TANER AY
Bu hafta içinde okuduğum kitaplar arasında Michael Jan De Goeje’nin Selenge Yayınları’ndan Mustafa Daş’ın çevirisiyle çıkan ‘Çingenelerin Asya’dan Göçleri’nden çok şey öğrendim. Çingenelerin etnik kökenleri yıllardır kafamı kurcalamasına karşın sıhhatli bir yanıt bulamamıştım. De Goeje’den sonra bulup bulmadığımı merak ediyorsanız, buldum diyemem ama ‘Çingenelerin Asya’dan Göçleri’ araştıracağım hususları çoğalıp, beni şaşkına çevirdi.
Çingenelerin Asya’dan Göçleri’
De Goeje, onların Batı Hindistan’dan ve İndus boyunca uzanan topraklardaki Cât kabilesinden çıkıp yayıldıklarını söylüyor. Ayrıca, Çingenelerin Anadolu’ya 9’uncu yüzyılın ikinci yarından sızdıkları kanısındadır. Dillerindeki Ermenice’den, Rumca’dan, Farsça’dan ve Arapça’dan geçme kelimeler ise işi biraz daha karıştırıyor.
İngiliz ressam Francis William Topham’ın (1854-1855) ‘İspanyol Çingeneleri’ eseri.
Ben ‘70’li yılların başlarında bile Suâdiye’de yazlık Can Sineması’nın önündeki çayırlıkta konaklayan Çingelerin, Kadıköyü’ne Selâmsız’dan inen Çingeneler ile dil ve renk birliğinin bulunmadığının tanıklarındanım. Selâmsız Çingeneleri, buğday tenli, zeytin yeşili gözlü, Sezen Aksu dudaklı ve balık etli kızlarıyla bir efsaneydi. Suâdiye’de ve az yukarıdaki Küçük Bakkalköyü’ndekiler ise, bir deri bir kemik, marsık ve ‘çirkin’ kızlardı. Kendilerine aynada hiç bakmazlar, Selâmsız’dan at arabalarıyla gelenlerin konuştuklarından bir şey anlamadıklarından ‘Çingene be bu ördek yalakları!’ deyip, onları küçümserlerdi. ‘Ördek yalağı’ açık saçık bir argo deyim olup, Hulki Aktunç’un ve Filiz Bingölçe’nin sözlüklerinde bulamazsınız. Anlamını merak eden olursa, bir ara onun kulağına fısıldarım.
144 Sayfa-90 TL
‘İKİ YAZARLI’ BİR SERMET MUHTAR KİTABI
Büyüyenay Yayınları ise ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’nın dördüncü kitabı olan ‘Eski, Daha Eski…’yi çıkardı. Kitap için ‘iki yazarlı’ desek, yalan olmaz. Çünkü, karşılaştırmalı İstanbul yazılarının büyük çoğunluğunu Sermet Muhtar ile Cemal Nadir kaleme almışlar. Fakat kitaptaki ‘Asrî Hamallar’ ile ‘Şapka’ Hikmet Feridun’dan, ‘Kalem Müdürü Saadetlü Beyefendi’ ise M. Nuri’den. Benim Ahmed Rasim, Hüseyin Rahmi ve Sermet Muhtar tutkum bilinir, ‘Eski, Daha Eski..’nin çıktığını duyar duymaz hemen bizim KARAR’ın kültür sanat editörü Saliha Sultan’ın ‘Mütedeyyinlerin Kadıköyü’ dediği Üsküdar’a inip, kitabı aldım. Maalesef Bağdat Caddesi’nin üzerindeki kitapçılarda Büyüyenay’ın kitaplarını bulmak pek mümkün olmuyor. Hersekli Arif Hikmet Bey’i ‘eli şapadanak öpülüp başa konacak bir zat’veya Bedia Ferdi’yi ‘Fransızcanın daniskasını, Rumcanın Elenikasını bilir’ şeklinde ‘sözlük maddesi’ yapmak herkesin harcı değildir. Bana Sermet Muhtar ve Cemal Nadir sayesinde pek güzel bir gece geçirttikleri için, kitabı yayına hazırlayan Mustafa Kirenci’ye ve Eren Yavuz’a teşekkür ederim.
