Marie Antoinette tarih sayfalarına, sığ, zayıf karakterli ve keyfine düşkün bir kişi olarak geçti. Sadece kraliyet yanlıları onu bir 'şehit' olarak gördüler ve farklı değerlendirdiler. Sonraki yıllarda cesedinin kalıntılarını bularak Bourbonlar Hanedanı'nın Paris'teki türbesine defnettiler. Deborah Cadbury, 16. Louis'nin biyografisinde, Marie Antoinette'in ailesine düşkünlüğünden övgü ile bahsetti. Ve yine Munro Price, Fransız monarşisinin çöküşüne dair siyasi çalışmalarında şöyle demiştir, "16. Louis ve Marie Antoinette genellikle zayıf ve mütereddit olarak resmedilmişlerdir. Tam aksine; 1789 ve 1792 yılları arasındaki politikaları tamamıyla istikrarlı ve muhafazakardır. İnançları uğruna ölmeye hazırdılar ve en nihayetinde öldüler."
MARIE ANTONINETTE'İN HAYAT HİKAYESİ
2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana'daki Hofburg Sarayı'nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia'nın 15. çocuğu olarak dünyaya geldi. Vaftizi esnasında Meryem onuruna 'Maria' ismi verildi. Saray yetkilisi bebeği "Ufak ama tam anlamıyla sağlıklı bir arşidüşes" diye tarif etti. Sarayda kendisine 'Madam Antoinette' deniliyordu.
Ailenin en küçük iki kızı Maria Karolina ve Marie Antoinette idi. 1767 yılına kadar iki kız kardeşi de dadıları büyüttü.
Marie Antoinette'in kız kardeşleri erken yaşta Avrupalı aristokratlarla evlendirildi. 1748'de Avusturya ile Fransa arasında imzalanan Ekslaşapel Antlaşması ile iki ülke arasında 1,5 asırdır devam eden çekişme son buldu. Bunun sonucu olarak, 1756'dan 1763 yılına kadar devam eden Yedi Yıl Savaşları'nda Fransa ve Avusturya müttefik oldu.
İttifakın sürekliliğini sağlamak amacıyla, 15. Louis'nin torunu ve veliahtı Louis-Auguste ile Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızlarından birini evlendirmeye karar verdiler. Evlilik sırası gelen iki ablası çiçek hastalığından ölünce henüz 14 yaşında olan Maria Antonia geleceğin 16. Louis'si Louis-Auguste ile nişanlandı (1769). Genç kızın, Fransız dili, gelenekleri ve saray adabına dair yeterli bilgisi olmadığını fark eden annesi Maria Theresa, geleceğin Fransa Kraliçesini hemen hızlandırılmış bir eğitime aldı.
19 Nisan 1770'te, Viyana'da, müstakbel eşi Louis-Auguste'nin gıyabında bir düğünle evlendi. Düğünde damadı, Marie Antoinette'in kardeşi Maximillian temsil etti. Bu damatsız düğünün amacı Marie Antoinette'in Fransa'ya Avusturya arşidüşesi değil, Fransa döfnesi olarak girmesini sağlamaktı. Böylece Fransız halkının onu benimsemesi daha kolay olacaktı. İki gün sonra Viyana'yı ağlayarak terk etti. Annesi, "Elveda sevgili kızım. Fransız halkına öyle iyi davran ki, bize melek gönderdi desinler" diyerek uğurladı.
7 Mayıs'ta sadakat sembolü olarak tüm Avusturyalı uşaklarını, kıyafetlerini ve hatta arkadaşlarını geride bırakarak, Fransız kıyafetleri ile, "Döfnes Marie Antoinette" olarak sınırı geçti.
Versay Sarayı'nda kayınpederi 15. Louis ve kraliyet ailesinin diğer fertleri ile tanıştı. Müstakbel eşi veliaht Louis-Auguste çok utangaçtı. Marie Antoinette'ten sadece bir yaş büyüktü ve henüz romantizmle tanışmamıştı. Aynı gün, kraliyet şapelinde yapılan gösterişli bir düğünle dünya evine girdiler (16 Mayıs 1770).
