İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Burada önemli açıklamalarda bulunan Akşener'in gündeminde, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele, Katar ile yapılan anlaşmalar (Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk payının devredilmesi, İstinye Park'ın satışı), asgari ücret ve ekonomik veriler yer aldı.
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani Ankara'da imza atılan 10 maddelik bir anlaşma ile Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk payı 200 milyon dolara Katar'a devredilmesini 'satış' olarak nitelendiren Akşener, iktidara sert sözlerle yüklendi.
Anlaşmanın içeriğini açıklamayan iktidarı, "Devlet ticari sır maskesinin altına saklanmaz" diye eleştiren Akşener, "O yüzden, gizli saklı, yangından mal kaçırır gibi yapılan bu anlaşmaların akıbetini, dikkatle takip edeceğiz" dedi.
Koronavirüs salgınında vaka sayılarının aylarca gizlendiğini ifade eden Akşener, "Siyaset iletişimiyle, algı yönetimiyle, propagandayla sorumluluktan kaçabileceğinizi sandınız" diyerek sözlerine şöyle devam etti: Artık yüzlerinizde, milletine yalan söylemiş bir iktidarın, kapkara lekesi var. İlk seçimde milletimizin karşısına bu lekeyle çıkmak zorunda kalacaksınız.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'BU İŞİN BEDELİ AĞIR OLACAK DEDİM'
"Şubat ayından bu yana, dünyayı saran pandemiyle ilgili iktidarı uyarıyoruz. Bazı ülkelerin hatalarından ders çıkarırlar diye umduk, olmadı. Dar günde, vatandaşlarının yanında olurlar diye bekledik, olmadı. Vatandaşımızın sağlığı, canı için yaptığımız önerilere kulak asar, adımlar atar diye bekledik, olmadı. Salgının ikinci dalgasının ayak sesleri geldiğinde, uyarı ve önerilerimizi tekrarladım. Pandeminin başından bu yana gayretli gördüğümüz Sağlık Bakanı’nı da, alınan her karara tebelleş olan Sayın Erdoğan’ı da uyardım. “Bu işin bedeli ağır olacak. Milletimizi bu belaya karşı, korumasız bırakıyorsunuz. Önerilerimizi yerine getirin.” dedim.
'HER KONUYU EN İYİ BİLEN OLDUĞU İÇİN DİNLEMEDİ'
Ama maalesef, Sayın Erdoğan, ekonomiden teknolojiye, hukuktan tarihe, sanayiden sağlığa, her konuyu en iyi bilen olduğu için, yaptığımız hiçbir uyarıyı, hiçbir önerimizi dinlemedi. Aylarca, vaka sayılarını saklayıp, sadece hasta sayılarını açıklayarak, herkesi kandırabileceklerini sandılar. O da olmadı. Sadece kendilerini kandırdılar.
Memlekette pandemi başını alıp, dünyada üçüncü sıraya çıkınca, Bu sefer dönüp dünyayı işaret edip, dediler ki, “Bakın her yerde tablo vahim.” Sayın Erdoğan; aylardır, “Çok iyi durumdayız. Zaten şehir hastanelerimiz var.” diye caka satarken iyiydi de, dünyadaki duruma işaret etmek, şimdi milletimiz virüsten kırılırken mi aklına geldi? Ayıptır, günahtır. 83 milyonun vebalini taşıyorsunuz. Ama daha bunun ağırlığını bile kavrayamıyorsunuz.
'PROPAGANDAYLA KAÇABİLECEĞİNİZİ SANDINIZ'
Evet, dünyada durumu kötü olan ülkeler var. Ama, ikinci dalgaya karşı, kendini koruyabilmiş ülkeler de var. Sizin işiniz, kötü olan ülkeleri göstermek değil, Türkiye’yi durumu iyi olan ülkeler arasına sokmaktı. Ama söz konusu olan vatandaşlarımızın canıyken bile; siyaset iletişimiyle, algı yönetimiyle, propagandayla sorumluluktan kaçabileceğinizi sandınız.
