MERVE ŞİŞMAN
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan KARAR TV'de konuştu. Gündem Özel programında konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, Ekrem İmamoğlu'nun davası üzerinden iktidarı eleştirerek, "korkuyorlar, devletin gücünü eline geçirenler kendisine rakip görenleri ezmeye çalışıyor" ifadelerine yer verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, ülke gündeminin öne çıkan isimlerinden bir tanesi. İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret ettiği yönündeki iddialarla yargılandı.
Ekrem İmamoğlu duruşmaya katılmadı. Avukatları, belediye başkanları, milletvekilleri ve parti üyesi isimler mahkeme salonundaydı. Hazırlanan iddianamede, suç tarihi olan 4 Kasım 2019 günü itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Üsküdar Fethipaşa Korusu'nda basın mensuplarına yaptığı açıklamalar sırasında "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa'da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır..." şeklindeki konuşmasıyla YSK üyelerine hakaret ettiği öne sürüldü.
İstanbul Kartal'daki Adliye'sinde gerçekleştirilen davadaki karar ise 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası yönünde oldu. Türkiye'nin gündemine düşen bu karar ise tepkilere neden oldu.
Ekrem İmamoğlu, bu kararın ardından İstanbul Saraçhane'de İYİ Parti Lideri Meral Akşener ile birlikte konuşma yaptı. İmamoğlu'nun yaptığı konuşmadan öne çıkan cümleler ise, İstanbul seçimlerini 800 bin oy farkı ile kazanmadan önce yenilenen seçimdeki konuşmasını hatırlattı. Ekrem İmamoğlu, Saraçhane'de, "Heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. yolumuz uzun" şeklinde konuştu. Saraçhane'deki konuşmanın ardından DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, KARAR TV'nin Gündem Özel programında konuştu.
DEVA Partisi Lideri Ali Babacan'ın öne çıkan konuşmaları şöyle:
Açıkçası bizim beklemediğimiz bir karar. Çünkü dosyayı incelemiş dosyanın hukuk karalarına vakıf olmuş bir hukuk ekibimiz var bizim. Bu davanın daha çok beraatle sonuçlanacağı yönündeydi. Fakat Türkiye'de koskoca bir gerçek var. Siyasi içerikli her türlü dava bizzat hükümet tarafından yönetiliyor. Yargı bağımsızlığının kenara itildiği bir şeyle, tabloyla karşı karşıyayız. Bugünkü basın toplantısında da bundan bahsettim.
"İMAMOĞLU İLE İLGİLİ ALINAN KARAR HUKUK DIŞI"
DEVA Partisi Lideri Ali Babacan konuşmalarına şu sözleri ekliyor: "Bugün İmamoğlu ile ilgili alınan karar bizim hukukumuzun değerlendirilmesi tamamen hukuk dışı bir karar. İlk etapta düzeltileceğini bekliyoruz, ilk üst mahkemede bu kararın düzeltileceğini bekliyoruz. Böyle olması gerektiğine inanıyoruz. Devletin gücünü eline geçirenler, kendisine rakip görenleri ezmeye çalışıyorlar.
Kendisi hukuk dışı yöntemlerle engellemeye çalışılmış. Şimdi ise aynı yöntemleri başkaları üzerinden uygulanması büyük bir hayretle izliyorum. Bu ülkeye bu yakışmıyor. Bu alınan kararlar panik halinde olduklarını gösteriyor.
"SEÇİMLERDE KAYBETMEKTE VAR KAZANMAKTA VAR"
Kaybedince giderseniz. İktidar kaybedeceğini hissediyor. Bunu anladıkları için panik havası içindeler. Seçimlerde kaybetmekte var kazanmakta var. Siyaset stratejisi açısından da hata yapıyorlar. Örneğin İstanbul seçimlerinde bunu gördük. Seçimlerde birinci turda iptal ettiler. '10 bin oy ile İstanbul'u mu vereceğiz' dediler. Sonra 800 bin fark ile gördüler. Sandıktan ne çıkacağıyla alakalı kaygılılar. Sandıktan bir şeyler çıkmadan önce ön alarak 'ne yapabilir?' diyerek panik halinde işler yapıyorlar. Zamanında zulüme uğramış birisi şimdi böyle davranıyorsa başka bir açıklaması yok, kabul edilebilir bir şey değil.
Sayın Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeyken yetkilerden şikayet ediyordu. Belediyecilik anlamında bizim planlarımız var. Muhtarlara kadar yapılması gerekenleri tek tek planladık. İnşallah seçimlerden hemen sonra bunları düzenleyeceğiz, hepsinin takvimi de belli. Sayılı günler çabuk geçer. Seçimden sonra yeni bir Türkiye'ye başlayacağız. Seçimi alırız diye güvenen Cumhurbaşkanı yoksa neden kendisine en ufak bir eleştiri olduğu zaman davaya yönelsin. Şu anda 10 bine yakın davası var. Her türlü hakareti yapıyor ama Cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığı var.
