Edirne'de yüzyıllar boyunca kent ile Karaağaç bölgesi arasındaki ulaşımını sağlayan tarihi ahşap köprü, Meriç Nehri'nin sularının çekilmesiyle gün yüzüne çıktı.
Son günlerde yaşanan kuraklıktan dolayı debisi düşen ve su seviyesinde dibi gören nehirde, durumu Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Turan Şallı fark etti.
Şallı, dip seviyesini gören nehirdeki ahşap köprü ayaklarının gün yüzüne çıktığını fark edince, tarihe olan merakıyla tanınan yerel tarih araştırmacısı Cengiz Bulut'a bildirdi. Bulut, konusunda uzman kişilerle bölgeye gelerek yaptığı incelemede, ahşap ayakların Meriç Köprüsü'nden önce bölgeye ulaşımın sağlandığı tarihi köprü olduğunu doğruladı.
Kuraklık nedeniyle kötü manzaralarının oluşmasının yanı sıra güzel şeyler de olduğunu belirten Cengiz Bulut, "1700'lü yıllardan beri var olduğunu bildiğimiz Edirne Meriç Nehri üzerindeki tarihi ahşap köprünün, suların çekilmesiyle ayaklarının ortaya çıktığını gördük. Bunu bize Edirne'den Roman Dernek Başkanı Turan Şallı haber verdi. Sonrasında gelip yerinde inceleme yaptık ve gerçekten tarihte var olduğunu bildiğimiz ve tam yerini bilmediğimiz bu tarihi ahşap köprünün ayaklarının bariz bir şekilde ortaya çıktığını gördük" dedi.
Ahşap köprünün özellikle 4'üncü Mehmet döneminde sıkça kullanıldığının, tarih kaynaklarında geçtiğini belirten Bulut, "Bunu 1670- 1700 yılları arasında Avcı Mehmet döneminde bu köprünün çok sık kullanıldığını biliyoruz. Evliye Çelebi'nin Edirne bölümünde bunu yazdığını biliyoruz. 1920'li yıllarda da Edirne'mize büyük katkılar yapan Doktor Rıfat Osman'ın Milli Mecmua'da yayınladığı Edirne köprüleri kısmında çizerek yayınlamıştı. Burada olduğunu biliyorduk, fakat tam yerini bilemiyorduk. Kuraklık nedeniyle suların da çekilmesiyle bu yapının ortaya çıkması, Edirne'de tarih severler ve araştırmacıları sevindirdi" diye konuştu.
Tarihi köprünün ayaklarını fark eden Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Turan Şallı ise "Havanın da iyi olduğu zamanlarda tarihi yerleri gezip dolaşmayı seven birisiyim. Bu esnada Meriç Köprüsü'nden geçerken, mevsimsel koşulların da değişip suların çekilmesiyle bu köprüden geriye kalan ayaklar dikkatimi çekti. Bu konulara da merakım olduğundan dolayı ilk olarak Cengiz Beyi aradım. Kendisinin bilgisine de güvendiğim için haber verdim. O da sağ olsun gelip baktılar ve gerçekten o bahsedilen köprüden geriye kalan ayaklar olduğu anlaşıldı. Gerçekten böyle bir tarihin ortaya çıkması bizleri çok heyecanlandırdı. Sonuç olarak bu yapıların hem yerini öğrenmiş olduk, hem de tarihi tekrar burada yaşamış olduk" dedi.