'İLK SEÇİMDE BU LEKEYLE ÇIKACAKSINIZ'
Canı yanan milletimizin, yaşadığı gerçek ortadayken, yalanların yatsıya kadar süreceğini, gerçeğin kapımızı çalacağını görmediniz. Artık yüzlerinizde, milletine yalan söylemiş bir iktidarın, kapkara lekesi var. İlk seçimde milletimizin karşısına bu lekeyle çıkmak zorunda kalacaksınız.
Peki sonunda ne oldu? Pandemi ülkemizi sardı. Onlarsa işi götürüp, varlıklarıyla gurur duyduğumuz, sağlık ordumuzun sırtına yıktılar. Sorumluluğu, önerilerine kulak asmadıkları, Bilim Kurulu’nun üzerine yıktılar. Ardından da vatandaşlarımızı suçladılar. Sen mitingler yapıp, millete çay atmakta sakınca görmeyince, elbette, her şeyin yolunda olduğunu düşünüp, kurallara uymayan vatandaşlarımız oldu.
'MADEM TEK ADAM DÜZENİNİ KURDUN...'
Ama iktidar olarak senin görevin, bütün vatandaşlarımızı koruyacak önlemleri almaktı. Hayatı paradan puldan, yönetmeyi de, eşi dostu zengin etmekten ibaret sanan bir zihniyetin, ülkemize faturası ağır oluyor. Bakıyorsunuz, yine ellerini yıkamışlar, yine hiçbir suçları yok… Yok öyle yağma Sayın Erdoğan! Ekonomiyi damadının, pandemiyi de vatandaşın üzerine yıkıp, bu işten elini yıkayıp çıkamazsın. Madem tek adam düzenini kurdun, o zaman tek sorumlu var, o da sensin! Madem siyasi rantın, kırıntısını görünce üzerine atlıyorsun, başarısızlıkları da bir zahmet üstleneceksin.
'ÜCRETSİZ AŞI TEKLİFİNİ REDDEDİP, 'AŞILAR ÜCRETSİZ YAPILACAK' DEDİLER'
Pandeminin ikinci dalgası Türkiye’ye pahalıya mal oldu. Bu süreçte, laf kalabalığıyla günü geçiştirmek yerine, somut adımlar atılması gerekiyor. Bu amaçla milletvekillerimiz, salgının başından beri yaptıkları gibi, süreci yakından takip ettiler, soru önergeleri verdiler, kanun teklifleri verdiler. Milletin sesi olmaya, milletin gerçeklerini iktidara anlatmaya çalıştılar.
Mesela dediler ki; “Türkiye’ye getirilecek aşılar, tüm vatandaşlarımıza ücretsiz yapılsın.” Hepimizin sağlığı için yaptığımız bu öneri, Cumhur ittifakının oylarıyla reddedildi. İktidarın vekilleri reddetti ama, Sayın Erdoğan dün akşam çıkıp, “Aşılar ücretsiz yapılacak” dedi. Güler misin, ağlar mısın?
'TEK DERTLERİ VAR O DA KOLTUKLARI'
Mesela milletvekillerimiz dedi ki; “Pandemi nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan işletmelere, 2021 yılı bütçesinde ödenek konulmadı. Esnafımıza 6 ay süreyle, aylık 2 bin lira destek ödemesi yapılsın.” Esnafımızı ferahlatmak için yaptığımız bu öneri, Cumhur İttifakı'nın oylarıyla reddedildi. Peki dün akşam bu konularda tek bir söz duyan oldu mu? Yok. Siyasi ranta gelince, topa giren Sayın Erdoğan, esnafa gelince ıslık çalmayı tercih etti.
Milletimiz için istedik, Cumhur İttifakı reddetti. Esnafımız için önerdik, Cumhur İttifakı reddetti. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletine ücretsiz aşı yapabilecek bir devlettir. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti, zordaki esnafına, aylık 2 bin lira destek verebilecek bir ülkedir. Ama maalesef Türkiye’yi yöneten bu iktidar, milletimizi önemsemiyor, Esnafımızı önemsemiyor. Millet namına iyi olan ne varsa, küçük ortağıyla birlikte, parmak kaldırıp engel oluyorlar. Tek dertleri var, o da koltukları...
