HABER MERKEZİ / İSTANBUL
FETÖ lideri Fetullah Gülen’in iade edilmemesi, Rıza Sarraf davası ve Suriye’de YPG’ye verilen destek gibi üç kritik başlık nedeni ile iliş- kilerin kopma noktasına geldiği ABD ile son diplomatik temaslar sonuç verdi. İki ülke kriz konularının her birini ayrı ayrı kuracakları ortak komisyonlarla çözme konusunda uzlaştı. Komisyonların başta Türkiye’nin Rusya’dan almayı planladığı S400 hava savunma sistemleri ve Menbiç olmak üzere hemen çalışmaya başlaması Mart ayı ortalarında da ilk ortak toplantının yapılması hedefleniyor.
ABD ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler tarihinin en kritik süreci bir haftalık görüşme maratonları sonucu tansiyonun düşürülmesine yönelik adımların atılması konusunda uzlaşma ile açıldı. Geçtiğimiz hafta Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanlığı Sözcü- sü İbrahim Kalın ile görüşen ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General McMaster’ın ardından ikinci toplantı Roma’daki NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve ABD’li mevkidaşı Jim Mattis arasında oldu. Görüşmenin içeriğini açıklayan Canikli Mattis’in kendisine ‘YPG ile PKK farklı. Biz ikisin arasındaki farkı açmaya hatta YPG’yi PKK ile savaştırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Son görüşme ise ABD Dışiş- leri Bakanı Rex Tillerson ile gerçekleşti. ABD’li bakanın Türkiye ziyareti öncesinde sert mesajlar veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Artık somut adımlar bekliyoruz. Bu görüşmede ya somut adımlar gelecek ya da ilişkiler kopacak” demişti. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da “Somut adımlar atılmayacaksa gelmeyin” diyerek rest çekmişti. ABD’li komutanların Menbiç’te YPG’lilerle birlikte “Türkiye müdahale ederse sert karşılık veririz” açıklamalarına ise cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelmişti: “Bunlar daha Osmalı tokadı yememişler...”
BEŞTEPE’DE 3’LÜ TOPLANTI
Krizin bu kadar derinleştiği bir süreçte Tillerson’un Ankara ziyareti de dünyanın gündemine girdi. “Türkiye yolunda YPG’ye ağır silah vermedik, toplayacak silah yok” açıklaması yapan ABD’li bakan önceki gece geldiği Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3 saat 15 dakika süren oldukça gerilimli bir toplantı yaptı. Tillerson’un bu toplantıya ABD’li tercümanları ve resmi not tutan personeli almaması en çok dikkat çeken konuydu. Görüşmenin tüm çevirisini odadaki üçüncü kişi olan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yaptı. Görüşme hakkında herhangi bir açıklaya yapılmayınca tüm gözler dün sabah Ankara’da Çavuşoğlu ve Tillerson arasındaki toplantıya çevrildi. Beklenenden uzun süren ikili görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısını yerli ve yabancı onlarca medya temsilcisi izledi. Toplantıda ilk sözü alan Çavuşoğlu “(ABD ile) İlişkilerimizi tekrar normalleştirme konusunda bir anlayışa vardık. Bundan sonra sonuç odaklı adımları nasıl atabiliriz, konuştuğumuz konuların sözde kalmaması, uygulanabilmesi için birlikte neler yapabiliriz, bunları da konuştuk. Tüm bu konuları kapsayacak ve birlikte değerlendireceğimiz mekanizmalar oluşturma kararı aldık” sözleri ile ilişkilerin ‘kopmayacağı’ mesajını verdi. Türkiye’nin FETÖ hakkında ve ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destek konusunda beklentilerini net şekilde dile getirdiğini aktaran Çavuşoğlu, “Yaşamsal güvenlik kaygılarımızın ciddiye alındığını düşünmek istiyoruz” ifadesini kullandı.