VELİAHT PRENSES OLARAK YAŞAMI
Muhtemelen yeterli bilgisi olmadığı ya da ilgi duymadığı için, siyasete hiç karışmadı. Marie Antoinette'i gözetlemek amacıyla annesi Maria Theresa'nın gönderdiği büyükelçi Kont de Mercy d'Argenteau'nun zehir zemberek raporuna göre, Avusturya'nın Fransız siyasetine etkisi konusunda hiçbir şey yapmıyordu.
10 Mayıs 1774 tarihinde, kral 15. Louis'nin çiçek hastalığından ansızın ölmesi üzerine, Louis-Auguste ve Marie Antoinette'in hayatları tamamen değişti. Saray halkı yeni kral 16. Louis'ye ve kraliçe Marie Antoinette'e bağlılıklarını sunmak için birbiriyle yarıştı. Kraliçe 19 ve kral 20 yaşındaydı.
"EKMEK YİYEMİYORLARSA PASTA YESİNLER"
16. Louis'nin taç giyme töreni, Paris'teki ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, Reims kentinde gerçekleşti. Bu dönemde söylenmiş olan, "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" sözü Marie Antoinette'e mâl edilse de, onun tarafından söylendiğine dair bir kanıt bulunmamakadır.
Ekmek kıtlığından haberi olduğunda, Marie Antoinette şöyle not almıştır, "Kendi bahtsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe, onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, taç giydiğim günü -yüz yıl bile yaşasam da- hayat boyu unutmayacağım."
Fransa ekonomisi iflasın eşiğindeydi. 14. Louis ve 15. Louis dönemindeki savaşlar, Fransa'yı Avrupa'nın en çok borcu olan ülkesi durumuna getirmişti. Fransız halkı üzerinde fazla vergi yükü yoktu ve zaten düşük olan bu vergilerin toplanabilen kısmı, ekonomiyi kurtarmaya yetmiyordu. Pierre-Augustin Caron de Beaumarchais, kral 16. Louis'yi, İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi veren Amerikalıları desteklemeye ikna etti. Bu karar Fransa için felaketle sonuçlandı çünkü böyle bir desteğin Fransa'ya maliyeti çok fazla oldu.
FRANSIZ DEVRİMİ İÇİN GERİ SAYIM
Kraliyet ailesi bir de ölüm haberiyle sarsıldı. 1787'de, Marie Antoinette'in en küçük kızı Sophie-Béatrix, birinci doğum gününden kısa süre önce öldü. Bu haberle yıkılan kraliçe, bebeğin cansız bedenine sarılarak saatlerce ağladı.
Kısa süre sonra kraliyet doktorları, büyük oğlu Louis-Joséph'in tüberküloz hastalığının son aşamalarında olduğunu bildirdi. Marie Antoinette, acı içinde kıvranarak ölen oğlunun yanıbaşından son ana kadar ayrılmadı ve ona bizzat bakıcılık etti.
Yetersiz vergilendirme ve ülke sınırları dışındaki bitmek bilmeyen savaşlar nedeniyle Fransız hükümeti çok ciddi borç yükü altındaydı. Kral, durumun vahametini görüşmek üzere soyluları topladı. 'Soylular Asamblesi' olarak bilinen bu toplantıdan hiçbir sonuç alınamadı. 16. Louis, başka çaresi kalmadığı için 1789'da 'Sınıflar Meclisi'ni topladı. Sınıflar Meclisi, Fransız halkının temsilciler meclisiydi ve son olarak 1614'te 13. Louis tarafından toplanmıştı.
Sınıflar Meclisi, görüşmelerin daha ilk gününden itibaren reform yaygarası koparmaya, monarşiyi ve politikalarını eleştirmeye başladı. Bu arada kraliyet ailesinin dikkati başka yönlere çevrilmişti. Veliaht prens 4 Temmuz'da, henüz 7 yaşındayken öldü. Kral klinik depresyon nöbetleri geçirmeye başladı. Kraliçe çok üzgündü. Düşmanları gecikmeden, Marie Antoinette'in öz oğlunu zehirlettiği dedikodusunu yaydı.