'CUMHURBAŞKANI HALA SİYASİ KAVGA PEŞİNDE'
Bunun son örneğine Sayın Erdoğan’ın dün akşamki konuşmasında hep beraber şahit olduk. Milletimiz dün akşam Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını bekledi. Ne diyecek, nasıl önlemler açıklayacak, merak etti. Çünkü bütün bilgiler onda. Yetki onda. İmkan onda. Ama o gitti, yine yarım yamalak önlemler açıkladı. Siyasi hesaplarla, ürkek adımlar atıp, milletin sağlığını, canını riske atmaya devam ediyorlar.
Bilim insanlarının tamamı en az 14 günlük kapanma diye ısrar ediyor. Sayın Erdoğan’ın umurunda değil. Millet canının derdinde, ülkenin birliğinin sembolü olması gereken Cumhurbaşkanı, hala siyasi kavga peşinde. Bıkmadın mı Sayın Erdoğan? Millet canının derdinde, canının. Önce birlik diyorsun, sonra o birliği sen parçalıyorsun. Böyle bir dönemde, en son ihtiyacımız olan kamplaşmak, kavga etmek. Ama sen hala ötekileştirme, kamplaştırma peşindesin.
'SANA DÜŞEN NASIL ÖLMEYECEĞİZ ONU ANLATMAK'
Böyle olmaz Sayın Erdoğan! Böyle devlet yönetilmez. Yapma! Gün, siyaset yapma günü değil. Gün, topyekûn mücadele günü. Felaket geldi kapımıza dayandı. Yaraları sarmak yerine, kafa göz yarmak, devlet insanlığına sığmaz. Sana düşen, millete örnek olmak, rehber olmak, bu cendereden en az hasarla çıkmamızı sağlamak. Sana düşen, nasıl ölmeyeceğiz, onu anlatmak.
Sana düşen, esnafımıza, çalışanlarımıza hangi destekleri vereceksin, onu anlatmak. Sana düşen, vatandaşlarımızdan ne bekliyorsun, sen onlara ne vereceksin, bunları anlatmak. Masal anlatmayı bırak Sayın Erdoğan! Bu millet tarihini de, değerlerini de, senden önce olduğu gibi, senden sonra da korumasını bilir. Şimdi bütün mesele, milletin canını, birliğini, dirliğini, sağlığını korumak. Bunları nasıl yapacaksın sen asıl onu anlat!
'BU İKTİDAR PANDEMİ KADAR TEHLİKELİ BİR HALE GELMİŞTİR'
Buradan ilan ediyorum; Bu iktidarın millete verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu iktidar, ömrünü tamamlamıştır. Bu iktidar, millet iradesine değil, sarayzadelerin keyfine teslim olmuştur. Bu iktidar, milletimiz için, pandemi kadar tehlikeli bir hale gelmiştir.
Sayın Erdoğan; salgın sürecini kötü yönettiğinizi, tedbirlerde geç kaldığınızı, artık herkes biliyor. Gerçeklerle yüzleşme vakti, artık geldi de geçiyor. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın. Bunu yaparken de vatandaşımızın mağduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın. Zararın neresinden dönersek kardır. Zaman, Türk Milleti’nin sağlığını, canını koruma zamanı, siyasi rant kovalama zamanı değil.
'TÜRKİYE'DE BİR BAŞKA ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI OLDU'
Dünyanın alışveriş çılgınlığına sahne olduğu sırada, Türkiye’de bir başka alışveriş çılgınlığı oldu. Sadece mağazalarda değil, Sayın Erdoğan ve Katar Emiri’nin huzurunda, çok daha büyük satışlar oldu. İstanbul’daki önemli bir alışveriş merkeziyle, Varlık Fonu’na devredilmiş Borsa İstanbul’un yüzde 10 hissesi, Katar Devleti’nin fonu tarafından satın alındı.
'DEVLET 'TİCARİ SIR' MASKESİNİN ALTINA SAKLANMAZ'
Bu satışların yanında, içeriği henüz açıklanmayan bir dizi anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaların konuları arasında limanlar, Haliç, su kaynaklarımız, hatta aile ve kadınlarla ilgili bir mutabakat bile var. Altını önemle çizmek istiyorum: Birçok devlet ya da şirket, yabancı borsalara ortak oluyor, yatırımlar yapıyor.
