ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL
Son birkaç yıldır çok satanlar listesinden hiç inmeyen ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanında Raif Efendi ile Maria Puder’in Berlin’de yaşadığı destansı aşkın öyküsü anlatılıyor. Sabahattin Ali’nin bu ölümsüz eseri şimdi de Engin Alkan’ın yönetmenliğinde sahneleniyor. Oyuncu kadrosunda Tuba Ünsal, Menderes Samancılar, Alper Saldıran, Sercan Badur, Lila Gürmen, Sacide Taşaner, Emrah Altıntoprak, Özge Özel, Basil Abdunnur, Oya Kaptanoğlu ve Kayhan Yıldızoğlu’nun yer aldığı oyunu Engin Alkan’la konuştuk.
* ‘Kürk Mantolu Madonna’ romanı yıllardır en çok satanlar listesinde yer alıyor. Neden böyle bir eseri tiyatroya kazandırdınız?
Bu sorunun yanıtı aslında eserin kendi ashabı mucizesinde saklı. Çalışacağım projeleri belirlerken ne çalışmak istediğimin yanıtını seyircinin sahnede ne görmek istediğinden bağımsız düşünmemeye çalışırım. 1940’ta gazete tefrikası halinde yayımlanan bu eserin hala en çok okunan kitaplar arasında yer alması aslında seyircimizin sahnede neyi görmek istediğine dair ipuçlarını da içeriyor.
* Oyun izleyiciye neler sunuyor?
Roman bir anlamda aşkın pür mealidir; en sıradan, en akla gelmedik insanların bile destansı bir aşkın hem uyaranı hem kahramanı olabileceğine dair biar cesaret örgütler. Aşkın klişelerini ve önyargıları parçalayarak okuyucusunu aşka ve aşkın insanlaştıran, özgürleştiren etkisine davet eder. Bu anlamda sergilediğimiz oyun özgün bir tiyatro dili ile yakın tarihimizin dokuları eşliğinde, hüzünlü bir aşk hikâyesi üzerinden tüm kalplerle bir bağ kurmaya çalışıyor diyebilirim.
* Uyarlama aşamasında çekinceleriniz oldu mu? Neticede her okurun farklı bir hayal dünyası ve romanın kendisinde bıraktığı apayrı bir iz var...
Eseri okuduğumda bende kalan duyguyu sahnede en saf haliyle var edebilmenin en doğru yaklaşım olacağını düşünerek işe başladım. Böylelikle benden farklı izlenimlere sahip birileri dışarıda kalacaksa bile en azından benim hislerime yakın, çok geniş bir paydayla duygusal bir ortaklığı devam ettirebilecektim.
* Dramaturji masasında özellikle nelere dikkat edildi? Kısaltmalar, sahne matematiği neye göre yapıldı? Sizin için ölçüt neydi?
Eserin okuyucuda bıraktığı hazzı koruyabilmek, uyarlama esnasında yazarın edebi dehasının üzerini örtmeden bir tiyatro yapısı kurabilmek önemliydi. Edebiyatın ve sahnenin ifade dilinin birbirini reddetmeyecek bir uyum ve bütünlük içinde olması gerekiyordu. Genellikle iç monologlardan oluşan metni mümkün mertebe korumak, fakat bu arada sahnenin olmazsa olmazlarını bir ifade biçimine dönüştürebilecek bir matematik üzerinde çalıştım.
* Oyunda ekranın, sinemanın ünlü ismi yer alıyor. Sizce popüler bir metnin sahneye uyarlanmasında popüler isimlerin oynamasının artıları ve eksileri neler?
Popülerlik görünür olmak için kullanılan yöntemlerden biridir. Ancak içi doldurulamayan bir görünürlüğün kimseye bir faydası da yoktur. Oyuncularla çok uzun bir dramaturji çalışmasıyla işe başladık. Ardından buna psikolojik karakter çalışmaları ve bir kamp süreci eklendi. Prova süreci tamamlandığında benim metin üzerinde gerçekleştirdiğim yaklaşık bir yıllık çalışmam ve dört aylık bir prodüksiyon çalışmasına ek olarak, geceli gündüzlü bir prova süreci geçirdik.
* İzleyicilerin yorumları nasıl?
Benim alanımla ilgili güzel övgüler alıyorum ama sahne eseri bir çok bileşkeden oluşan bir bütün. Her işte olduğu gibi ön yargı ile sahneyi tutuşturanlar da var, tüm ön yargısına rağmen hayranlıklarını ifade edenler de. Oyuncuların sahnedeki ayak seslerini fazla bulup laf eden de oldu, oyunun dünya ölçeğinde bir başyapıt olduğunu söyleyenler de. Bu çatışkılardan doğan ısıyı severim çünkü karşıtlıklar sanatın özüdür. En ürktüğüm durağanlık ve sessizce geçiştirilmektir. Öyle bir durumda makul bir ortalamadan öteye ulaşamadığımdan korkarım. Çoğu zaman oyun ve selamlama sırasında gizlendiğim yerden tek tek seyirciyi izlerim, işitmek istediğim asıl yorum o ifadelerdedir. Birkaç ay içinde on binin üzerinde seyirciyle buluştuk, bunu hayra yoruyorum.
* Peki ‘Kürk Mantolu Madonna’nın sizin çalışmalarınız arasındaki önemi nedir?
En son çalıştığım her proje, hep en önemli projem olur. Ancak konvansiyonel bir yönelimle sanatsal değerlerin bal gibi de bir arada bulunabileceğine dair iddiamı kanıtlayabiliyor olmak bu projeyi benim gözümde daha da önemli hale getiriyor. ‘Kürk Mantolu Madonna’nın popülaritesinden daha önem verdiğim bir nokta da ömrünü baskılarla, yasaklamalarla, hapishane hücrelerinde geçirmiş ve politik bir cinayetle can vermiş Sabahattin Ali’nin satırlarını, saygıyla binlerle paylaşabilmek.
SANATTA ÖZGÜN KİMLİK KENDİ KÜLTÜRÜMÜZDEN GEÇER
* Siz bugüne kadar Çehov başta olmak üzere Müsahipzade Celal ve Sofokles gibi birçok klasik çizgi oyun yazarının metinlerini sahneye taşıdınız. Ancak ‘Kürk Mantolu Madonna’ bir hayli popüler. Keza Sabahattin Ali de modern edebiyatımızın en bilinen isimlerinden. Bunun tiyatromuza katkısını anlatır mısınız?
‘Kürk Mantolu Madonna’ diğer tüm işlerimde de olduğu gibi, biriktirdiğim pek çok deneyimin ve oluşturmaya çalıştığım bana ait sahne dilinin izlerini taşıyor... Sanatta özgün bir kimliğe ulaşabilmenin ancak içinde yaşanılan kültürün ayak izlerini hem geriye hem ileriye doğru takip etmekle mümkün olduğunu düşünürüm. Ne var ki mutfağımızdan, müziğimize, gündelik alışkanlıklarımızdan bir şiir dizesine uzanan kültürel kimliğimizin ana akım tiyatromuzda y cılız ifadelerden öteye gidemediği bir gerçektir. Çevirilerle beslenen tiyatromuzda kültürel kimliğimizi ve özgün olmayı dert edinenlere ‘Kürk Mantolu Madonna’ projesinin cesaret vermesini diliyorum.