2015 seçimlerinde, Netanyahu hükumetinin siyasi hamlesi ile, kendilerini safdışı bırakmak maksadı ile seçim barajını %2’den 3.25’e yükseltmesi sonucu birleşen Ortak Arap Listesi’ de dağılan koalisyonlar arasında yer aldı. Belirtmek gerekir ki, 2015 seçimlerinde Balad, Hadash, Taal ve Raam partilerinin kurulan koalisyon, sağcı planların tam tersine seçimlerde büyük bir başarı göstererek, baraj altı kalmak yerine Knesset’de 16 koltuk elde etmişti. Aralık ayında ise, koalisyon içerisindeki Ahmet Tibi, partisi Taal'i Ortak Arap Listesi’nden(Raam-Taal) ayırarak Hadash (Türkçe: "Yeni") partisi ile birlikte bağımsız hareket edeceğini açıkladı. İki devletli çözüm ve Arap hakları savunucusu olan Tibi, Netanyahu'nun güvenlik temalı konuşmalarında sıkça hedef gösterildi. Öyle ki Netanyahu'nun akışkan oyların sola gitmesini engellemek maksadıyla twitter adresinden paylaştığı, "Ya Bibi Ya Tibi" sloganı ülkede trajikomik bir tartışma haline geldi. Tibi, aynı zamanda Türk Büyükelçi Oğuz Çelikkol ile alçak koltuk krizi münasebeti ile anılan, Dışişleri Başkan yardımcısı Danny Ayalon’u, daha sonraları aynı münasebet ile alçak koltuğa oturtması ile İsrail medyasında “Türk büyükelçisinin intikamını aldı” başlığı ile haber olmuş muhalif bir milletvekilidir.[5]
Belirtmek gerekir ki; Arap partilerinin oy yüzleri sol koalisyonuna eklenince; Netanyahu'nun durumu oldukça kritikleşiyordu. Ancak Arap partilerinin, tarihlerinden gelen bir düstur ile, kaolisyon kurmaya yanaşmadıkları da bilinen bir gerçek. Sol tüm bu denklemin içerisinde yeni hesaplar ile uğraşırken, solun, aşırı solu olarak gösterilebilecek, iki devletli çözüm yanlısı Arap partileri olan Raam-Balad partileri ise, Hamas ve Hizbullah destekçisi oldukları gerekçesi ile diskalifiye edildi. Kan anketine göre iki partinin toplamda %3 gibi bir oy yüzdesi vardı.[6] Dolayısı ile, Ahmad Tıbı'nın ayrılma kararı, mevcut koşullar içerisinde iken bile Raam-Balad'ı parlamento dışı bırakıyordu. Raam-Balad diskalifiyesi sonrası boşta kalan %3'lük oyun ise, yine Arap partilerine akacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Sağ içinde aşırı sağ : Netanyahu'nun İstenmeyen Çocuk "Otzma" Hamlesi
Sağ ve sol arasında, neredeyse başabaş giden seçim anketlerinin kilit partisi, belki de aşırı sağcı parti olan Otzma oldu. Anket sonuçlarına göre %3'lük oy ile, 3.25'lik seçim barajının altında kalan ve Knesset'e girdiği durumda Sağ'a iki koltuk getirmebilme ihtimali taşıyan Otzma partisini Knesset'e sokacak bir hamle, Netanyahu için tabiri caiz ise 'can simidi' oldu. Ancak, partisi Likud ile sağ partilerin ağabeyliğini üstlenen Netanyahu, daha önce seleflerinin siyasi yasaklılar listesine girdiği, kapatılma tehlikesi ile karşılaşmış revizyonist siyonist parti ile seçime ortak liste ile girmenin Likud'un oylarını düşüreceği endişesi ile, tabiri caiz ise maşa dururken kendi elini yakmadı. Sağ kanattaki, Bayit Yehudi (Yahudi Evi) ve National Union gibi ufak yüzdeli anket sonuçları getiren parti liderlerine de baskı yaparak, Otzma ile "Birleşik Sağ Listesi" adında birleşmelerini sağladı. Özellikle Bayit Yehudi partisi lideri Rafi Peretz (Rabbi), Netanyahu'nun kendi seçmenini kaybetmek istemediği planı anlayıp nazlanarak, zorla da olsa 'devlet bekası' namına Otzma ile listeye girmeyi kabul etti. Otzma sözcüleri ise, taze gelin nazı ile Bayit Yehudi'nin kendilerine sadece -koltuk- gözüyle baktıkları bir "pazarlık malzemesi" olduğundan dem vursa da, koalisyon geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Üç parti, ortak liste olustursa da, seçim kampanyalarını bağımsız yapmaya karar verdiler.