Biz yabancı sermayeye, ya da yatırımlara karşı değiliz. Ancak, gelişmiş ülkelerde, bu tür satışlar ya da yatırımlarla ilgili olarak kamuoyuna bilgi verilir. Şu nedenle, şu şartlarda, şöyle bir anlaşma yaptık denir.
Devlet, “ticari sır” maskesinin ardına saklanmaz. O yüzden, gizli saklı, yangından mal kaçırır gibi yapılan bu anlaşmaların akıbetini, dikkatle takip edeceğiz.
'VERDİĞİMİZ HER ÖNERGE İKTİDAR ORTAKLARI TARAFINDAN REDDEDİLDİ'
Biz önce millet, önce memleket diyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız, bu gerçeği, 2021 bütçesiyle ilgili çalışmalarda da ispat ettiler. Bütçenin görüşüldüğü komisyonda, emeklilerimizden, atanamayan öğretmenlerimize kadar, sağlıkçılarımızdan, işsiz gençlerimize kadar, esnaf ve sanatkarlarımızdan, kadro alamayan taşeron çalışanlarımıza kadar, milletimizin sorunlarını, taleplerini dile getirdiler, öneriler sundular. Maalesef her biri iktidar ortakları tarafından reddedildi.
Mesela gördük ki, 2021 yılı bütçesinde, çiftçilerimizin destek ödemeleri, 2020 rakamlarının altında. Bu durumun telafisi için verdiğimiz önerge de, Cumhur ittifakı tarafından reddedildi.
'EYT ÖNERGESİ DE REDDEDİLDİ'
Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın mağduriyetine sessiz kalmadık, kalmayacağız. Mesela bu amaçla, 2021 bütçesine, 15 milyar lira ek ödenek konmasını istedik. Bu önergemiz de Cumhur İttifakı tarafından reddedildi. Bütçeyle ilgili komisyonda muhalefetin verdiği hiçbir önerge kabul edilmedi. Bu durumu demokrasiyle bağdaştırmak mümkün değil. Sonuç olarak, 2021 yılı bütçesi, enerjisi bitmiş bir Hükümetin, milletin hiçbir sorununu çözmeyen bir bütçesi olarak tarihe geçecektir.
'ASKIDA EKMEĞİ REVA GÖREN BİR İKTİDAR VAR'
AK Parti iktidarı ve Sayın Erdoğan, milletin dertlerine sırtını dönmüş, yalnızca iktidarda kalabilmenin hesaplarıyla meşgul. Büyük bölümü, asgari ücretle geçinmek zorunda kalan milletimiz, umurlarında bile değil. İktidarın yanlış politikaları sonucu, vatandaşımızın borçlanmadan yaşayabilmesi imkansız hale geldi. Bu iktidar, Türk milletine zenginliği değil, yönetilebilir bir fakirliği layık gördü. Pandemide bile, vatandaşına doğrudan destek olmayı aklından geçirmeyen, sadece kredilerle borçlandırmayı ve askıda ekmeği reva gören bir iktidar var.
'OYNANMIŞ TÜİK VERİLERİNE GÖRE...'
Siz “Türkiye’de işsizlik yok, iş beğenmeyenler var.” diyebilen, kendini bilmez, iktidar milletvekillerine bakmayın. Oynanmış TÜİK verilerine göre bile; iş bulmaktan umudunu kesmiş vatandaşlarımızın sayısı, işsiz vatandaşlarımızdan daha fazla. Bir an önce, başta gençlerimiz olmak üzere, vatandaşımızın güvencesizliğini azaltıp, insana yakışan işlerin sağlanacağı, bir yatırım ortamını oluşturmamız gerekiyor. Vatandaşlarımızın satın alma gücünü, onları daha da borçlandırarak değil, daimi kazançlarını arttıracak şekilde yapmamız gerekiyor. Bunun yolu da, başta dar gelirliler olmak üzere, çalışanlarımızın ücretlerini arttırmamızdan geçiyor.