Kendisine yapılan hakaretlerde hukuk şemsiyesinin altına sığınıyor. Şu andaki hükümet gözüne kestirdiği partileri ya da şahıslarla iki yöntem uyguluyor. Ya ikna etmeyi deniyor ya da ikna etmesi güç insanlara sopa çeşitlerine bakıyor. Ya havuçla ya da sopayla yöntem kullanıyorlar. Seçime en geç altı ay kala nihai kararın verileceği her şeyin üstünde olacağını göreceğiz. Çünkü sayılı gün çabuk geçecek.
"KILIÇDAROĞLU ALMANYA'DAN BENİ ARADI"
Ekrem İmamoğlu'nun Saraçhane'deki konuşmasına değinen Ali Babacan, "Kılıçdaroğlu, Almanya'dan beni aradı. Her türlü hukuki süreçte varım. Ekrem İmamoğlu'nun Saraçhane'deki görüşmesine de DEVA Partisi olarak yardımcılarımız, parti içerisindeki kişilerimiz katıldı. Kendisine destek vereceğimizi de söyledim." şeklinde konuştu.
İSTANBUL'A KAYYUM ATANIR MI?
Sayın İmamoğlu'nun beraati için hep beraber gayret göstermemiz gerekiyor. Şu anda hükümetin kayyum uygulaması var. 'Canım istedi atadım' şeklinde davranıyorlar. Dolayısıyla kocaman İstanbul.. İstanbul'un bir siyasi iradesi oluşmuş. İstanbul'un net bir siyasi tercihi oluşmuş. Milyonlarca insanın siyasi iradesini ve tercihini yok sayarak keyfi bir uygulamayı yapacak cürete sahip olmaması lazım iktidarın. Bu kadar ileri gitmemeleri lazım. Hukuk tanımadıkları için olmaz diyemiyorum bu seçenek için. Bu tür durumlarda doğrusu ne ise onu destekliyoruz. Bütün bunlar nihayetinde hükümetin karar vereceği şey.
"SAVCILARIMIZIN VİCDANINA GÜVENMELİYİZ"
Erdoğan'a karşı sağlam bir duruş yapmamız gerekiyor. Tarihi bir süreç işletiyoruz. Görüyorlar ki biz bu ülkeyi kendilerinden daha iyi yöneteceğiz. Savcılarımızın vicdanına güvenmeliyiz. Biz DEVA Partisi olarak kendi varlığımızı milletimizin varlığına armağan ettik. Hükümet programından daha detaylı bir çalışma. Karşımıza çıkan her hukuk garabeti bizim azmimizi sadece arttırıyor. Demek ki ne kadar doğru iş yapıyoruz diyoruz. Daha çok çalışmamız gerekiyor. Yaşadığımız olaylara bakın. Yaşadığımız sorunların köküne baktığımızda hukuk ve adaletten kaynaklı sorunlar olduğunu görüyoruz. Ekonomiyle ilgili sorunlar bile hukukla ilgisi oluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi kendine yetki veriyor.
ALTILI MASANIN CUMHURBAŞKANI ADAYI EKREM İMAMOĞLU MU?
Elif Çakır'ın 'İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olursa siyasi yasağın önüne geçilebilir gibi düşünceler de var. Altılı masanın Cumhurbaşkanı adaylık durumunu İmamoğlu'na gelen bu siyasi yasak etkiler mi?' sorusuna Ali Babacan şu sözlerle cevap veriyor: "Biz altılı masanın Cumhurbaşkanı adaylık tespitini bütün bu ortak çalışmalarını bütün bu ortak çalışmalar bittikten sonra düşünüyoruz. Burada büyük bir hedefimiz var. Ardından ortak bir aday düşüneceğiz. Çok sıcak bir gelişme var. Partimizi bağlayacak bir gelişme hakkında ve altılı masa hakkında direkt olarak konuşmam doğru olmaz."
