‘İşini bilen’ bir yazar hikâyesi

2021’in sonbaharında Oğuzhan Murat Öztürk, Ötüken Neşriyât için Denizkızı Eftalya’yı hazırlıyordu. Mûsikî bilgisi yüksek bir akademisyenden Denizkızı’nın mûsikîmizdeki yerine ilişkin bir inceleme yazısı almayı düşündük. Oğuzhan’a yeni tanıdığım Bilen Işıktaş’ı önerdim. Turgay Anar, Tahsin Yıldırım ve İbrahim Öztürkçü’nün de bulunduğu bir masada, elimizdeki malzemeyi Bilen’e verdim. Aklımıza, aldıklarıyla bir kitap yapacağı ve başka bir yayınevinden yayımlatacağı ise hiç gelmemişti.

TANER AY

2021 yılının sonbaharıydı. Oğuzhan Murat Öztürk, Ötüken Neşriyât’ın tefrika dizisi için Denizkızı Eftalya’yı hazırlıyordu. Denizkızı’nın hayatını anlattığı tefrikayı ve Eftalya hakkında yazılanların hepsini dosyalaştırmıştı. Başına bir takdim hazırlıyordu ama, bir de mûsikî bilgisi yüksek bir akademisyenden Denizkızı’nın mûsikîmizdeki yerine ilişkin en az on beş yirmi sayfalık bir inceleme yazısı almayı düşündük. O zamanlar mûsikîde derya kardeşim Hüseyin Kıyak ile tanışmamıştık, aklıma ilk Orhan Tekelioğlu geldi. Ama, Tekelioğlu’nun bir mazereti çıktı. Bunun üzerine Oğuzhan’a yeni tanıdığım Bilen Işıktaş’ı, onunla görüştükten sonra önerdim.

Oğuzhan da kabul etti. Beyoğlu’ndaki Türk Alman Kitabevi’nin kafesinde, Turgay Anar’ın, Tahsin Yıldırım’ın ve İbrahim Öztürkçü’nün de bulunduğu bir masada, kendisine elimizdeki malzemeyi verdim. Aradan iki aya yakın bir süre geçti, 12 Aralık 2021 günü saat 14.47’de Bilen Işıktaş’tan telefonuma ilk ileti geldi. Uygun olup olmadığımı soruyordu, uygun olduğumu söyleyince, “O hâlde arıyorum!” dedi. Telefonla arayıp hangi aşamada olduğunu söyledi. Ardından, 29 Aralık günü saat 13.49’da bir ileti daha atıp, çalışmasının son durumu hakkında bilgi verdi.

Kırk sekiz sayfa yazdığını, Bâyezîd Kütüphânesi’nde çalışmaya gideceğini ifâde ediyordu. Kendisine kütüphânenin müdürü Ramazan Minder’in ismini verdim ve yardımcı olacağını söyledim. 30 Aralık’ta saat 11.18’de gönderdiği yeni iletisinde, “Elimdeki yazı mufassal bir çalışmaya dönüştü ve müstakil hâle geldi” diyordu. Ama, bizim aklımıza, onun Oğuzhan’dan aldıklarıyla bir kitap yapacağı, o kitabı gidip başka bir yayınevinden yayımlatacağı hiç gelmemişti…

Bütün bunları bugünlerde İletişim Yayınları’ndan çıktığı ilan edilen, Bilen Işıktaş imzalı ‘Boğaziçi’nin Büyülü Sesi, Denizkızı Eftalya’ kitabı için söylüyorum. Bilen, sadece babasını, beni, Oğuzhan’ı ve Ötüken Neşriyât’ı kandırmadı. Kitabın perde arkasını İletişim Yayınları’na da söylemeyerek, etiğin de dışına çıktı. İletişim’in yöneticileri, editörleri, bastıkları kitabın perde arkasını nereden bilsinler! Ayrıca, dosyadan Orhan Tekelioğlu ve Gökhan Akçura haberdardılar. Onlarla Denizkızı için defalarca konuşmuştuk. Bu iki güzel insanın da bundan sonra Bilen Işıktaş imzasına pek iyi bakmayacaklarını düşünüyorum.

Öte yandan, Oğuzhan Murat Öztürk’ün Ötüken Neşriyât’tan yakında çıkacak olan ‘Denizkızı Eftalya’ kitabını merakla bekliyorum. O kadar güzel ve samimi bir çalışma oldu ki, heyecan içindeyim. Oğuzhan, Bilen’in yaptıklarından ve kedisini kaybetmekten duyduğu üzüntülerine karşın, yılmadı, gece gündüz hep çalıştı. Arada sırada Ötüken’e gidip onun dosyasına bakıyorum, kitaplaşınca eminim siz de bayılacaksınız...


‘Boğaziçi’nin Büyülü Sesi, Denizkızı Eftalya’ kitabı İletişim Yayınları tarafından okura sunuldu.

BENİ AKADEMİSYEN KİMLİĞİ YANILTTI

Sadece herkesi kendimiz gibi sanmıyorduk; beni asıl Bilen Işıktaş’ın bir ‘Şerif Muhiddin Targan’ kitabına imza atması, akademisyen kimliği ve de babasının bir dostumun ‘80 öncesinde siyasetten arkadaşı olması yanılttı. En fazla da babasının ‘eski tüfek’ olması… Çünkü, ‘80 öncesinin solcusuna da sağcısına da büyük önem veririm, çoğunun ilkeli duruşları vardır, hayâllerini satmayan insanlardır. Hayata ‘sakıncalı’ ana babaların çocukları olmakla baştan yenik başlasalar bile, onların çocuklarından da hep aynı duyarlılığı beklerim.

Tek tesellim, Bilen’den başka bir evladımızın bugüne kadar beni utandırmamış olmasıdır. Bir insan, başkasının fikrinin, emeğinin ve zamanının üstüne niçin imzasını atar, hayatının otuz dokuz yılında ceza avukatlığı yapmış biri olarak söylüyorum, gerçekten anlayamıyorum. İnanın, Bilen Işıktaş için hiç üzülmüyorum, artık çoluk çocuğa karışmış solcusuyla sağcısıyla benim neslimin bir babası olarak, en fazla Bilen Işıktaş’ın babası için üzülüyorum.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Kültür Sanat Haberleri