TANER AY
1960’lı ve ‘70’li yıllarda çok iyi kadın hikâyecilerimiz vardı. Meral Çelen, Nezihe Meriç, Füruzan, Tomris Uyar ve Nazlı Eray aklıma gelen ilk isimler. ‘80’li yılların ikinci yarısından sonraysa kadınların hikâyeciliğimize kazandırdığı lezzet sanki bıçakla kesilip atılıverdi. Edebiyat pazarımız kapitalistleşirken hikâye türünde sanki kadınlarımızı dışarıda bırakmış gibiydi. ‘90’lı yıllardaysa beni bir Şule Gürbüz etkiledi, onun ardından ise maalesef yine uzun bir ‘boşluk yılları’ geldi. Bazı hafta sonlarında Ali Aktan ile Üsküdar’a inip, 1727 isimli kitapçıya uğruyoruz. Çünkü, semtimizdeki, Remzi, Nezih, Penguen ve Gergedan gibi kitapçılarda nedense Dergâh’ın ve Büyüyen Ay’ın kitaplarını bulmak pek mümkün olmuyor. O gün niyetimse Sermet Muhtar Alus’un Büyüyen Ay’dan çıkan ‘Masal Olanlar’ını almaktı. Ancak, dağıtımı henüz yapılmamıştı. Yeni çıkan diğer kitaplara bakarken, birden Dilara Ayşe Akdeniz’in Dergâh Yayınları’ndan çıkan ‘Seza Hanım ve Kedileri’ isimli hikâye kitabını gördüm. Kapak tasarımında Géza Faragó’nun ‘Slim Woman with a Cat’i kullanılmıştı. İçinden ve kapağından kedi geçen kitapları okumak gibi bir alışkanlığım olduğundan, ‘Seza Hanım ve Kedileri’ni hemen aldım.
Dilara Ayşe Akdeniz
O güne kadar Dilara Ayşe’den hiç okumamıştım. İyi bir okur sayılmama karşın, bunun benim kusurum olduğunun farkına vardım. Kitabı bütün gece elimden bırakamadım, ‘60’lı ve ‘70’li yıllardaki sevdiğim kadın hikâyecilerimizin edebiyatımıza Dilara Ayşe ile yeniden döndüğünün hissiyle okudum. Oğlumdan bile beş altı yaş kadar küçük bir ‘kız çocuğu’ bana ‘büyülü bir dünya’ armağan etmişti. ‘Seza Hanım ve Kedileri’ benim için ‘Amélie’, Dilara Ayşe de Audrey Tautou oluverdi. Kitapta yirmi dört hikâye var, hepsi de birbirinden leziz. Dilara Ayşe hiç aksamıyor, dünyaya hep ‘Amélie’ ruhundan bakıyor. Hikâyelerini sanki okurlarına mutluluklar dağıtmak görevini üstlenmiş gibi yazmış. Onun bir hikâyesindeki ‘Aklımın tüm kedileri beni ayartmış, her defasında ölüme direnirim’ sözünüyse, defterime not aldım. Ayşe Dilara’nın yazdıklarını artık heyecanla bekleyeceğim. Size de önerim, hemen ‘Seza Hanım ve Kedileri’ni alıp okuyun, inanın omuzlarınıza birer ‘Amélie’ oturacak...
BU ROMAN ‘COĞRAFYA DIŞI’
Jessica Au’nun Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Kar Havası’nı da okudum. Yıllardır Jessica Au’yu merak eder dururdum. Çok ödüllü bir kadın yazar ama, okurunun karşısına hep esrarengiz biri olarak çıktığı da biliniyor. Jessica Au muammaları kapitalist edebiyat pazarının bir oyunu mu yoksa yazarın bir tercihi mi, emin değilim. Ama, ‘Kar Havası’, şaşırtıcı inceliklerle örülü bir roman. Bir anne ve kızının Tokyo sonbaharında buluşmaları okuruna yanıltıcı bir ‘tablo’ çiziyor. Her şey Tokyo’da geçmesine karşın, ‘Kar Havası’ bir Tokyo romanı değil. Ama, The Guardian’dan Imogene Dewey’in ve The New Yorker’dan Peter C. Baker’ın yazdıklarının aksine, ‘Kar Havası’nı bir Avustralya romanı olarak da görmüyorum. Aksine, Jessica Au’nun ‘pentimento’ yöntemiyle yazdığı ‘coğrafya dışında bir roman’. Ressamın sildiği ama boyanın kurumasıyla birlikte zamanla görünür hâle gelen ayrıntıları ifâde eden ‘pentimento’ terimini bazılarınız Lillian Hellman’dan anımsayacaksınızdır. Onun ‘Pentimento’ kitabı bizde Filiz Ofluoğlu’nun çevirisiyle ’93 yılında Mitos Yayınları’ndan çıkmıştı. ‘Kar Havası’nda, Tokyo’nun sonbahar akşamlarını, kanallarını, yağmurlarını, küçük kafelerini ve restoranlarını görüyoruz ama, sakinliğin resminin altından birden çıkıveren kat kat ‘pentimento’ insanı serseme çeviriyor. Timaş Yayınları’nı ve ‘Kar Havası’nın çevirmeni Kübra Bodur’u kutluyorum.
YILIN ÖNEMLİ KİTAPLARINDAN
Timaş Yayınları’ndan Nigâr Hanım’ın ‘Günlük’ünün ilk cildi 2021 yılının baharında çıkmıştı. Zeynep Berktaş’ın yayıma hazırladığı birinci cilt 24 Ocak 1887 ile 14 Nisan 1890 arasını içeriyordu. Sadece edebiyatımızın tarihi açısından değil, toplumsal tarihimize ilişkin de önemli bilgiler verdiğinden pek değerli bulmuştum. Bu nedenle ikinci cildi merakla bekliyordum. Nigâr Hanım’ın ‘Günlük’ünün 20 Ocak 1894 ile 19 Mart 1918 arasını içeren ikinci cildinin sonunda geçtiğimiz günlerde çıkmasınıysa, yılın en önemli yayımcılık faaliyetlerinden biri olarak değerlendiriyorum. Ayrıca, yeni çıkan kitaplar arasından, Ötüken Neşriyât’tan Süleyman Çobanoğlu’nun ‘Kök Ekin’ini ve Fuzuli Bayat’ın ‘Türk Kültüründe Kadın Şaman’ını ve de 160. Kilometre’den Halil Nihad Boztepe’nin ‘Hicivlerinden Seçki’yi öneririm. Halil Nihad Boztepe’nin hicivlerinden seçkiyi Necati Tonga’nın yayıma hazırlamasıysa, bir ‘müseccel marka’ sayılmalıdır...