Merkez Sağ ve Soldaki Seçim İttifakları
Hareketin merkezinde, özellikle, Yesh Atid (Gelecek Var) partisinin lideri Yiar Lapid’in, İsrail Direniş Partisi ve Telem’le ortak bir listeye oluşturma kararını açıklaması büyük bir yankı uyandırdı. Likud'un planı ise, seçime girmeyen Livni'nin Hatnua partisinin tam aksi bir politika ile, salt çoğunluğu elde edecek koalisyonu kurmak için, 3.25’ lik seçim barajını aşamayacak olan sağ ideolojideki partilere kendi aralarında ortak liste oluşturmayı teklif etmek oldu. Birleşen üç parti, (Bayit Yehudi, Otzma, National Union) Netanyahu'nun baskıları ideolojik kamplaşmalardan sıyrılarak ile "teknik ortaklık" ta buluştu. Öte yandan, Arap-sosyalist partiler'den, Hadash (Eski İsrail Komünist Parti' / Rakah ardılı) partisi lideri Ayman Odeh - Ahmed Tibi ikilisinin ise seçime birlikte girdiği görüldü. Tibi'nin ayrılma kararı Odeh tarafından başlangıçta "kişisel" bulunup eleştirilmişti.
Netanyahu'nun Güvenlikleştirici Seçeneği
Bir yandan yolsuzluk iddiaları ile baltalanan imajı, öte yandan ekonomideki gelişmeler ve Kudüs'ü başkent ilan etmesi dolayısı ile ulus devlet yasası ile milliyetçi taban tarafından perçinlenen gücünün, Bibi'yi belki de hiç olmadık ölçüde temkinli davranmaya ittiği görülüyor.
“Gantz : Smol Halash, Netanyahu: Yamin Hazak” (Netanyahu: güçlü sağ, Gantz : zayıf sol) savı, Başbakan Netanyahu’nun neredeyse tüm seçim kampanya videolarında slogan haline getirildi. Aynı zamanda, Geçtiğimiz hafta twitter adresinde, sol iktidarın ülkede bir beka problemi yaratacağı temasını içeren Ibranice bir videoda: “Gantz ; İranın Nükleer programını destekledi. Netanyahu ise; Nükleer programın karşısında durarak MOSSAD'ı nükleer bilgileri getirmesi için -İran'n kalbi-, Tahran'a gönderdi. Trump'ı İran ile anlaşmadan çekilmeye zorladı.” [7](Netanyahu, 2019) ifadeleri yer aldı. Netanyahu'nun böylece söylem üzerinden algı inşa edilen, uluslar arası ilişkilerin Kopenhag okulu tabirince, “güvenlikeştirme” yoluna gittiği görülmektedir.[8]
“Gantz'a oy verirseniz Lapid alacaksınız. Bu filmi daha önce gördük ve bize Oslo ve Intifada'yı getirdi. Binlerce kişi öldü. İnsanlar alışveriş merkezlerine, restoranlara ve otobüslere girmekten korkuyorlar. Bu hatayı tekrar etmemeliyiz”.[9] sözleri ise ve, üzerinde "Solu ancak Likud durdurabilir" yazılı t-shirt dağıtması, Netanyahu'nun söylem yoluyla iç siyasetin beka sorunu oluşturabileceği algısı inşa etmekte olduğunu göstermektedir. Netanyahu'nun politikaları sonucu, Kan anketi verileri Mart'ın ikinci haftasında, 41 koltuk hedefi koyan Likud'a ilk haftasına nazaran 1 koltuk getirip, "Blue White" birliğinden ise, 2 koltuk düşürdüğünü gösterdi. Son hafta anketlerine bakıldığında, bariz farklılıklar dısında, sağ ve sol oranının başabaş gittiğini söylemek mümkün. Ancak sağ ve solun kendi içerisindeki asıl hesaplaşma, partilerin Knesset'e girmelerinden sonra gerçekleşecek gibi görünüyor.
