Prof. Dr. Mustafa Öztürk: Dini kullanan şebekeler oluşmuş, dertleri hakikat değil... | Özel Röportajlar

Linç kampanyalarının hedefi olan Prof. Dr. Mustafa Öztürk, KARAR TV'de çarpıcı açıklamalarda bulundu: Marmara'yı arka bahçe yapma derdindeler. Dini kullanan şebekeler oluşmuş, dertleri hakikat değil... Beni linç edenlere kızgınlık duymuyorum.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk, KARAR TV ekranlarına konuk oldu. Elif Çakır ve Yıldıray Oğur sorularını cevaplayan Öztürk, çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

NEDEN EMEKLİLİĞİNİ İSTEDİ?

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde çalışırken emekliliğini isteyen Öztürk, süreci şöyle anlattı:

"Emeklilik işlemlerim tamamlandı gibi. 2 Aralık'ta dilekçemi vermiştim. Hemen kabul edildi, süreç işliyor. Bu zamana kadar neden kaldım? Çünkü burada olmam gerektiğini düşünüyordum. Marmara'ya yeni gelmiştim, biraz da 'Niye gidiyorsun' baskısı ile duruyordum. Linçlerden bağımsız olarak söylüyorum, 33 yılı devirmişim artık. Çalışma enerjimin sıkıntısının da arttığını fark ettim. Sağlık sorunlarım nedeniyle çalışma enerjimin rezervinin azaldığını düşündüm."

"GEÇMİŞ SATIRLARIM DİDİK DİDİK EDİLDİ"

Linç kampanyalarının hedefi olan Öztürk, yaşadıklarını KARAR TV'de özetledi:

"Linç ilk kez başıma gelmedi, 2017 yılına kadar Çukurova Üniversitesi'nde çalıştım. O güne kadar yazdıklarımın etki katsayısı kamuoyunca fazla olmadı. Dönüp de kimse 'Bu adam ne demiş' demedi. Ne zaman ki, Marmara İlahiyat Fakültesi'ne adım attım, eskiden yazdığım bütün satırlar didik didik mercek altına alındı. Ortaya atılan, sunumlar bile bugünün sözleri değil. Sanki o sözleri dün akşam söylemişim gibi lanse edildi. 8-10 yıl önceki sözler. Peki, niye kamuoyunda infial yaratacak şeyler yazdınız?

"MARMARA BİLE TÜRLÜ KABULLENMEDİ"

Vakti zamanında akademisyen kuşkuculuğumla ve aynı zamanda dinle aramdaki öznel problemleri aşmak için düşündüm, taşındım ve keşfettiğim şeyleri de yazarak paylaştım. İlgilisi de zaten takip etti. Fakat galiba birileri benim teo-politik alanımı çok fazla algıladı ya da son kale olarak gördükleri Marmara İlahiyat'a her şeye rağmen gelmiş olmamı bir türlü tolere edemediler. Geldiğim günden beri, ağzımı açmasam dahi her şeyden bir anlam çıkarttılar.

"BU KEZ SADECE DİNİ GRUPLAR YOKTU"

Birinci kampanya; belli dini yapıların kampanyası olmuştu, asla Twitter'da 48 saat falan TT olmamıştım mesela. Fakat bu son kampanya başkaydı. Sadece dini bir grup ve cemaatin yüklenmesi değildi. Sosyal medyada bu kadar uzun süre kalması, hele hele böyle bir dönemde... Arkasında çok daha kuvvetli ve organize yapılar olduğunu gösteriyor. Bunun bir de turnusol kağıdı tarafı var. Birinci linçte Oda TV denen mecra, 'Ülke kendi evladını, yetişmiş dinamik beyinlerini boğuyor' diyerek benim arkamda dururken, bu sefer 'Bu adam nereden çıktı, ne saçmalıyor' şeklinde bir başlık attı. Burası çok ilginç.

"ODA TV PROVOKATİF BAŞLIKLAR ATTI"

Bunun üzerine biraz ulusalcı, biraz milliyetçi aynı zamanda mevcut siyasi iktidara şükran borcu olduğunu düşünen 3'lü bir organizasyon... Burada siyaset teşvik etti diyemem ama en azından tasvip etti, izledi. Bizim İslamcı ya da sağ dediğimiz medya, daha önceki linç kampanyalarında bu topa girmemiştim. Benden tek kelime ile bahsetmemişlerdi fakat bu sefer Yeni Şafak bile Anadolu baskısına 'Bu kimin Hoca'sı' tarzında haberlerle çıktı. Peki, niye böyle oldu?

Karar'daki köşemde fikri iktidar meselesi ile ilgili bir yazı yazdım ve orada Necip Fazıl, Kadir Mısırlıoğlu üslubuyla fikri iktidar olunmayacağını söyledim. Sınırları zorlayan yazılar yazdım. Durum budur, daha sonra Oda TV provokatif başlıklar atmış ve onları da sonradan gördüm. KARAR'da yazdığım her yazıdan sonra. Sonuç itibariyle savunduğum şekilde din tartışmaları kamuoyuna ulaşmadı."