Mekanizmalardan birinin konsolosluk gibi genel konular ile “FETÖ konusunda ilave delile ihtiyaç var mı” gibi konuları da içereceğini belirten Çavuşoğlu, bir başka mekanizmanın da Suriye ve terörle mücadele konularını kapsayacağını bildirdi. Çavuşoğlu, şunları ifade etti: “YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçme konusunda emin olmamız lazım, uygulamayı da birlikte görmemiz lazım. Buraların istikrara kavuşması için bu şehirleri kimin yöneteceği, güvenliğini de kimin sağlayacağı önemli. Şimdi Menbiç yüzde 95 Arap şehri ise YPG unsurlarının burayı yönetmesi ve güvenliğini tesis etmesi buranın hiçbir zaman istikrara kavuşmaması demektir. Sadece Menbiç için geçerli değil ama Menbiç’ten başlayacağız. YPG buradan çıktıktan, güven oluştuktan sonra ABD ile bu konularda adım atabiliriz ama YPG’nin bir an önce buradan çıkması lazım. Bu ABD’nin bize vermiş olduğu bir söz. Bu sözün uygulamada nasıl tutulacağını bu çalışmada da ele alacağız.”
Kurulacak komisyonların alanında uzmanlardan oluşacağını kaydeden Çavuşoğlu “Bu mekanizmalar topu taca atmak değil, tam tersi anlaştığımız gibi sonuç alıcı mekanizmalar olacak. Oyalama yok ve inşallah ilk toplantı da mart ayının ortasından önce gerçekleşecek” diye konuştu. Çavuşoğlu’nun açıklamalarının ardından söz alan ABD Dışişleri Bakanı Tillerson da komisyonlarda önce acil olarak Menbiç konusunun ele alınacağını belirtti. “Tabii daha önce Birleşik Devletlerin bazı taahhütleri var. Bu taahhütler henüz tamamlanmadı. Menbiç buradaki önceliklerden biri olacak” dedi.
Görüşmenin son derece geniş kapsamlı olduğunu, iki tarafın da endişelerinin dile getirildiğini söyleyen Tillerson, “Türkiye ve ABD arasındaki ilişki, son derece derin ve önemli bir ilişki. Bu, sadece çıkarlara dayalı müttefik ilişki değil, zamanın testlerinden geçmiş bir ilişki” dedi. Tillerson, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede, kritik öneme sahip konuların nasıl çözülebileceği ile ilgili tekliflerin sunulduğunu kaydetti. İki bakana aynı başlıklarda ülkelerinin tavrı ve son durum da soruldu. İki ülke ilişkilerini kopma noktasına getiren başlıklara bakanların verdiği cevaplar da şöyle oldu:
TÜRKİYE MENBİÇ’TE ORTAK DENETİM ÖNERDİ
Türkiye, YPG’nin Menbiç’ten çıkarak Fırat’ın doğusuna çekilmeyi ABD’ye teklif ettiği iddia edildi. ABD’nin teklifi değerlendirdiği ifade edildi. Uluslararası haber ajansı Reuters haberini Türk kaynaklara dayandırdı. Haberde, Türkiye’nin ABD’ye Menbiç’te ortak görev önerdiği, Türk ve ABD askerlerinin birlikte görev yapmasını önerdiği belirtildi. Öneride, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi de var. Türkiye’nin söz konusu öneriyi Ankara’da bulunan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’a yaptığı ve Washington’un öneriyi değerlendirdiği ifade edildi.
ÇAVUŞOĞLU
KARŞILIKLI SERT AÇIKLAMALAR
“Gerilimi sadece Türkiye’den gelen açıklamalara bağlamak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Türkiye’nin açıklamaları var olan endişeleri vurgulayan sözlerden ibarettir.”
OHAL FETÖ’YE KARŞI İLAN EDİLDİ
“Türkiye’deki tutuklamaların tümü OHAL ile ilgili değil. Zaten bu uygulama da vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamıyor. FETÖ’cülerin bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık. Bu terör örgütüne karşı hızlı adımlar atılması için OHAL’e ihtiyaç var.”