TÜRK KLASİKLERİNİ YUNANCAYA ÇEVİREN YUNAN ÇİFT
Atina’dan Dimitris Chouliarakis’i bilen var mı? Dimitris 2017 yılından beri zevcesi Sofia ile birlikte bizim klasiklerimizi Yunanca’ya çevirip yayımlıyorlar. Ben Dimitris ile Adnan Özer vasıtasıyla tanıştım, müthiş bir adam. Türkçesi de Yunanca’ya çevirdiği Türk klasiklerinin baskıları da şahane. Benim hemen 15’inci asrın Dîvan edebiyatı şâiri Şeyhî’nin 126 beyitlik mesnevisi ‘Harnâme’si dikkatimi çekti. Gençliğimde Rumca argoyu biraz bilir ve basit Yunanca metinleri çat pat okuyabilirdim ama, aradan yarım asırdan fazla zaman geçince, sanırım unutmuş gibiyim. Yine de çözebildiğim bazı yerler oldu. Okumayı sürdürdüğüm kitaplar diyeceğim ama, Halil Solak’ın Dergâh Yayınları’ndan çıkan ‘Kitap Sevenler Cemiyeti’ni aslında bitirdim. Çok iyi bir kitap, buna karşın üslûbundaki yaş ile orantısız yapaylık beni birazcık rahatsız etti dersem, sallamamış olurum. Oğlumdan bile küçük arkadaşım Erdem Beliğ Zaman’ın üslûbu da öyle ama, beni hiç rahatsız etmiyor. İşin içinde sahicilik var. Bu hafta size, Ötüken Neşriyât’tan İbrahim Özen’in ‘Yâdında mı O Günler’ini ve Mustafa Kahramanyol’un ‘Boşnaklar, Türkler ve Bosna’nın Savunulması’nı, Timaş Yayınları’ndan Raja Shehadeh’in ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’sını ve Meşe Kitaplığı’ndan Burak Kağan Çinel’in ‘Herkes İçin Tarih’ini önereceğim. Herkese hayvanlara zulmün yaşanmayacağı bir ‘bayram’ diliyorum...
25 TL
‘EDİTORYAL VE YAZINSAL AGRESYONU YÜKSEK ÇEKİRDEK ÇETESİ’
Epeydir ‘Veysel Gökberk Manga niçin yazmıyor?’ diye merak edip duruyordum. Manga, günümüzün belki de en iyi hikâye anlatıcısıdır, fakat ‘Tanıdıklar ve Başka Bildik Yüzler’ isimli harika romanı kapitalist edebiyat pazarının ‘büyük’ yayıncılarından çıkmayınca, simsarlar çetesi roman hakkında yazmamışlardı. Sonunda ‘Ayarsız’ dergisinin Haziran 2023 sayısında onun ‘Miskin Yunus Dinler Sözü’ isimli ‘deneysel’ metnini görünce, eski bir dostla karşılaşmışım gibi çok sevindim. ‘Ayarsız’ın bu sayısının asıl yıldızı bence yine Oğuzhan Murat Öztürk. Onun ‘Komik-i Şehir Şevki’ yazısının, bu alanda yazılmış en güzel ve en hüzünlü denemelerden biri olduğu kanısındayım. M. Hayati Özkaya’nın ‘Galatalı Miralay Şevket Bey ve Karakol Cemiyeti’ yazısından da çok şey öğrendim. Göktürk Ömer Çakır ‘Fragmanlar’ dizisinde bu defa önümüzdeki günlerde yapacağı bir hınzırlığı duyuruyor. Onun ‘üst düzey bir edebiyat mahfili’ dediği bizim Muhibban olmalıdır, ‘editoryal ve yazınsal agresyonu yüksek çekirdek çetesi’ ile kimleri kastettiğini de tahmin edebiliyorum. Böyleyse, Şaban Özdemir, Tahsin Yıldırım ve benim hakkımda yazacaklarına çok güleceğimden eminim, çünkü Göktürk Ömer Çakır ve Erdem Beliğ Zaman edebiyatımızın günümüzdeki en iyi hiciv yazarları, ama asıl sorunsa bu dizinin ‘büyükler’e dokunup dokunmayacağında beliriyor.
50 TL
KLASİK DERGİLERİ YAŞATMALIYIZ!
Bayramdan önce de ‘Sözcükler’ dergisinin 104’üncü sayısı çıkıyor. Matbaaya gitmeden önce dergide, Oğuz Demiralp’in ‘Sâmiha Ayverdi, Suat Derviş ve İstanbul’unu, Turgay Fişekçi’nin ‘Wisconsin, 1963 Üstüne Şavkar Altınel’e Birkaç Soru’sunu, Naci Güçhan’ın ‘Tercih’ini, Fatin Hazinedar’ın ‘Yaşantı, Kuş Sesleri, Fırtınalar, Düz Şehrin Eğri Kulesi’ni, Josef Kılçıksız’ın ‘Venedik: Burjuva Mitlerinin Bozguna Uğratıldığı Şehir’ini ve Hakan Savaş’ın ‘Kurak Günler ve Kurgu’sunu okumak fırsatını buldum. Turgay Fişekçi’ye saygım çok büyük, arkasında ‘parasal destek’ olmaksızın tek başına kapitalist edebiyat pazarına savaş açan modern bir ‘Don Quijote’ gibi, üstelik de hiç ‘boş sayı’ çıkarmıyor. ‘Sözcükler’ gibi ‘klasik dergi’lerin yaşamaları için, onları okuyup okutmalıyız. İki bardak çay parasına bir ‘Sözcükler’, tercih sizin!