Dinde reform tartışmalarını hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Öztürk "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dinde reform açıklamaları hiç beklenmedik bir şeydi. Erdoğan'ın o beyanatından sonra 'Ben bu tartışmaya katılmam' demiştim" diye konuştu.

"NEDEN MARMARA'YI SEÇERDİM?"

Ankara ile Marmara İlahiyat arasındaki farklara değinen Öztürk, Marmara İlahiyat'ın 'arka bahçe' yapılmak istendiğini belirtti ve şunları kaydetti:

"Ankara İlahiyat, hep kurucu ideoloji ile ilişkilendirildi ve sürekli gerçek dine karşı, seküler ideolojinin bir operasyonu olarak konumlandırıldı. Ve öyle mimlendi ve o kimlikten de kurtulamadı. 10 yıl sonra ise ona karşı gibi algılanan Marmara İlahiyat kuruldu. Osmanlı'dan beri gelen ve köklü dini geleneği temsil eden adres olarak Marmara kodlandı. Reddi miras üzerine kurulan ve dinle arasına çok radikal bir modernleşme zihniyetini koyan adres ise Ankara İlahiyat oldu.

"ÜZERİMİZE 28 ŞUBAT ALGISI YAPIŞTI"

Bir şey söyleyeyim, AK Parti'nin iktidara geldiği yılların arefesinde parlak bir jenerasyon oldu. İslamiyatla birlikte çıkan, parlak bir jenerasyon. Fakat talihsizliğe bakın ki, o hikayenin hemen arkasından 28 Şubat koptu. Arkasından da AK Parti iktidara geldi. O dönemde ilahiyat camiasında şöyle bir kolerasyon kuruldu, 'Bu 28 Şubat tezgahının din ayağını İslamiyatçılara yaptırdılar' diye bir algı yapıldı. O algı da üzerimizden silinmedi fakat o jenerasyona tamamen unutuldu, gitti.

Mesela şu anki Ankara İlahiyat daha skolastik, daha gelenekçi. 'Ankara Okulu' diye üzerinde etiket kalmış. Marmara İlahiyat daha özgürlükçü, daha aykırı fikirleri çok daha fazla tolere edebilen bir yer. Bugünkü aklımla söylüyorum, önüme seçenek koysalar her seferinde Marmara'yı seçerim. Aslında Marmara'da çok fazla tolerans zeminleri var. Kemalist ya da Atatürkçü düşüncelere dokunmadıysanız, her türlü aykırı ses tolere edilebilir. En fazla bizim evin haylaz sonucu muamelesi görürsünüz. Ama Ankara İlahiyat'ta farklı bir ses çıkardığınızda 'protez bacak' gibi algılanırsınız. Dolayısıyla Marmara'dan rahatsız değildim ama...

"ÇİĞ ÇOCUK GİBİ, HER YERE SATAŞIYORLAR..."

Dışarıdan, Marmara İlahiyat'a siyasi ve ideolojik anlam yüklemek isteyenler, Marmara'yı kendi kafalarındaki anlama göre dizayn etmeye çalıştılar. Bu dışarı ile ilgili bir sorun. Bu çok eski bir gelenek, mesela şu an cemaatler Diyanet'e tasallut etmiş durumda. Siyasi iradenin istemeyeceği kişilere de yönelik sürekli bir kampanya yürütülüyor. Sürekli Marmara'yı arka bahçe yapma peşindeler.

Çünkü bu siyasi iktidar döneminde eleştirdikleri özgürlük ortamı, katsayısı tahmin edilemeyen bir şımarıklığa dönüştü. Acayip bir şımarıklıkları var. Cemaatlerin bazılarının tavırları bu. Çiğ çocuk gibi, her yere sataşıyorlar. Ama aynı zamanda acayip ödlekler çünkü siyasi iklim değiştiği gün sırra kadem basacaklar.

"ŞEBEKELER, MAFYALAR OLUŞMUŞ..."

Türkiye'deki ateizm-deizm tartışmaları ile ilgili Öztürk, 'Benden sonrası tufan' anlayışının hakim olduğunu söyledi.

Öztürk, şöyle devam etti: "Bugünkü iktidar döneminde, buldukları fırsat alanlarını tepe tepe kullanıp... Din üzerinden holdingleşmek, güç tahakküm etmek, baskı grupları oluşturarak siyaseti zorlamak, siyaset kurumları ile pazarlığa girişip devletin kurumlarını zorlamak ve oralardan ihalelere kapı açmak... Bunları yapan şebekeler, mafyalar oluşmuş. Bunların derdi hakikat, din, iman, Allah ve gençlik değil ki... Bu iktidar alanlarını tehdit ediyorsunuz. Çünkü onlar Marx'ın afyon dediği işlevsellikle kitleleri konsolide ediyor. Bizim gibi düşünenler onlar için korkunç bir tehdit."

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (62)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Abdüllatif Şener: Özelleştirme kararını imzalamadım, Erdoğan bana 2 ay küstü
TRT'de FETÖ uyarısı yapan dekana kötü haber
Dini düşüncenin sekülarizasyonu

Güncel Haberleri