SALİHA SULTAN
'Kor’ filminin ardından gözden kaybolan, Türk sinemasında varoluş krizine ışık tutan ‘Masumiyet’ gibi kült yapımlarıyla öne çıkan yönetmen Zeki Demirkubuz yedi yıl sonra ‘Hayat’ ile geri döndü. Sanatçının, ortadan kaybolduğu yedi yılda yurt içinde ve dışında dolaştığı sokaklarda çektiği fotoğraflar şu an İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) hayata geçirdiği Müze Gazhane’de ‘Hayat’ adı ile sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçı, adını yeni filminden alan sergisi kapsamında cumartesi akşamı Müze Gazhane’de bir söyleşiye katıldı. Sanatçıya duyulan yedi yıllık özleminin sonucu ise söyleşiye saatler kala Müze Gazhane’deki alanı dolduran bini aşkın hayranı oldu. Moderatörlüğünü, serginin de koordinatörü olan Nurhak Kaya’nın üstlendiği söyleşide sanatçı ilk olarak gözlerden ırak kaldığı süre içinde nasıl bir yaşam sürdüğünü anlattı.
Çektiği her filmin ardından ‘duvara tosladığını’ vurgulayan Demirkubuz, kendi varoluş sancılarını şöyle özetledi:
“Kendi nefsinin peşinde biri de değilim aslında. Yaşamadığım şey de kalmadı bu hayatta. Acıların çocuğuna bağlamayayım ama her filmden sonra garip bir hesaplaşmaya giriyorum. Mesela ‘Kıskanmak’ filminden altı ay sonra basına sinemayı bırakmaya karar verdiğimi söylemiştim. Bazı dönemler, tevekkülü çok iyi bildiğim halde, kırılıyor, çarpıyorum. Bu duyguyu aşamıyorum. Hayat hakkında, ülkesi hakkında, yaşamın daha iyi nasıl olabileceği hakkında bir fikri olan herkesin yaşadığı bir şey aslında. Zayıf biri olsaydım inanın intihar etmiş bile olabilirdim, bu kırgınlık mevzusu yüzünden.”
Demirkubuz, bu duygularla boğuştuğu son yıllarda haftada birkaç gün halı saha maçları oynadığını ve fotoğraf çekmeye başladığını belirterek, “Bu fotoğraf çekme işini ciddiyetle, önemseyerek yaptım. Ben bunu tamamen zaman ile aramdaki ilişkiyi düzeltmek için yaptım, sergi yapmak gibi birfikrim yoktu” diye konuştu. Sanatçı, sergi işine ‘bulaşma’ hikayesini ise şöyle özetledi:
"Serginin adı aslında ‘Terapi’ olacaktı. Bu fotoğraf işine başlamamın ardından 11 yıl önce sigarayı bırakmam var. O zamanki eşim beni oyuna getirip,sigarayı bıraktırdı, 38 yıldır sigarasız hayal kurmayan ben sigarayı bir daha içmedim. Ancak korkunç bir insan haline geldim. Bunu yetkililerle konuşmak lazım, bir cinayet araştırılırken kim sigarayı bırakmış bakılmalı. Korkunç biri oldum,yuvam yıkıldı ama sigaraya geri dönmedim. Bu dönemde sigarayı unutmak için gece yürüyüşlerine başladım. Şehir şehir dolaşmaya başladım ama benim video çekmek gibi bir huyum yok, o yüzden fotoğraf çekmeye başladım. Günde üç bin kare çektiğimi biliyorum. Pandemide bunları düzenleyeyim dedim, eledim, 50 bin fotoğraf kaldı, sonra 20 bine indi. Utana sıkıla tabii insanlara göstermeye başladım, garip tepkiler alınca giderek ben de beğenmeye başladım. Sonra ‘kendi çapımda ünlü bir adamım, yönetmenim, sergilesem kimse bana bir şey diyemez’ dedim. Özgüvenim arttı. Sonra Nurhak ile konuştum, süreç gelişti İBB’de sahiplendi.”
Çalışmaların sonunda ‘Terapi’ isminin bu fotoğraflarının karşılığı olmadığını düşündüğünü söyleyen Demirkubuz, “Bu fotoğraflarda hayat duygusu var, o yüzden adını ‘Hayat’ koyduk. Zaten baktım film çıkmayacak, rüşvet niyetine, sergiyle idare edin diye başladık işte” ifadelerini kullandı. Demirkubuz’un sergisi 9 Eylül’e kadar görülebilir.
YÖNETMENİN ON İKİNCİ FİLMİ EKİM AYINDA VİZYOND
Demirkubuz söyleşide izleyicilere merakla beklenen yeni filmi ‘Hayat’ın fragmanını da göstererek jest yaptı. Sanatçı, Ekim’de vizyona girmesini planladıklarını belirttiği filmin varoluş sürecini şu ifadelerle özetledi: “Aslında filmin ilk ismi ‘Hicran’dı. Yazgı, İtiraf’ın üçüncüsü olacaktı. 18 yaşlarında, kendisine dayatılanı kabul etmeyen bir kızın yaşamın duvarlarına nasıl çarpıp sıradanlaştığının hikayesi idi. O dönemde çekemedim ama dört sene önce hikayeyi tekrar baktım. Bu hikayeyi filmde göremeyeceksiniz. Çünkü benim kafam çok anakronik , en bariz konuda bile ayrıntılarda kaybolup gidiyorum. Bu benim başımın belası, gündelik işler yapamıyorum. Sonra hikayeyi düzelteyim derken üç film daha yazdım, 350 sayfalık senaryo çıktı ortaya.” Demirkubuz, daha önce ‘Kendime Notlar’ diye tecrübelerini kaydettiği halde bu yedi yılda bütün bildiklerini unuttuğunu vurgulayarak, “Aynı hataları tekrar tekrar yapıyorum. Dört saatlik film çıktı ortaya, duyduğuma göre Nuri Bilge Ceylan’ınkinden uzun oluyordu, ama ‘ondan daha uzun film yapacağım diye filmi berbat etme’ dedim. Sonra 3 saat 15 dakikaya indi, bitti sonunda. Henüz çıkaramadık ama Ekim’de vizyona girmesi planlanıyor.
‘SAHİCİLİĞİ KORUMAK ÜRETEN İNSANLARA NASİP OLUYOR’
Serginin hazırlanma süreçlerinde emeği geçen herkese teşekkür eden Demirkubuz, ‘Benim kültür bakanı adayım’ dediği İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’a özel teşekkür etti. Demirkubuz’un teşekkürünün ardından söz alan Polat’da, sahiciliğin hakikatten daha önemli bir kavram olduğunu vurgulayarak, sanatçıya “Hayatın sahiciliğini korumak ancak üreten insanlara nasip oluyor. Zeki Bey sahicilik adına çok önemli bir iş yapıyor. Bu bizi yapaylıktan kurtaran bir şey. O yüzden ben susayım, Zeki Bey konuşsun, o bizim sesimiz, sözümüz olmaya devam etsin” ifadeleriyle teşekkür etti.