FBI DA BUNLARI ARAŞTIRIYOR
“Son zamanlarda değişik eyaletlerde FETÖ okullarına yönelik FBI tarafından da başlatılan soruşturmalar var. Zaten bu soruşturmalarda FETÖ’nün ABD kanunlarını da nasıl ihlal ettiği, nasıl yolsuzluk yaptığı, seçim kampanyalarına verilen paraların nerden geldiği açıkça görülecektir.
S400’LERE KARŞI YAPTIRIM OLUR MU?
(ABD’li gazetecinin Kongrenin S400’ler için yaptırım kararı ‘uyarısını’ hatırlatması üzerine) “Öncelikle ‘tehdit’ ifadesini düzeltelim. Füze alımı meselesini sadece Ankara’da değil daha önce de görüştük. Kongrede çıkan yasayı bize izah ettiler. Ancak konunun bir diğer boyutu Türkiye’nin ulusal güvenlik meselesi. Benim acil olarak hava savunma sistemine ihtiyacım var. Müttefiklerimizden almak istiyoruz, yok. Bir yerden de karşılamam lazım. Rusya Federasyonu da bize cazip önerilerde bulundu. Biz başka ülkelerle de görüştük. Yani sadece Rusya ile değil. Ve en son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Paris ziyaretinde de ortak üretim konusunda bir ön anlaşma yaptık. Mutabakat zaptı imzaladık. Demek ki bizim müttefiklerle ilgili bir sorunumuz yok. Ama bu ihtiyaçlar karşılanmazsa biz de elbette başka seçeneklere bakmak durumundaydık. Bu konuda Rusya ile görüşmeleri tamamladık ve mutabakatı sağladık. Bu konuyu komisyon içinde de ele alacağız ancak herkesin birbirini çok iyi anlaması ve saygı duyması gerek.
TILLERSON
TÜRKİYE’NİN SINIRLARINI KORUYACAĞIZ
Önce Menbiç konusunu ele alacağız. Üzerinde çalışacağımız konuların birincisi bu. Tabii daha önce Birleşik Devletlerin bazı taahhütleri var. Bu taahhütler henüz tamamlanmadı. Kuzey Suriye’nin tamamı üstünde çalışmaya devam edeceğiz ve Cenevre sürecini destekleyeceğiz. Türkiye’nin de böylelikle güvenli bir şekilde sınırlarını korumuş olacağız.
MENBİÇ BİZİM KONTROLÜMÜZ ALTINDA
ABD, o şehrin (Menbiç) bizim müttefik kuvvetlerimizin kontrolü altında olduğundan emin olmak istiyor. Başka herhangi bir gücün buraya tekrar girmesini en azından istemiyoruz. Bu tabii ki bizim tartışmalarımızın da temel noktalarından biri olacak çünkü stratejik olarak önemli bir şehir.”
SDG’YE DESTEĞİMİZ SINIRLI
“Her zaman Suriye Demokratik Güçlerine sağlamış olduğumuz desteğin kısıtlı olacağını, belli bir misyona odaklı olacağını belirttik.”
FETÖ İÇİN YENİ KANITLARI DEĞERLENDİRİRİZ
“(FETÖ) Bu örgütle ilgili bize sunulacak olan tüm kanıtları inceleyeceğiz. Biz de kendi çalışmaları sürdüreceğiz. Kendi bağımsız soruşturmalarımızı da devam ettireceğiz ve herhangi bir yeni kanıt da almaya her zaman hazırız.”
ABD’Lİ TUTUKLULAR İÇİN KARAR BEKLİYORUZ
“Türkiye’deki konsolosluklarımızın yerel çalışanlarının tutukluluğu konusundaki endişelerimizi de dile getirdik. Söz konusu davaların başarılı bir şekilde sonuçlanmasını umuyoruz.
ARTIK SURİYE’DE YALNIZ HAREKET ETMEYECEĞİZ
“Artık bu konuda yalnız hareket etmeyeceğiz. Amerika bir şey yapıp, Türkiye başka bir şey yapmayacak. Birlikte hareket edeceğiz. Bu çerçevede Suriye içinde başka terörist gruplar varsa onlarla ilgili de adımlar atacağız.”
