HABER MERKEZİ / İSTANBUL
Önceki gün İdlib'de Esad rejiminin düzenlediği kimyasal saldırı, Suriye iç savaşında yaşanan ağır vahşeti bile gölgede bıraktı. Suriye'deki katliamı göstermelik tepkilerle izleyen dünya, kimyasal gazla zehirlenen bebek ve çocuk fotoğraflarına bir ton daha fazla ses yükselltti. Ancak ABD'nin Türkiye saatiyle 03.40'ta Suriye'nin Humus kentindeki Şayrat Hava Üssü'ne düzenlediği saldırı, Rusya, İran ve Esad için soğuk duş etkisi yarattı. Trump'un müttefik ülkeleri ABD'nin yanında olmaya çağırdığı açıklamayla duyurduğu saldırı, başta Türkiye ve İngiltere'den siyasi geçiş sürecini sağlayacak şekilde askeri güç kullanılmasına tam destek mesajıyla ve memnuniyetle karşılandı. Kimyasal bombaları atan uçakların kalktığı havaalanına yapılan saldırı uluslararası kamuoyunda farklı yorumlara neden oldu. ABD'nin Obama dönemindeki tutumuyla Rusya, İran ve Esad'ın ellerinde kaderine terkettiği Suriye'ye geri döndüğü yorumları yapılırken, bu saldırının göstermelik ve devamı gelmeyecek bir gösteriş hamlesi olduğu değerlendirmeleri de yapıldı. Karar yazarları dünyayı uykudan uyandıran saldırıyı yorumları.
ABD OYUNA GERİ DÖNDÜ
Mustafa Karaalioğlu: Dün gece yapılan hava saldırısı, ABD’nin Suriye’de istediği taktirde ne kadar ağırlık koyabileceğini gösterdi. Hiç olmazsa kimyasal silah kullanımında kırmızı çizgileri olduğunu gördük… Baştan Suriye’de bulunuyorlardı ama oyun kurucu değil daha çok denetim ve kontrol pozisyonuna sıkışıp kalmışlardı. Hava operasyonu bu rolü genişletti. Rusya’ya tek başına değilsin, demiş oldular. Böylelikle, Trump’ın pragmatik liderlik özelliğini de ilk kez sahada gördük. Yakın zamana kadar “Bize ne Suriye’den” veya “Esad’la anlaşmamız lazım” gibi mesajlar geliyordu. Dün birdenbire bomba yağdırdılar… Ancak, operasyon dün geceki hacmiyle sınırlı kalırsa göstermelik ve etkisiz olmaya da mahkumdur. Bu kadarı ne Esad’ı ne de Putin’i durdurmaya yeter... Trump yönetiminin hızla Esad’lı çözüm eğiliminden uzaklaşması ve müttefiklerini denkleme katarak kalıcı çözümü zorlaması lazımdır. Şunu da belirtelim… ABD operasyonu kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de Washington’a yakınlaştıracak, Moskova’dan uzaklaştıracaktır. Esad’a karşı olmak bağlamında bu saflaşma doğaldır da.
BEKLENTİ DEVAMININ GELMESİ AMA İŞARET YOK
Prof. Dr. Mensur Akgün: Beklentimiz ABD'nin başladığı işi sürdürmesi yönünde. Türk Dışişleri Bakanlığı da beklentisininin bu olduğunu açıkladı. ABD'nin siyasi süreci zorlayacak, geçiş hükümetinin kurulmasını sağlayacak askeri yaptırımlar silsilesine uygun şekilde hareket etmesini umuyoruz. Ancak çok öyle olacak gibi görünmüyor. Önyargılı düşünmemek lazım elbette. Ancak ABD'nin performansı, Trump yönetimi ve bizzat kendisinin Suriyeliler hakkındaki düşünceleri, çok yakın zamanda Suriye'nin geleceğine yönelik rejimi değil, IŞİD'i hedef aldıklarına ilişkin sözleri bizi karamsarlığa sevkediyor.
