[Karar]
CELAL DEMİRBİLEK
Karate sporunu, Türkiye’ye tanıtan isimdi o... Karate denince onun adı gelir: Hakkı Koşar… Sadece o mu? Eşi, kızları, damatları, torunları da karateci... Karate literatürü ile ‘Grand Sensei’ (Karatenin üstadı... Hakkı Koşar ve karatesi için yıllarca çok şeyler yazıldı. Ama bir şey vardı ki... Yıllar sonra Hakkı hoca bir sırrını KARAR'a açıkladı.
Muhabirimiz Celal Demirbilek’in sorularını yanıtlayan Hakkı Koşar, bir müsabakada alınan puanları gözleri kapalı, çıkan seslerden anlayabiliyor / FOTO: KARAR
VAPURDA BÜYÜK SÜRPRİZ
İşte Hakkı Koşar’ın ağzından o sır… “Annem ile babam ben 2 aylıkken ayrılmışlar. 31 yaşındaydım. Bir gün Kadıköy’de vapurdan indiğimde bir beyefendi sol omuzuma dokunarak “Bir bakar mısın” dedi. “Buyrun” dediğimde “Ben Nasır Koşar senin babanım” diyerek bana sarıldı. Düşünün 31 yıl sonra ilk kez babamı gördüm. O güne kadar fotoğrafını bile görmemiştim. Şaşırdım, inanamadım... Çünkü Kuleli Askeri Lisesi’nde ve Harp Okulu’nda hep sınıf subaylarım, tabur ve alay komutanlarım hep benim babam oldular. O kişinin gerçekten babam olduğunu anladım. Ve bu sırrımı yıllarca gizledim.”
sırrımı yıllarca gizledim.” Türkiye’ye ilk karateyi yarım asır önce getirdi. Eşi Leyla Koşar, Türkiye’nin ilk kadın karatecisiydi. “Dünyada ailem gibi karateci bir aile yok. Kızlarımın ve torunlarımın Avrupa
ve dünya şampiyonalarında dereceleri var” diyen hakkı Koşar, 170 bin üzerinde karateci yetiştirdi. Üniversitelerde, sivilde, askeri ve polis yüksek okullarında, SAS ve SAT kurslarında karate dersleri verdi. Ankara’da İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ziyaretinde bir yakın dövüş takımı ile yaptığı gösteri büyük ilgi gördü.
YILDIRLARLA ÇALIŞTI
Hakkı Koşar karatenin tanınması için birçok çalışma yaparken sinema filmlerinde rol aldı. Bir dönem Cüneyt Arkın’ın karate öğeleri taşıyan filmlerinde oynayan Koşar ayrıca Kartal Tibet, Müjdat Gezen, Sadri Alışık ve İrfan Atasoy ile de çalıştı.
BABA DEĞİL SENSEI DİYORLAR
Hakkı Koşar’ın kızlarından Meltem Koşar Yozgat, karatenin hayatlarında önemli bir öğe olduğunu belirterek “Çoğunlukla babamıza baba diye değil ‘Sensei’ diye sesleniriz. Yaşamımızın büyük bir kısmı karate salonumuzda geçtiğinden böyle bir alışkanlık oldu” dedi. Yozgat “Hiç birimiz babamızdandan bir tokat yemedik ama evde başka salonda bambaşka olur... Öğrencilere bizlerden daha çok tolerans sağlar. Biz kardeşler ‘Kata’ müsabakalarımızı torpil olmasın diye gözlerini kapatarak izlerdi. Nasıl diye sorarsanız; sesimizin sıkışımından, yani mideden çıkan sesten, karındaki merkezi güçten anlardı.