ŞABAN ÖZDEMİR
Bazı tesadüfler insana çok şey katar. Hakikat şu ki ben Kâmran S. Yüce’yi tesadüf eseri üç beş yıl önce keşfedenlerdenim. 1930-1960 yılları arasında yazılmış ve artık adı sanı unutulmuş şiir kitaplarını okurken çıkmıştı karşıma Kâmran S. Yüce. Daha doğrusu ‘bazı şairlerin adlarının unutulmasında haklılık payı varmış, edebiyat tarihimiz bazı noktalarda hükmünü verirken isabetli davranmış’ dediğim, artık dönem taramasını bırakmayı düşündüğüm anlarda çıktı.
Kent Oyuncuları’nın kurucularından olan, oyunculuğun yanı sıra tiyatronun dergi, basın gibi işlerini de yürüten Kâmran S. Yüce, bir turneye giderken geçirdiği trafik kazasında vefat etmişti.
İlk kitabı olan ‘Gölge’ beni çarpmıştı. Hemen diğer şiir kitapları olan ‘Soyunuk’ ve ‘Güneş Yorgunu Atlar’ı internetten edinmiştim. Söz konusu kitaplar da beni çok etkilemişti; hatta birkaç yayınevine Kâmran S. Yüce’nin şiirlerinin yeniden basılması hakkında telkinde bulunmuştum. Kâmran S. Yüce, önceleri dönemini kasıp kavuran Garip şiirine kendini çok teslim etmeden ama bazı yerlerde de Garip’e saygı duruşu anlamında ince göndermeler yaparak, İkinci Yeni şiirinin girift, kapalı hatta bazen anlamı öteleyen şiirine çok bulaşmadan yalın, samimi, yer yer yaşanmışlıkları dillendirdiği izlenimi veren, toplumsal hassasiyeti de sık sık dile getiren sıcak, hatta santimentalizmi yoğun olarak kullandığı bir şiir oluşturdu.
Kâmran S. Yüce, ülkemizde aslında tiyatro sahnelerinde daha çok bilinen biri. Oynadığı birçok oyunla, Küçük Sahne’ye verdiği emeklerle, tiyatro üzerine çıkan birçok derginin de editörlüğüyle tam bir tiyatro emekçisi. Ölümü de tiyatro yolunda…
Çorlu’ya bir turneye giderken Şükran Güngör’ün kullandığı arabanın kaza yapması sonucu vefat ediyor. Kısa hayat hikâyesini okuyanlar Kâmran S. Yüce’nin koca bir yüreğe sahip olduğunu hemen anlayacaktır. (Kâmran S. Yüce’nin hayatı için kızı Deniz Yüce Başarır’ın yazdığı ve İBB Yayınları tarafından yayınlanan ‘Perde Kapanmasa Görecektiniz’ adlı eseri şiddetle tavsiye ederim.) Yedek subay öğretmen olarak gittiği köyde okul binası olmadığını görünce kolları sıvayıp binbir zorlukla da olsa köye okul yaptıran bir yürekten bahsediyorum. İşte bu kenarda kalmış, unutulmuş şairlerden olan Kâmran S. Yüce’nin bütün şiirleri ‘Dünyaya Sevgilerle’ adıyla Everest Yayınları’ tarafından yayımlandı.
Kitabı yayıma hazırlayan Başar Başarır’ın kapsamlı bir önsözünün yanında, Türk şiirinin yaşayan en büyük şairi kabul ettiğim Hilmi Yavuz’un da bir sunuş yazısı bulunuyor. ‘Dünyaya Sevgilerle’de Kâmuran S. Yüce’nin sadece daha önce yayınlanan kitapları değil, kitapları dışında süreli yayınlarda kalan ve aile arşivindeki şiirlerine de yer verilmiş. Bu özenli baskısıyla da ilgiyi hak eden bir kitap olmuş.
EDEBİYATIN USTALARINDAN ÖNEMLİ MEKTUPLAR
Behçet Necatigil’e karşı ayrı bir hassasiyetim var. Onun inceliği, birikimi, edebiyat emekçisi olması, kendine has bir şair oluşu vb… Birçok şey onu ayrıcalıklı yapıyor nazarımda. Ne yalan söyleyeyim onun yazdığı, elinin değdiği her şeye başka bir önem veriyorum. Geçen sene çıkan ‘Tercümemi Nasıl Buldunuz?’ adıyla yayımlanan oryantalistlerle mektuplaşmaları, daha önceki senelerde yayınlanan bazı radyo oyunları, çocukluk yıllarına ait verimleri olan ‘Küçük Muharrir’, çeşitli münasebetlerle yazdığı klasik şiirlerden oluşan ‘Dost Meclislerinde Kasideler’ gibi birçok kitabı, Necatigil öldükten sonra yayımlandı. Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın sayesinde her sene yeni bir Necatigil kitabı okuyucuyla buluşuyor. Bunda çok iyi bir arşivci olan Necatigil kadar, babasının emeğine sahip çıkan Ayşe Sarısayın’ın da payı büyük.
Bu seneki sürpriz ise Necatigil’e gelen edebiyatçıların yazdıkları mektuplar. Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan kitabı yayına Serenad Demirhan hazırlamış. ‘Şiirinizin Tadına Geç Vardım’da Necatigil’e gelen mektuplar, alfabetik olarak sıralanmış. Bu bir tercih elbette ama dönemi ve dönemin hassasiyetlerini vermesi bakımından belki de kronolojik olarak sıralanması daha iyi olabilirdi. Beis yok. Bu hâliyle bile şimdiden Türk edebiyatındaki en önemli mektup kitapları arasında gösterilebilir bu kitap. Hasan Âli Yücel’den Yusuf Atılgan’a Fikret Ürgüp’ten Celal Sılay’a onlarca edebiyatçının Türk edebiyatı tarihinin satır araları hakkında emsalsiz bilgiler veren bu mektuplar toplamını büyük bir keyifle okuyacaksınız. Dönemin inceliklerini, ilişkilerini, zorluklarını, güzeliklerini bu mektuplarda bulacaksınız. Bu arada bulunabildiği kadarıyla Necatigil’in kendisine gelen mektuplara verdiği cevaplar da kitaba eklenmiş olduğunu söyleyeyim.
Birçok yazımda Türk edebiyatında birçok edebiyatçının sahipsiz kaldığını; eleştirmenler, yayınevleri ya da editörler tarafından önemsenmediğini vurguladım. Edebiyatçılarımızın unutulmasında bu saydıklarımın yanında ailelerinin de payı olduğunu düşünüyorum. Babasının kitaplarından bihaber çocuklar, alacağı üç kuruşluk telif parasını az bulup han hamam isteyen vârisler vb. yüzünden birçok edebiyatçımız unutuldu gitti. Her edebiyatçının Ayşe Sarısayın gibi hayırlı bir evladı ya da Başar Başarır gibi bir damadı yok ki kendileri gittikten sonra eserlerini takip etsin ve adını yaşatsın. Türk edebiyatı, unutulmuş edebiyatçıları gündeme getiren yayınevleri kadar bu edebiyatçılara sahip çıkan vârislerine de çok şey borçludur.