Mısır, İhvan-ı Müslimin’in doğduğu ülkedir. İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) 1928’de şehid Hasan el-Benna’nın öncülüğünde kurulmuştur.
O yıllardan itibaren, Mısır siyasetinde en kuvvetli muhalif aktördür.
Tarihi boyunca barışçıdır, şiddete meyletmemiştir.
Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçildiği 2012’ye kadar, özgür bir şekilde seçimlere katılmasına izin verilmedi.
Zaman zaman, sosyalist parti dahil, bazı partilerle ittifak yaparak mecliste temsil imkanı bulmuştur.
2012’de, Mursi ‘nin yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, Mısır rejimi, ilk defa, İsrail’in bir uzantısı gibi davranmadı.
Refah Kapısı’nı Gazzeliler’e açtı, Gazze’ye nefes aldırdı.
2012’teki İsrail saldırısı sırasında aralarında bugün Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun da bulunduğu 9 Müslüman ülkenin Dışişleri Bakanı Gazze’yi ziyaret etti. Bu, Mursi’nin liderliği sayesinde mümkün olmuştu.
Arkasından, herkesin canlı yayınlardan izlediği Sisi darbesi geldi.
İhvan-ı Müslimin, barışçı gösterilerle Mursi’yi sahip çıktı.
Sisi’nin askerleri ve polisleri Rabiatü’l Adeviyye meydanında ve Mısır’ın başka yerlerinde kartliam yaptılar.
Binlerce savunmasız Mısırlı şehid oldu.
Sisi mahkemelerinin Mursi ile birlikte 106 kişiye verdiği ceza, Mısır’ı bir kaç aylığına da olsa, kendi gerçek kimliğiyle buluşturmanın cezasıdır.
Aynı celsede, Mısırlı, günümüzün büyük İslam alimlerinden Yusuf el-Kardavi’ye de idam cezası verilmesi boşuna değildir.
Kardavi, uzun yıllardır, İslam dünyasında yüksek bir İlmi seviyeyi temsil eden, siyasi rüzgarlara göre yön değiştirmeyen bir şahsiyettir.
Bu idam kararları, sadece Sisi’nin değil, aynı zamanda Sisi’yi himaye eden uluslararası toplumun, İslam Dünyası’na gözdağı vermesi olarak yorumlanabilir.
Katil, “Evet ben katilim” diyor. “Sen haklısın, ben suçluyum. Ama haklı olduğn halde seni cezalandıracağım.”
Türkiye’deki 27 Mayıs 1960 ihtilalinde de darbeciler Menderes’e aynısını yapmışlardı.
Mahkeme kararını verdi. Ancak, Mısır’da yargı süreci tamamlanmış değil. Nihai karar, Mısır Müftüsü’nün görüşü alındıktan sonra verilecek.