Versay'daki aşırı kralcı kesimler, Sınıflar Meclisi'ne hem çok kızgındı, hem de onlardan çekiniyorlardı. Marie Antoinette, reform yanlılarının monarşiyi kaldırma planları yaptığından şüphelenmeye başlamıştı. 11 Temmuz'da Marie Antoinette ve kayınbiraderi kont d'Artois, kral 16. Louis'yi, liberal başbakan Jacques Necker'i görevden alarak yerine Marie Antoinette'in arkadaşı olan Breteuil baronunu atamaya ikna ettiler.
Baron Breteuil, Roma Katolik Kilisesi mensubu tutucu bir hıristiyandı ve sıkı bir monarşistti. Kraliyet karşıtları, düşmanlarına karşı aslında çok hoşgörülü olan başbakanı, zalim bir diktatör olarak tanıttılar. Propaganda işe yaradı ve Paris'te, kraliyet yanlılarının şehir halkını itaate zorlamak için askeri güç kullanacağı korkusu baş gösterdi.
14 Temmuz 1789'da, Paris'te kalabalık bir grup, kraliyet otoritesinin sembolü haline gelmiş olan Bastil Hapishanesi'ne yürüdü ve kontrolünü ele geçirdi. Hapishane müdürü ve aşırı-sağ görüşlü iki politikacı linç edildi. Haberler gece yarısına kadar Versay Sarayı'na ulaşmadı. Olanları duyduğunda "Bu bir isyan mı?" diye soran kral 16. Louis'ye dük Rochefoucauld-Liancourt şu cevabı verdi, "Hayır efendim, bu bir devrim."
Sarayda panik baş gösterdi ve saray halkının büyük kısmı canını kurtarmak için kaçtı. Kont d'Artois, suikaste uğramaktan korkarak yurt dışına kaçtı. Marie Antoinette'in arkadaşı ve çocuklarının baş mürebbiyesi kontes Gabrielle de Polastron İsviçre'ye kaçtı.
Marie Antoinette de saraydan uzaklaşmak istiyordu. Bunca sorun varken Paris'e bu kadar yakın kalmak akıllıca gelmiyordu. Kral'ın, Saint-Cloud'daki veya Compiègne'deki başka herhangi bir şatoya taşınma emri vereceğini ümit ediyordu. Eşyalarını bile toparlamıştı ancak kral taşınmayacaklarını söyledi. Kraliçe eşine karşı gelemedi ve onu tek başına bırakmaya da gönlü razı olmadı.
16. Louis sonradan, henüz fırsat varken Versay'ı terk etmeyerek ne büyük bir hata yaptığının farkına varacaktı. Sarayda kalma kararı, müteakip yıllarda tüm ailesini, acıların ve travmaların kucağına atacaktı.
VERSAY'IN DÜŞÜŞÜ
Saray mensuplarının şehrin tüm tahılını depolarda sakladığı söylentileri yayılmıştı. Kalabalık bir grubun Versay Sarayı'na yürümekte olduğu haberi saraya aylar sonra ulaştı. 5 Kasım'da kara haberi duyan Marie Antoinette, sarayı terk etme isteğini yineledi, ancak kral kabul etmedi.
Sarayın en az sevilen şahsı olduğunu bilen Marie Antoinette, o geceyi eşinden ayrı geçirme kararı aldı. Baş mürebbiye markiz Tourzel'e, herhangi bir tehlike durumunda çocuklarını derhal krala götürmesi emrini verdi.
Sabahın erken saatlerinde kalabalık grup saraya girdi. Kraliçenin muhafızlarını katlettiler. Kraliçe ve yardımcıları canlarını kıl payı kurtararak kaçtı. Soluğu sarayın merkezinde, kralın yatak odasında aldılar. Prenses Elisabeth de oradaydı. Çocuklar da gelince kapılar kilitlendi.
