Suudi Arabistan’la Katar arasında bir süredir devam eden gerginlik, dün doruk noktasına çıktı. Güne krizle uyanan Körfez’de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Mısır ve Yemen, Katar’la tüm diplomatik ilişkileri kestiklerini duyurdu. İlerleyen saatlerde bu ülkelere Maldivler ve Libya da eklendi. Katar ile bütün kara, hava ve deniz trafiğinin de durdurulduğu açıklandı, bu ülkelerin topraklarında bulunan Katar vatandaşlarına yurtlarına dönmeleri için iki hafta süre verildi. Söz konusu ülkeler, kararlarına gerekçe olarak Katar’ın ‘IŞİD, El Kaide ve Müslüman Kardeşler gibi grupları destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmasını’ gösterdi.
Katar ayrıca Yemen’deki savaşta İran destekli Husilere destek vermekle suçlandı. Katar Dışişleri Bakanlığı’nın bu gelişmelere ilişkin açıklamasında ise karardan üzüntü duyulduğu belirtildi. Suçlamalar içinse ‘dayanağı olmayan, gerçek dışı iddialar’ yorumu yapıldı. Körfez’de yaşanan gelişmeler, başta Ortadoğu olmak üzere dünyada büyük yankı buldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Her şartta diyaloğun devam etmesi lazım ki var olan sorunlar barışçıl yoldan aşılsın. Mevcut tablodan üzüntü duyduk. Durumun normalleşmesi için de elimizden gelen her türlü desteği veririz” açıklamasını yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, “Tarafların birlikte oturup farklılıklarını konuşmasını destekliyoruz.
Körfez İşbirliği Konseyi dağılmamalı” değerlendirmesinde bulundu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Kendi bilecekleri bir iş. Biz, böyle kararlara karışmıyoruz” yorumunu yaptı. İran’da ise Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin yardımcılarından Hamid Ebu Talebi, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Diplomatik ilişkileri kesmek ve sınırları kapatmak, krizi çözmenin yolu değil. Bu yalnızca istikrarsızlığa yol açar” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan ile Katar arasındaki krizin ilk belirtileri 23 Mayıs’ta ortaya çıktı. Katar’ın resmi haber ajansı QNA, Emir es-Sani’nin konuşmayı yayımladı. Haberde Sani, İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilim eleştiriyor, Hizbullah ve Hamas’a karşı anlayış gösterilmesi gerektiğini söylüyor ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da uzun süre kalamayacağını belirtiyordu. Bu gelişmenin ardından S. Arabistan ve BAE, QNA ve El Cezire’yi yasaklarken, Katar, resmi haber ajansının Suudiler tarafından hack’lenerek söz konusu açıklamaların yerleştirildiğini iddia ediyor. Katar ve Suudilerin desteklediği güçler, halihazırda Libya, Yemen ve Suriye’de gerilim ve çatışma yaşıyor.
HİZAYA GETİRME OPERASYONU
Körfez’de yaşanan diplomatik krizi KARAR’a değerlendiren uzmanlar, Suudi Arabistan’ın, bölgede kendisinden bağımsız hareket eden Katar’ı ‘hırpalamaya’ çalıştığı kanısında. Uzmanlar, Suudilerin bu konuda ABD’nin de desteğini aldığını belirtiyor.
Suudi Arabistan önderliğindeki yedi ülkenin Katar’la diplomatik ilişkileri kesmesi, Ortadoğu’da son yılların en büyük diplomatik krizine yol açtı. Peki yaşananlar ne anlama geliyor? Konuyu Karar’a değerlendiren uzmanlardan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni ise Arap Baharı’ndan sonra yaşananlar nedeniyle Katar’ın İran’a yaklaşmak zorunda kaldığına dikkat çekerek şöyle konutu: “Katar Müslüman Kardeşler demek. Suudi Arabistan Mısır’daki Müslüman Kardeşlerin düşürülmesinde önemli rol oynarken Katar bu duruma bozulmuştu.
Peşinden ABD gelerek körfez ülkelerine yanaştı. Katar ile Suudi Arabistan arasında petrol boru hattı nedeniyle de çekişme var. Esad düşseydi Katar boru hattını Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıracaktı. Bu süreçte hem Müslüman Kardeşler ve El Nusra, sonra petrol boru hattı nedeniyle yaşananlar Katar’ın İran’a yanaşmasını sağladı. Bu da ABD ve körfez ülkelerinin Katar’ı reddetmesiyle sonuçlandı.” Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur ise ABD Başkanı Donald Trump’ın Riyad ziyaretinin ardından Ortadoğu’da yeni adımların atılmaya başlandığını söyledi. Katar’dan Hamas ve Müslüman Kardeşler’e verdiği destekten vazgeçilmesinin talep edildiğini ifade eden Okur, bu durumu fırsat bilen Suudi Arabistan’ın Trump’tan aldığı destekle Arap Baharı’ndan bu yana aralarında husumet bulunan Katar’ı çevrelemeye çalıştığını söyledi. Okur “Amerikan ordusu Katar’daki varlığından memnun. Yani Katar’ı bütünüyle kaybedecek bir şeye izin vermezler ama Katar’ın biraz hırpalanarak daha da arzu ettikleri bir çizgiye gelmesini isterler. Suudi Arabistan’la Katar arasındaki gerginlik de çok eski. Trump’ın gezisinin, o büyük silah siparişlerinin ardından fırsat doğdu. Suudi Arabistan ile Körfez’deki müttefikleri bunu kullanıyor” dedi.
KATAR İRAN’A KARŞI OLMAK İSTEMİYOR
Katar’ın İran meselesinde de arada kalan bir ülke olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okur, “Katar’ın Basra Körfezi’ndeki doğalgaz yatakları, İran’la komşu olan doğalgaz yatakları. O yüzden doğrudan bu gerginliğin tarafı olmamaya gayret ediyor” ifadelerini kullandı. Suudi Arabistan öncülüğünde Katar’ın işgal edilebileceği yönündeki yorumlara katılmadığını dile getiren Okur, “O aşamaya gelecek bir şey değil. Çünkü Katar Suud’a karşı güvenliğini garanti altına alabilmek için ülkesinin önemli bir kısmını Amerikan üssü haline getirmiş bir yer. Öyle bir şeyin olacağına dair emareler, o üsler taşınmaya başladığı zaman ortaya çıkar. Henüz o aşamaya gelmiş bir kriz gözükmüyor” diye konuştu.
TÜRKİYE HERKESE EŞİT MESAFEDE OLMALI
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, Körfez krizinin ardından Türkiye’nin durumuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Peki Türkiye ne yapacak. Heyecanlı bir tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye’nin geriye çekilerek hepsine eşit mesafeden bakması gerekiyor. Ancak Türkiye’nin bu şekilde hareket etmesine izin verilecek mi? Katar ve Suudi Arabistan ile körfez ülkelerinin yaklaşımı ne olacak? Türkiye ile Katar arasında çok iyi ilişkiler var, yatırımlar var. Aynı zamanda ABD’nin yanında durmak gerekiyor ama onlar da YPG ile ortak operasyon yapıyor. İran’la da anlaşmazlıklar var ama Katar İran’a yaklaşabilir. Özetle bu konu ABD’nin puzzle bilmecesine dönüştü. Katar’ın ne yapacağını zaman ve ABD’nin tavrı gösterecek. ABD’nin üslerini kapatması Katar açısından zorlayıcı olacaktır. Katar bu baskıyı hazmedeyebilir ve Suudi blokuna geçer. Ya da İran’a yaklaşır.”