250 MİLYON DOLAR BÜTÇE MESELESİ
(SDG’ye ayrılan 250 milyon dolarlık bütçe meselesi) “Savunma Bakanlığımızın önümüzdeki yıl bütçesiyle ilgili bütçeye sadece bu DEAŞ ile mücadelesinin gerçekleştirebilmesi için yeterli oranda bütçe ayrılmış durumda. Buna ilaveten gerekenin üstünde ilaveten herhangi bir kaynak ayrılmadı.”
TERÖRE KARŞI ORTAK DEKLARASYON
İki bakan arasında imzalanan ortak bildiride şu ifadeler yer aldı:
“65 yıldır NATO müttefikleri ve stratejik ortak olarak iki halk ilişkilerini, paylaştıkları hedeflerin ve çıkarların ilerletilmesi, ayrıca dünya genelinde demokrasi, hukukun üstünlüğü ve bireysel özgürlüklerin teşviki için hayati görmektedir. ABD, Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen hain darbe girişimini kınar ve Türkiye’nin demokratik yollarla seçilmiş hükümetiyle ve Türk halkıyla tam dayanışma içerisinde olduğunu belirtir. İki devlet, uzun süreli müttefikliğin ışığında ikili ilişkilerde öne çıkan meseleleri çözme konusundaki vaadini teyit eder. İki taraf, bu amaca yönelik olarak sonuç odaklı bir mekanizma oluşturulması konusunda anlaşmaya varmıştır. Söz konusu mekanizma en geç mart ayı ortasına kadar hayata geçirilecektir. Ortak gündemin küresel bir gündem olduğu; bunun terörle mücadele, kitle imha silahlarının yayılmasına karşı koyma, Suriye ve Irak dahil Ortadoğu’ya kalıcı barış ve istikrar getirme, enerji güvenliğini sağlama ve radikalleşme, şiddete varan aşırıcılık ve İslam karşıtlığıyla mücadele gibi birçok kritik konuyu kapsadığı teyit edilir. Türkiye ve ABD uzun süreli müttefikler olarak terörizmin her türü ve biçimiyle ortak mücadeleye olan kararlılıklarını teyit ederler. Türkiye ve ABD, DEAŞ, PKK, El Kaide ve diğer tüm terör örgütleri ve bunların uzantılarıyla mücadele konusundaki kararlılıklarını tekrarlarlar. İki taraf, iki ülke halkını doğrudan hedef alan terör tehditlerine karşı meşru müdafaa hakkını tanırlar. Türkiye ve ABD, Suriye’nin toprak bü- tünlüğünün ve ulusal birliğinin muhafazası- na olan bağlılıklarını teyit ederler. Bu amaçla Suriye içerisinde oldubittiler yaratılmasına ve demografik değişimlere yönelik tüm girişimlere kararlılıkla karşı dururlar. Suriye’nin dönüşümü ve istikrarlaştırılması konusunda eşgüdüm içerisinde olmaya kararlıdırlar. Türkiye ve ABD, Suriye krizi için yalnızca siyasi bir çözümün söz konusu olabileceği ve bunun yaşayabilir bir siyasi dönüşüm gerektirdiği hususunu teslim ederek, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtilen yerleşik parametreler ve Cenevre süreci çerçevesinde bu sonucun elde edilmesi için iş birliklerini yoğunlaştırmayı kabul ederler.”
KONGRENİN YAPTIRIM KARARINI KONUŞTUK
(‘Türkiye’nin yaptırımlara maruz kalacağı yönünde bir tehditte bulunup bulunulmadığı’ sorusu üzerine) “Burada Kongre’nin geçen yaz aylarında kabul ettiği kanunu değerlendirdik. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de konuştuğumuz gibi bu öncelikle belirlemiş olduğumuz konular arasında. Bu sadece Türkiye ile ilgili değil. Dünyada farklı ülkelere de bu tür satın almalar durumunda endişelerimizi dile getiriyoruz ve tabii birçok ülke bu konuda değerlendirmelerini yaptıktan sonra ilerlememe kararı da alıyor. Burada neyin risk altında olabileceğini anlamalarını sağlamaya çalışacağız.”