Bu arada kalabalık, sarayın avlusunda toplandı ve kraliçenin balkona çıkmasını istedi. Marie Antoinette sabahlığıyla ve yanında iki çocuğu ile balkona çıktı. Kalabalık, çocukları içeri göndermesini istedi. Kraliçe yaklaşık 10 dakika boyunca, üzerine silahlar doğrulmuş bir halde balkonda tek başına bekledi. Daha sonra başıyla kalabalığı selamlayıp içeri girdi. Kalabalığın bir kısmı, cesaretine hayran kalıp "Kraliçemiz çok yaşa!" diye slogan attı.
Kraliyet ailesi, kalabalık grupla beraber Paris'e dönmeye zorlandı. Harabeye dönmüş, 14. Louis'den beri kullanılmamış olan Tuileries Sarayı'na götürüldüler. George Washington'un yanında savaşmış, Amerikan düşüncelerini benimsemiş liberal bir aristokrat olan Fayette markizi Gilbert du Motier, kraliyet ailesinin güvenliğinden sorumlu oldu. Kraliçeyle tanıştığında lafını sakınmadan "Majesteleri şu an bir tutuklu. Evet, öyle. Artık kendi 'Şeref Muhafızları' olmadığı için kraliçe bir tutukludur" dedi. Kralın kız kardeşi Elisabeth, erkek kardeşi Provence kontu da tutuklular arasındaydı. Lamballe prensesi, Tourzel markizi ve saray hizmetkarlarının bir kısmı, kraliçeyi terk etmeye yanaşmadılar.
Kraliçe, arkadaşlarını ikna edebilmek için, Avusturya büyükelçisine "Ben iyiyim, endişelenmeyiniz" yazan bir not gönderdi. Tekrar halk önüne çıktığında sakin, serinkanlı ve mağrurdu.
CUMHURİYETÇİ BİR MONARŞİ
Marie Antoinette, uzlaşma ihtimali konusunda devrimin başından beri şüpheciydi. Buna rağmen, krizin barışçıl yöntemlerle aşılması konusundaki umudunu da yitirmemişti.
Normal hayata dönebilmek için, Tuileries'e hayır kurumlarının temsilcilerini davet etmeye başladı ve Paris'in yoksul çocuklarının acılarını dindirebilmek için yaptığı bağış ve himayelerine devam etti. Ayrıca çocuklarıyla, özellikle de "Benim sevgili lahanam" diye hitap ettiği döfenle (veliaht prens) daha fazla vakit geçirmeye başladı.
Halk arasında kraliçeye duyulan öfke öylesine güçlüydü ki, öz kızının komünyonuna kılık değiştirerek katılmak zorunda kalmıştı. Geleneksel olarak prensese, bu ilk komünyonunda muhteşem bir elmas takı seti armağan edilirdi ancak kral 16. Louis ve Marie Antoinette, "Halkı ekmeksiz bırakmaktansa, prensesi elmassız bırakmak yeğdir" diye düşündüler.
Bu arada Milli Asamble, Fransa'yı anayasal monarşiye dönüştürecek anayasayı hazırlıyordu. Marie Antoinette, Milli Asamble'nin seçkin üyelerinden biri olan ve kraliyet otoritesini yeniden güçlendirmeyi arzulayan Mirabeau kontu ile gizli görüşmeler yapıldığının farkına vardı. Mirabeau kontuna olan güvensizliği, kralın, onun tavsiyelerini dinlemesine engel oldu. Rus çariçesi 2. Katerina Marie Antoinette'e, halkın şikayetlerine kulak tıkamasını öğütleyen bir mektup yazdı.
Kraliyet ailesi 14 Temmuz'da, istemeyerek de olsa Bastille'in düşüşünün yıl dönümü kutlamalarına katıldı. Kraliçe, "Zulüm ve acıya dair her şey" diye tarif ettiği kutlamalara katılmak zorunda kaldı.
Saray ve devrimciler arasındaki uzlaşma ümidi, 1790'da Ruhban Sınıfının Medeni Kanunu'nun yayımlanması ile iyice soluklaştı. Bu belge, Roma Katolik Kilisesi'nin tarih boyunca süregelen uygulamaları ve ayrıcalıklarına cumhuriyetçi bir saldırı niteliği taşıyordu. Marie Antoinette bu haberi işittiğinde Tourzel markizine, "Kilise, kilise... Sırada biz varız" dedi.
