Habertürk yazarı Çetiner Çetin'in Türk yetkililerden aldığı bilgilere göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın elinde Kaşıkçı'nın sesinin yer aldığı iki ayrı ses kaydı bulunuyor.
Kayıtlar içerisinde Kaşıkçı'ya ait olan kısmın toplam 11 dakika olduğunu belirten Çetin, CIA Direktörü Gina Haspel'in kaydı dinlediğini ve Washington'a ilettiğini yazdı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü başta inkar edip sonra itiraf etmek zorunda kalan Riyad, bugüne kadar Türk yetkililerin Kaşıkçı cinayetine dair yerli ve uluslararası basına sızdırdığı bilgiler doğrultusunda köşeye sıkıştı. Sızan her bilgi ile Riyad panikledi ve devlet söylemi defalarca değişti. Elbette bu kadar çok sızıntı bilgi kirliliğine de neden oldu.
Türk yetkililerden aldığım bilgiye, göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın elinde Kaşıkçı’nın sesinin yer aldığı iki ayrı ses kaydı bulunuyor. Bu kayıtlar içerisinde, Kaşıkçı’ya ait olan kısım toplam 11 dakika. Amerikalı kaynaklarımla yaptığım görüşmelerde ise geçtiğimiz haftalarda Türkiye’ye gelen CIA Direktörü Gina Haspel’in toplam 11 dakikalık ses kaydını dinlediğini ve kayıtları Washington’a ilettiğini teyid ettim.
2 Ekim günü saat 13.14’te konsolosluğun A ünitesinin kapısından içeri giren Kaşıkçı, kendisini öldürmeye gelen 15 kişilik infaz timinden 4 kişi tarafından karşılanıyor. İçeri girer girmez ekipten biri kolundan tutuyor, Kaşıkçı ise "Kolumu bırakın, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye tepki veriyor. Vize vb hizmetlerin görüldüğü A ünitesindeki 7 dakikalık ses kaydının tamamının bu 4 kişi ve Kaşıkçı arasında geçen tartışma olduğu belirtiliyor.
İŞKENCEYİ ARATMAYAN ARBEDE
Akabinde bu 4 kişi Kaşıkçı’yı içerideki kapıdan idari birimlerin olduğu B ünitesine getiriyor. Bu bölümde sözlü atışma, kavga, arbede ve darb seslerinin yer aldığı 4 dakikalık bir ses kaydı olduğunu belirten Türk yetkili Kaşıkçı dışında 7 farklı Suudi erkeğin sesinin olduğunu ifade etti. Yapılan teknik analizler sonunda bu 7 sesin dağılımı şöyle:
Dördü, A ünitesinde karşılayan ekip. Beşinci ses veliaht prensin yakın koruması olan ve bu infaz ekibinin koordinatörü olduğu iddia edilen Maher Abdelaziz Mutreb. Altıncı ses soruşturma dosyasının birinci derecedeki şüphelisi Suudi başkonsolos Muhammed el Uteybi’ye ait. Yedinci sesin ise kime ait olduğu henüz tespit edilememiş. Mutreb’in Kaşıkçı içeri girer girmez ‘Hain, hesap vereceksin’ dediği ifade ediliyor. Şunu belirteyim, tarafıma aktarılan bilgiye göre, B ünitesinde Kaşıkçı’nın maruz kaldığı darbın işkenceden aşağı kalmayacak kadar şiddetli.
Yetkililer, bir üst katta, makam odası, kripto odası ve sağır odanın olduğu C ünitesinde Suudi bir telefon hattıyla 19 kez Suudi Arabistan’ın arandığı, bu görüşmelerin dördünün prens Selman’ın özel danışmanı, Suudi trol ordusunu yöneten ve muhalif isimleri tespit eden Saud al Kahtani’le gerçekleştiğini belirtiyor. Telefon teknik takibinden sonra bu sesin B ünitesindeki ‘Hain’diyen kişinin sesiyle eşleştiği, ve bu seslerin ikisinin Mutreb’in havaalanında pasaport kontrolü sırasında kayda düşen sesle örtüştüğü belirtiliyor. İlk telefon görüşmesi ise Kaşıkçı’nn içeri girmesinden 13 dakika sonra gerçekleşiyor.
UZUN SESSİZLİK
Türk yetkililerin elinde bir üst kattaki C ünitesinden herhangi bir ses kaydı bulunmadığı kaydediliyor. Ancak merdivene yakın noktalarda yapılan konuşmalar kayda girmiş. Kaynakların belirttiğine göre 11 dakikalık arbede ve kavga seslerinin ardından 1 saat 50 dakika süren bir sessizlik hakim. Bu zaman diliminde Suudi ekibin jammerları çalıştırdıkları iddia ediliyor. Yaklaşık iki saat süren sessizliği bozan ilk ses merdivenlerden hızlıca inen 3 Suudi yetkiliye ait. Yetkililerin biri A ünitesinin kilitlenmesini isterken bilişim uzmanı olduğu düşünülen bir diğeri ise kamera kayıtlarını sıfırlıyor ve datayı alıyor. Savcılık ve polis ekiplerinin konsoloslukta yaptığı arama sonrasında bina içerisinde 19 kameranın olduğu, bu kameraların Kaşıkçı daha gelmeden işlevsiz hale getirildiği belirtiliyor.