Türkiye ile İlişkiler bu denklemin neresinde ? İyi Polis ve Kötü Polis : Gantz ve Lapid
Spesifik bir açıklama yapmasa da, Gantz’ın Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskın sonrası, Netanyahu’nun özür dileme politikasını eleştirenlere, “Türkiye ile barış, İsrail’in çıkarınadır” [10]sözünü, 2011 Van depreminde Türkiye’deki depremzedelere yardım etmek için arama kurtarma ekiplerine talimat verdiğini,[11] bölgesel güvenlik konusunda Türkiye’nin İsrail ve NATO arasındaki ittifakın geçmişte yaşadığı işbirliğinin yenilenmesine önem verdiği, buna karşın İslam komandolarını destekleyip, Uluslar arası Ceza Mahkemesine diplomatik baskı yapmasından İsrail'in hayli muzdarip olduğunu, diplomatik üsluba yaraşan win-win çizgisindeki demeçlerini, (o vakitler asker de olsa)gayet güvercin dille söylediğini biliyoruz. [12] Söylemlerinde 'win-win' ilkesinin belirginliği göze çapıyor. Buna karşılık ise Yesh Atid (Gelecek Var) parti lideri Lapid'in günah defteri ise hayli kabarık. Türkiye ile olan ilişkilerde Sol’un şahini olarak tanımlayabileceğimiz Lapid, kriz dönemlerinde sıkça Ermeni soykırım iddiaları bahsini açan, bağımsız Kürdistan saldırısı yapan bir isim. [13] Özellikle Kudüs Ermeni Ulusal Komitesi'ne oldukça yakın bir siyasetçi olarak, Ermeni iddiaları'nın er ya da geç muhakkak kabul edilmesi taraftarı olması da cabası. [14]“Kudüs” ile Ankara arasındaki ilişkilerin eski düzeyde olacağına inancı yok denecek kadar az. Öyle ki, İsrail’in Türkiye’ye karşı çarpıcı biçimde daha agresif bir politika izlemesi gerektiği konusunda, muhalefeti sırasında iktidara baskı yaptığı görülmekte. Akdeniz doğalgazını düşman olma potansiyeli taşıyan Türkler’e ihraç etmek, ekonomik ilişkileri geliştirmek gereksiz. [15] Hatta, Türkiye’ye ekonomik baskı yapan Trump, tebrik edilmeli.
Hepsinden öte, Mavi Marmara krizi sonrası diplomatik ilişkilerin düzeltilmesi için atılan 2016 adımları, Lapid'in dünyasında "diplomatik bir hata" olarak tanımlanıyor. [16]
"Blue-White"Koalisyonunun 'un üçüncü ortağı TELEM'in ise, koalisyon'a etkisi tartışmalı. 81-83 yılları arası faaliyet gösterdikten sonra kapanan parti, 2 Ocak 2019' günü tekrar kuruldu. Parti lideri, eski Savunma Bakanı Ya'alon ise, geçmiş yıllarda Hamas liderlerinin Istanbul'da yaşaması ve Türkiye'nin terör örgürü DAEŞ'ten petrol satın aldığı iddiaları ile Türkiye'ye, "Amerikan çıkarları" üzerinden yüklenmiş bir isim.[17]
Netanyahu’suz ihtimal'de ise, Türkiye ile olan ilişkilerin seyrini, Gantz-Lapid arası ilişkilerin belirleyeceği aşikar. İkinci ihtimalde, küçük adamın büyük adamın fikirlerini çelmemesinin, Türkiye'nın çıkarına olduğunu ve Türk Dış Politikası tarihinde yer alacak siyasetçisinin esasen üçlü denklemin, ağırlık merkezindeki ismin olduğunu belirtmek gerek. Resmin en net tablosu ise hiç şüphesiz, tripodun Türkiye'ye en yaramaz ayağının Yesh Atid lideri, Lapid olduğu. Nitekim Lapid'in, Ermeni iddiaları karşısında uluslararası camiada, Holocaust'un biricikliğini koruyucu ve Türkiye ile diplomatik denge gözetici akılcı siyasetten uzak olduğu aşikar. Dolayısı ile, Netanyahu'nun İsrail komoyunu etkilemek için söylediği "Gantz'a oy verirseniz Lapid'i alacaksınız" sözünü de dikkate almalı.
Anket sonuçlarındaki belirgin başabaşlığına rağmen söylemeli: Asker-sivil ilişkilerinin birbirlerine perçinlendiği bir güvenlik devleti olarak, orduda erken emeklilik (temizlik) sisteminin bir sonucu, 2000 yılına dek, ülkedeki savunma bakanlarının sekizi emekli askerlerden oluşmuş, aynı isimlerden üçü de başbakan koltuğuna oturmuştu. Geleneğe paralel olarak, asker kökenli Gantz ise, solun aradığı "liderlik vasıflarını" taşıyan bir isim olarak ön planda.
Bitirirken :
"Seçim sonuçları da hayat kadar müştereklik işidir ve sürprizleri sever"