1791'e gelindiğinde kral ve kraliçe, ihtilalin Fransa'yı tamamen yok edeceğine kanaat getirmişlerdi. Doğu Fransa'da monarşistlerin kalesi durumundaki Montmédy'ye kaçmaya karar verdiler. Orada taraftarlarını ve dış destekçilerini organize edeceklerdi. Kutsal Roma İmparatoru 2. Leopold, Rus Çariçesi 2. Katerina, İsviçre Kralı 3. Gustav ve Prusya Kralı 2. Frederick William askeri yardım sözü vermişlerdi. Eğer kaçarlarsa, ihtilalcilerle anlaşmaya da varabilirlerdi, ama şu anki durumda, güç kullanmaktan başka çare yoktu.
Kraliyet ailesinin kaçış teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı. Varennes kasabasında at arabasının atları değiştirilirken cumhuriyetçiler kralı paraların üzerindeki resimlerinden tanıdılar. Tuileries Sarayı'na geri götürüldüler. Bundan sonra Kral ve kraliyet ailesinin tamamı devrimin düşmanı ilan edildi.
Marie Antoinette, sarayın hızla kan kaybedişini durdurmak için Asamble içerisindeki anayasal monarşist kesimin lideri durumundaki Antoine Barnave ile gizlice görüşmeye başladı. Barnave, kralı Eylül 1791'de yeni anayasayı alenen kabul etmesi konusunda ikna etti ama kraliçe, Barnave'nin bu çabalarını, kardeşi Kutsal Roma İmparatoru 2. Leopold'u Fransa'ya ihtilal karşıtı bir haçlı seferi başlatması konusunda sıkıştırarak baltaladı.
Kral ve kraliçe, kraliçenin akrabalarının yönettiği Avusturya Fransa'yı hemen işgal eder ve isyanları bastırırsa monarşi yeniden kurulur diye umuyorlardı ancak sonuç felaket oldu. Fransa'yı işgal eden Avusturya-Prusya ordusunun komutanı Brunswick dükü Karl Wilhelm Ferdinand, kraliyet ailesine en ufak bir zarar gelirse Paris'i yakıp yıkacağını belirten bir manifesto yayınladı. Devrimcilerin buna tepkisi çok çabuk ve zalimce oldu. Saraya duydukları öfke ve nefret bir kat daha arttı ve ilk iş olarak Tuileries'e saldırdılar (10 Ağustos 1792)
Marie Antoinette gerekirse tek başına asilerin karşısına çıkmaya karar verdi. Hizmetkarları, hiç olmazsa çocuklarının hatırına kaçması için yalvardılar. Kraliçe gönülsüz olarak sarayı terk etti ve Milli Asamble'nin merkezi olan saraya yerleşti. Kraliyet ailesi Tuileries'i terk ettikten sonra saraya ulaşan asiler, sarayın İsviçreli Muhafızları'nı katletti. Tuileries Valisi Markiz Champcenetz, devrimciler tarafından idama mahkûm edildi ancak Grace Elliot'un yardımıyla, ağır yaralı olarak kaçmayı başardı.
16. Louis 13 Ağustos'ta cumhuriyetçiler tarafından tutuklandı ve yaklaşık bir ay sonra, 21 Eylül'de Milli Kongre monarşiyi feshetti. Kraliyet ailesi, çocuklar ve Prenses Elisabeth de dahil olmak üzere Paris'teki Tapınak Kalesi'nde hapsedildi. Kraliyet yanlıları tarafından kaçırılmamaları için çok sıkı güvenlik önlemleri alındı.