Ama bu kimyasal silah meselesi, yarattığı zararın ötesinde ABD açısından önemli. Çünkü burada kitle imha silahı kullanılması söz konusu. Buna göz yumacak olurlarsa bugüne kadar sergiledikleri tavırla çelişecekler. Aynı zamanda sadece 50 cruise füzesi atarak, 6 kişilik bir zarara yol açtılar. İsteseydi daha farklı bir zarar da verebilirdi. Bu nedenle de doğrusu kuşku işaretleri olduğunu düşünüyorum. Burada ABD üzerinde müttefiklerinin ne şekilde baskı kuracakları önem kazanıyor. İngiltere ve Türkiye'nin açıklamaları ABD politikalarının şekillenmesinde rol oynacayacaktır. Rusya ile olan ilişkileri kopartmadan en akıllıca yol bulunmalı. Türkiye'nin siyasi sürecin hızlanması için güç kullanılması önerisi son derece doğru ve yerindedir. Bu siyasi süreç nihai sonucuna varmayacak olursa da güvenli bölgeler oluşturulması önerisi son derece doğrudur. Bu noktada da Türkiye'nin kontrolü altındaki bölgenin güvenliğinin sağlanması mı, PYD'nin güvenli bölgesinin mi planlandığı gibi yine bir bölünmeye yol açacak tablo oluşabilir.
Sonuç olarak öncelik Suriye sorunun çözülmesidir. Cenevre'de daha BM Güvenlik Konseyi'nin kararları doğrultusunda geçiş sürecinin sağlanması yönünde alınan karar uygulanmalıdır.
Esad'ın yanındaki Rusya ve İran'ın bundan sonraki tutumu konusunda ise şunları söylemek mümkün. İran açısından Esad vazgeçilmez bir faktör olarak duruyor. Ancak ABD ve İsrail IŞİD kadar İran'ı da tehdit olarak algılıyor. İran'ın varlığını azaltacaksa Esad'ın gitmesini kolaylaştıracak politikalar ve güç kullanılması da dahil izlenecektir.
Rusya ise yaptıkları açıklamalarda Esad'ın vazgeçilmez olduğunu söylüyor ancak uygulamaları farklı. Bu noktada önemli olan bir şey yaparken bir başka şeyi bozmamak. Rusya ve ABD'nin karşı karşıya kalmaması, dünyanın bir savaşa sürüklenmemesi gerekir.
Trump'un açıklamasında dünya ülkelerine ABD'nin yanında olma mesajında eğer ciddiyse, Suriye'nin Dostları Grubu veya NATO'yu 4'ncü madde kapsamında acil toplantıya çağırabilirdi. Mesajını kurumsallaştırmadığı takdirde bir anlam ifade etmiyor. Umarım yanılıyorumdur.
YENİ BİR SİYASET İSE SURİYE'DE DENGELERİ DEĞİŞTİRİR
Galip Dalay: Burada iki önemli durum var. Yakın döneme kadar ABD dolaylı olarak da olsa IŞİD'le mücadele Esad'la çalışalım diyordu. Hatta Suriye'de bazı bölgelerin IŞİD'den alınıp rejim kontrolüne geçmesinde bile 'ne ala' modunda bir yaklaşım vardı. Kimyasal saldırı sonrası ABD'nin artık dolaylı ya da dolaysız Esad'la işbirliği meselesini gündeme getirmesi en azından kısa vadede olası değil.
İkinci konu da ABD ile Rusya'nın Suriye'de ne ölçüde birlikte çalışabilir olduğu. ABD'nin saldırısı sistematik olur ve yeni bir sisteme dönüşürse ABD ve Rusya'nın karşı karşıya gelmesine neden olur. Ancak bu bir kereye mahsus bir saldırıysa Rusya ses çıkartmayacaktır.
Bu noktada önemli olan bu bir operasyon mu siyaset mi bunun netlşmesi. Eğer sadece bir kereye mahsussa Suriye'de sahasında çok dramatik bir değişiklik beklememek lazım. Eğer bu yeni siyasete evriliyorsa, ki bundan çok emin değilim, yeni siyaset Suriye sahasında değişikliğe götürebilir. İlla sistematik bombalama yapılması da gerekmiyor, uçakların kalkışı net şekilde engellense bile önemli bir değişiklik olur.