[Karar]
SALİHA SULTAN
Türkiye’nin ilk güzel sanatlar müzesi olan, bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne (MSGSÜ) bağlı olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (İRHM) ülkemiz sanat tarihinin önemli kurumlarından biri. 1938’de Dolmabahçe’deki tarihi Veliaht Dairesi’nde kurulan müze ömrünün çoğunu işlevsiz bir şekilde geçirdi. Modern bir müze olarak yeniden inşa edilmek üzere Fındıklı’daki antrepo yapılarından birine taşınan ve 2011’de inşası tamamlanan müze bugün 12 bir eserlik bir koleksiyona sahip. Bu koleksiyonda Osman Hamdi Bey, Avni Lifij, İsmail Hakkı gibi önemli sanatçıların eserleri de yer alıyor ve bu eserler ne yazık ki yıllardır hak ettikleri şekilde sanatseverlerle buluşamıyor.
EKOLOJİK SERGİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Mayıs 2019’da uluslararası küratör, Türkiye’nin güncel sanatının kurucularından biri olan Vasıf Kortun’un müzeye danışman olması İRMH’nin işlevselleşmesi noktasında sanat çevrelerinde sevindirici bir haber olarak karşılandı. Geçen altı aylık süreçte resmi açılışı henüz yapılmayan müze 16. İstanbul Bienali’ne kapılarını açarak modern müzeografik formunun dışında, ekolojik bir sergiye de ev sahipliği yaptı.
"İDARİ MALİ ÖZERKLİK OLMAMASI TEMEL DERT"
Yetkin bir sanat danışmanına kavuştuğu haberinden sonra bu sezon sanat dünyasının aktif kurumlarından biri olmasını beklediğimiz müzeden gelen son haber ise Kortun’un geçtiğimiz günlerde müzeden istifa ettiği oldu. Bu istifa sanat çevrelerinde ise farklı yorumlara sebep oldu. KARAR kültür sanat okuyucuları için konunun aslını Vasıf Kortun’a sordum, özetle müzede ‘memur zihniyeti’nden vazgeçilmedikçe profesyonel bir yapı olamayacağını düşünüyor.
* İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki görevinizden neden istifa ettiniz?
Bu konuşmak istediğim bir konu değil. İdari ve mali özerklik olmaması temel dert. Profesyonel bir yapıya geçebileceğimizi hissettirecek bir ortam görmedim.
* Yurt dışındaki kültür sanat kurumlarının yapıları hakkında tecrübelerinize binaen, sizce bizdeki kurumlar onlarca yıla rağmen neden profesyonelleşemiyor?
İRHM bir kamu kurumu ama işleyişe bakıldığında bir devlet kurumu olduğunu izliyorsunuz ve en korktuğu şey de kamu. Bireyi değil devleti önceliyor. Kimseye liyakata göre vazife verilmemiş. Dolayısıyla şeffaflık tercih edilmiyor. Hesap verilebilir bir yapı olsa şu anda müzede çalışanlar beş dakika daha orada kalamazlar. Gereken, mali özerklik, idari özerklik, programların her türlü politik baskıdan ari yapılması, müze yönetmeliklerinin acilen yenilenmesi, memuriyetten vazgeçilmesi.
* Salt Galata’dan ayrılırken yaptığınız konuşmada ‘Kurumlar dünyayı değiştirmez ama dünyayı değiştirecek insanların yaşamlarına dokunurlar’ demiştiniz. Müze üniversitedeki gençlerin yaşamına dokunuyor mu?
Müfredat ile müze arasında bir bağlantı kurmadan ayrıldığım için üzgünüm. Orası benim anladığım gibi bir üniversite değil. Yapılması gereken çok iş vardı. Gençler için üzülüyorum.
* İstifanızın üniversite rektörü Handan İnci Elçi ile bir ilgisi var mı? Son günlerde Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi üzerine Handan İnciye yönelik tepkilere şahit oluyoruz.
Handan İnci ile ilgisi yok. Onun da eli kolu bağlı, cühela, statükocu bir güruhun kuşatmasında. Nereden bakarsanız bakın o üniversitenin akademik performansı yerlerde, kütüphanelerinin hali ortada, Sinema-TV sanırsınız kozmik oda, velhasıl kayıp bir yer, kurumda çalışanların kurum için çalıştıklarından da emin değilim. Liyakat yok. İnci’nin problemi ekip çalışmasını iyi bilmemesi, kurumu tek başına yönetmeye çabalaması. Bu insani olarak mümkün değil. Bütün arı kovanlarına aynı anda çomak soktu, eski sefil düzeni sürdürmeye çalışanlar da kendisini sabote ediyorlar. Üniversitenin baştan aşağı yenilenmesi gerekiyor ve öğrencilere yazık oluyor. Bu hepimizin kaybı.