Kraliyet ailesinin hapsedilmesinin ardından Paris şiddetin merkezi haline geldi. Asiler hapishaneleri işgal ettiler ve kraliyet yanlısı olduğundan şüphelendikleri herkesi katlettiler. Marie Antoinette'in çok sevdiği arkadaşı Prenses Lamballe yakalandı ve kraliçeye bağlılık yemininden vazgeçmesi istendi. Reddedince, kafasına çekiçle defalarca vurularak katledildi. Bazı kaynaklara göre, parçalanıp kafası kazığa geçirildi ve Marie Antoinette'in penceresi önüne getirildi. Bu korkunç manzarayı gören Marie Antoinette fenalık geçirerek bayıldı. Ancak otoriteler, Prenses Lamballe'in cesedi kendilerine getirildiğinde giyinik ve tek parça hâlinde olduğunu belirtmişlerdir.
16. Louis, 11 Aralık'ta vatana ihanet suçuyla yargılandı. 17 Ocak'ta ölüm cezasına çarptırıldı. Ölüm cezası yönünde oy kullananlardan birisi de Orleans dükü idi. Devrik krala ailesi ile son kez yemek yemesi için izin verildi. Louis henüz çocuk yaştaki oğlunu öç almaması için tembihledi. Marie Antoinette, yemekten sonraki birkaç saati kocasına ve oğluna sarılmış vaziyette geçirdi. Elisabeth abisine sarılırken Marie Antoinette histerik bir şekilde ağlıyordu. Louis ertesi gün giyotinle idam edildi. Kalabalığın tezahüratlarını duyan Marie Antoinette olduğu yere yığıldı ve uzun süre konuşamadı.
MARIE ANTONINETTE'İN YARGILANMASI VE İDAM EDİLMESİ
Kocasının öldürülmesinden sonra Marie Antoinette, hiçbir zaman kendine gelemedi. Kızı, "Kalbinde hiçbir ümit kırıntısı kalmadı. Yaşıyor mu, ölü mü belli değil" demişti. Bayılma ve spazm nöbetleri geçiriyordu. İştahını tamamen yitirmiş, aşırı kilo kaybetmişti.
Jüri, oybirliğiyle Marie Antoinette'i suçlu buldu ve 15 Ekim tarihinde, vatana ihanet suçuyla ölüm cezasına çarptırıldı. Conciergerie Hapishanesi'ne geri götürüldü. Görümcesi Elisabeth'e 'vasiyet' olarak bilinen son mektubunu yazdı. Bu mektupta ailesine ve arkadaşlarına olan sevgisini dile getirdi ve çocuklarına öcünü almaya çalışmamaları için yalvardı.
16 Ekim 1793 sabahı, bir gardiyan saçlarını kesmek ve ellerini arkadan bağlamak için geldi. Alelade, römorklu bir at arabası ile Paris sokaklarında bir saatten fazla dolaştırılarak Devrim Meydanı'na (Concorde Meydanı) getirildi. Arabadan yavaşça indi ve giyotine şöyle bir baktı. Kendisine eşlik eden papaz kulağına, "Bu an madam, cesaretinizi kuşanmanız gereken andır" dedi. Marie Antoinette papaza dönerek gülümsedi ve "Cesaret mi? Tüm sıkıntılarımın sona ereceği bu an, cesaretimin yüzümü kara çıkaracağı an değildir" dedi. Bir söylentiye göre daha sonra cellatın ayağına bastı ve "Özür dilerim mösyö, istemeden oldu" dedi. Cellatla dalga geçtiği için ceza olarak çırılçıplak soyuldu.
12.15'te idam edildi ve başı, çığlıklar atan kalabalığa gösterildi. Marie Antoinette, 16. Louis ve Madam Elisabeth'in (Louis'nin kız kardeşi) cesetleri bugünkü Madeleine Kilisesi'nin bulunduğu yere tekabül eden büyük mezarlığa gömüldü ve üzerleri kireçle örtüldü. Bourbonlar'ın yönetime gelmesinden sonra (1814) cesetler bulunmaya çalışıldı. 21 Ocak 1815'te birkaç kemik, grileşmiş bir öbek kalıntı ve bir jartiyer bulundu. Kalıntılar, Fransız kraliyet ailelerinin ebedi istirahat mekanı olan Aziz Denis Basilica'nın yeraltı türbesine nakledildi.