'ASGARİ ÜCRETİ 3 BİN LİRAYA ÇIKARALIM'
İYİ Parti olarak biz, “Türkiye istihdamsız değil, istihdamla büyüsün.” diyoruz .“Rantla değil, üretimle kalkınsın.” diyoruz. Bu vizyon ışığında, işverenlerimizin üzerindeki yükü hafifletip, onların yeniden istihdam yaratmalarını sağlarken, dar gelirli vatandaşımızı da, borç sarmalına sürüklemeyecek, kayıt dışı istihdamı kayıt altına alacak, hakkaniyetli bir asgari ücret modeli üzerinde çalıştık. Mevcut durumda, brüt asgari ücret 2 bin 943 lira. Gelir vergisi, SGK primi ve işsizlik sigortası fonu kesintileri yapıldıktan sonra, çalışanımızın eline net, 2 bin 325 lira geçiyor.
Diğer taraftan, asgari ücretli bir çalışanı istihdam etmek için, işverenimizin cebinden ise 3 bin 458 lira çıkıyor. Bu hem maaşı kuşa dönen çalışanımız açısından, hem de yüksek bir maliyet üstlenen işverenimiz açısından, kabul edilebilir bir durum değil. Bizim önerimiz şudur: Brüt asgari ücreti 3 bin liraya çıkarıp, asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim.
Yani, İşverenimiz, çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın, gelir vergisini ve SGK primini, devlete değil çalışanına versin. Devletimiz de, çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline, net 3 bin lira geçerken, işverene olan maliyeti ise 3 bin 458 lira olmaya devam etsin.
Yani; çalışanımızın eline geçen asgari ücreti, 2325 liradan, 3000 liraya çıkaralım, ama, işverene olan maliyetini de arttırmayalım.
'HİÇBİR ÖNERİMİZDE ÖRTÜLÜ YANDAŞ KOLLAMALAR YOK'
Biliyorsunuz ne yaptığının, ne de sattığının hesabını veremeyen iktidar, biz ne önersek, hemen “Kaynak nerede?” diye sormayı, alışkanlık haline getirdi .Olsun, bizim bütün önerilerimiz hesaplı, kitaplı, planlı. Her önerimiz şeffaf, hiçbir önerimizde gizli hesaplar, örtülü yandaş kollamalar yok.
'KATAR İSTANBUL PROJESİ...'
Mesela, nedense bir türlü vazgeçemediğiniz Katar İstanbul projesinin, düşünülen maliyeti 25 milyar dolar, yani yaklaşık 195 buçuk milyar lira olacak. Bizim asgari ücret düzenlememiz, Katar İstanbul projesinin üçte biri kadar. Gelin, bu zor zamanlarda, ülkenin dar gelirli çalışanlarını, Katarlı dostlarınızın önüne koyun. Gelin, bir kez olsun, milletinizin iyiliğini düşünün. Gelin, saray sefanız için yapmaktan çekinmediğiniz zammı, çalışanlarımıza çok görmeyin. Böylece hem İstanbullular, hem de çalışanlarımız rahat bir nefes alsın.
'BUGÜN SİYASET SARAY İLE BALGAT ARASINDAKİ NEFRET DİLİNE SIKIŞMIŞ'
Bizim için siyaset, bir hizmet yarışıdır. Ama onlar için siyaset, iktidarda kalmak, eşi dostu paraya boğmak, saray sefasını sürdürebilmektir. Bugün Türkiye’de siyaset, Sarayla Balgat arasındaki nefret diline sıkışmış, Devletin maliyesi bakkal defterine dönmüşken; Gazi Meclis bir kenara atılmış, devlet işleri sarayda cirit atan danışmanlara terk edilmiş, hukuk delik deşik olmuşken; salgın can pazarına, yoksulluk zulme dönmüş, millet, oy verdiği iktidar tarafından yüz üstü bırakılmışken; milletimizin canıyla, kanıyla kurduğu Cumhuriyetimiz, tek adam sisteminin, o tek adamdan başka kimseye faydası olmayan icraatlarının altında, çatırdamaya başlamışken; önce millet, önce memleket diyen bizler, susamayız. Olanı biteni, oturup bir kenardan izleyemeyiz. Milletimiz çile çekerken, biz seyirci kalamayız."