KIYAFETLERİNİ GİYMEK ÜRPERTTİ
Geçtiğimiz haftalarda infaz timinden 57 yaşındaki Mustafa el Mudeyni isimli mühendisin Kaşıkçı’nın öldürülmesi sonrasında dublörlük yaparak kıyafetlerini giyindiğini, bir taksiye atlayarak akabinde Sultanahmet’e gittiğini yazmıştık. Yetkililerin ifade ettiğine göre, iki saate yakın sessizliği bozan ikinci şey dublörün hazırlanması. Mudeyni ‘Yirmi dakika önce öldürdüğümüz adamın kıyafetlerinin üzerimde olması ürpertici’ diyor ve sonra Kaşıkçı’nın ayakkabılarının ayağını sıktığını belirtiyor. Yapılan hazırlıklar sonrasında ayakkabıyı kimsenin fark etmeyeceği için kendi spor ayakkabıları ile gidebileceğine ve Kaşıkçı’ya benzediğine dair onay alıyor ve ekibin talimatına uyuyor: İlk önce dört sokak yürü, sonra taksiye bin, Sultanahmet’e git, kıyafetlerden kurtul ve konsolosluk rezidansında bizimle buluş. Şehir kamera kayıtları Mdeyni’nin talimata aynen uyduğunu ortaya koyuyor.
Ekibin kalanı ellerinde valizlerle B ünitesinden açılan çıkış kapısından ayrılarak içeriye parketmiş olan Mercedes Vito’ya binerek konsolosluk rezidansına gidiyor. Başkonsolos ise ekibin çıkışından 46 dakika sonra kendi makam aracıyla rezidansa geçip tam üç gün çıkmıyor. Hemen akabinde ise zaten Türkiye’den Riyad’a kaçar gibi gidiyor.
CESET PARÇALANDI MI?
Türk yetkililerin elindeki ses kaydında Kaşıkçı’nın öldürülme anına ait veri olmadığı bildiriliyor. Bunun sebebi ses kaynaklarının giriş katındaki A ve B ünitelerinde olması, üst katın sesini alamaması. Ancak güvenlik ve savcılık yetkilileri gerek eldeki kayıtlardan gerekse konsolosluğun C ünitesinde yaptıkları aramalardan Kaşıkçı’nın önce sorgulandığı, sonra uyutulduğu, akabinde ise bedeninin parçalandığı kanaatine varmış durumda. Bu konudaki dayanaklarını ise şöyle sıralıyorlar:
Öncelikle üst kattaki 3 odanın duvarları Kaşıkçı olayının hemen sonrasında boyanmış. Ayrıca mermer olan zemin ve süpürgelikler iki farklı kimyasal ile temizlenmiş ancak arama ekipleri bu kimyasalların kalıntılarını buldukları gibi bazı dokulara da rastlamış, özellikle süpürgeliklerde.
Bir diğer husus ise elektrik prizleri gibi noktalarda bulunan parmak izleri infaz ekibi üyelerininki ile eşleşiyor. Yetkililer adli tıp uzmanı olduğu bilinen Salah Muhammed el Tubeiki’inin iki farklı prizde parmak izi çıktığını ifade ediyor. Bu noktada Suud pasaportlarının çipli olması, infaz ekibinin Türkiye’ye giriş yaparken gerçek, diplomatik pasaportları ile giriş yapmış olmaları ve havaalanındaki parmak izleri iz sürerken olay yeri inceleme ekiplerinin elini rahatlatmış gözüküyor.
ERDOĞAN’IN SORUSU: YEREL İŞBİRLİKÇİ KİM?
Suudi resmi yetkililerinin ortaya attığı iddia bir yerel yani Türk vatandaşı işbirlikçi ile birlikte çalıştıkları, Kaşıkçı’nın cesedini bu isime teslim ettiklerini söylemiş sonra bir başka Suudlu üst düzey yetkili tarafından yalanlanmıştı. Kaşıkçı dosyasının aydınlanması adına bizzat taraf olan ve soruşturma sürecini yakinen takip eden Cumhurbaşkanı Erdoğan olayla ilgili her konuşmasında, "Yerel işbirlikçiniz kim, adını verin" şeklinde konuştu. Geçtiğimiz hafta Suudi savcılığının yaptığı basın açıklamasında tekrar bu yerel işbirlikçi iddiası gündeme geldiği gibi, savcılık sözcüsü tarafından ‘yerel işbirlikçiler’ ifade kullanıldı, bu şahısların robot resimlerinin çizildiği ve Türk makamlarına iletileceği söylendi.
SUUDİ SAVCIYA DİKKAT
Sayın Cumhurbaşkanı'nın üzerine basa basa gündeme getirdiği bu konu önümüzdeki günlerde farklı bir boyut kazanacak gibi duruyor. Zira Suudi ve BAE medyalarında çıkan köşe yazılarında yerel işbirlikçileri arasında Türk güvenlik birimlerinden isimlerin olduğuna yönelik iddialar dolaşıyor. Ankara’daki yetkililer ile görüştükten sonra onların da bu minvalde istihbarat aldıklarını öğrendim. Suudi Arabistan’ın kullandığı yerli işbirlikçinin ismine, resmine sahip olmaması ilginç olmakla beraber savcılık sözcüsünün konuşması, süreci uluslararası soruşturma boyutuna taşımaya çalışan Ankara hakkında mide bulandırıcı planlar yaptığı fikrini güçlendiriyor. Yani Suudi Savcı olayı aydınlatma yerine mide bulandırma çabasına girebilir. Ankara bu hamleye karşı hazırlıklarını yapıyor.