"ANKETLERDEN ÖNCE KENDİ TEŞKİLATIMIZDAN GELEN BİLGİLERE ÖNEM VERİYORUZ"
Ankara’da gazetecilerle bir araya gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu, adaylık için ilk kez çok net konuşmuştu: "Ben arzu ediyorum, ben olayım. Ama önemli olan kişiler değil, ülkenin geleceği. Her partinin kendi genel başkanı, doğal adayı olabilir. Sorduğunuz zaman İYİ Parti’nin il, ilçe başkanlarına ‘Benim adayım Akşener’ diyorlar. Bu doğal. Ama bu örgütün belirleyeceği bir şey değil ki. Önemli olan 6 liderin adayı belirlemesi." şeklindeki ifadesini Ali Babacan şu sözlerle cevaplıyor: "Bizim telefonlarımız çalıyor. Pazar günü seçim olsa kime oy verirsiniz? diyorlar. Kusura bakmayın deyip kapatıyoruz. Anketlerden önce kendi teşkilatlarımızdan gelen bilgilere daha çok önem veriyoruz. Bütün bu süreçleri izlememiz gerekiyor. Bazı isimler çok toplumun önünde, her gün sınavdan geçen isimler. İnsanların doğru tercihleri ancak kapsamlı bilgilerle mümkün olabilir. Dolayısıyla her genel başkanın böyle bir isteği olabilir. Seçilecek aday diye biz işaret etmiyoruz. Bizim söylediğimiz şey bizim adayımızın seçilmesini tabii ki isteriz. Kim aday olursa olsun geçiş sürecinde ülkeyi nasıl yönetileceği hakkında ortak karar olacak. Dolayısıyla bu noktada hazırlıklar olacak."
"VATANDAŞIMIZA 'KİMİ ÇIKARIRSAK SEÇİLECEK' DİYEMEYİZ"
Biz vatandaşa kim aday olursa olsun seçilecek diyemeyiz. Öyle bir durum yok. Biz vatandaşımıza kimi çıkarırsak seçilecek diyemeyiz. Vatandaşımızın tercihi çok önemli. Altı parti mutabakat oluştursun. Ondan sonra aday belirleme tutumuna geçmek istiyoruz ve bu konuda ısrarımızı devam ettireceğiz sonuna kadar. DEVA Partisi olarak kısa bir isim listesi sunacağız. Diğer isimlerde gelecektir diğer partilerden buna göre bir değerlendirme yapacağız.
"SEÇİLECEK CUMHURBAŞKANI ÜLKEYİ İSTİŞARE İLE YÖNETECEK"
Altılı masada herkes şu konuda mutabık. Seçilecek Cumhurbaşkanı ülkeyi katılımcılık esasına göre yönetmesi, istişare ile yönetmesi konusunda mutabıkız. Aynı zamanda altı partinin genel başkanı ile Cumhurbaşkanın ile yakın temasta olması ve söz konusu olan önemli kararlarsa atama veya düzenleme kararları. Bu atama ve düzenleme durumunda ise altılı masanın genel bir kararının olması durumunda da anlaştık. Devletin organizasyon aşamasını nasıl düzenleyeceğinizle alakalı bir konu. Burada önemli olan işin ilkesi. Altı partide diyor ki 'altı partinin genel başkanlarıyla hareket edilecek' şeklinde.
"ERDOĞAN GİDİNCE YERİNE BAŞKA BENZERİ GELMESİN"
Seçilen Cumhurbaşkanı istişareye önem veren birisi olduğunu kamuoyu ile paylaşacak. Aday olurken yazılı ve sözlü olarak siyasi taahhüt verecek. Bu şekilde de altı partinin söylemleri de bu noktada belirleyici olacak. Erdoğan gidince yerine başka benzeri gelmesin. Asıl durum tam olarak bu. Bu sadece şahsi bir taahhüt olmayacak. Onun için biz Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili sözünde duran birisi olarak konuştuk. Sözünde duran demokrasiye önem veren birisi olacak. Gerçekten ülkeyi yönetmeye talipsek işimizi çok ciddiye almalıyız. Devlet bütçesine bugün ve uzun vadeli kararlar alırken işin hesabını iyi yapmalıyız. Biz yaptığımız şeylerde asla koalisyon ifadesini de kullanmıyoruz. Söz uçuyoruz yazı kalıyor. Dikkat ettiyseniz bizim dokümanlarımızda her zaman imzalı belgelerimiz çıkıyor.
"NE YAPTIKLARINI BİLMİYORLAR"
Erdoğan'ın söylediklerinde tutarlılık yok. Hükümet kıvrana kıvrana kötü bir taslak çıkardı. İçine bir baktık. Topu topu iki madde var. Ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Başörtüsü konusunda da Sayın Erdoğan'ın tutarsızlığı, kararsızlığı, bir referandum dedi, sonra başka bir şey. Ne yaptıklarını da bilmiyorlar. Aslında anayasa değişikliğine gerek yok diyerek sonrasında da anayasa değişikliği sundular. Tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Oylamalarla da referandumu gösterdiler. Biz özgürlüklerden yanındayız DEVA Partisi olarak.
Altılı masanın hukukçuları başörtüsü konusunda verilen anayasa teklifiyle alakalı ortak bir bakış açısı oluşturabilirler mi diye bakacağız. Biz bunu çok istiyoruz. Son altılı masa toplantısında da genel başkanlara bunu ifade ettim. Buradaki en önemli konu altılı masanın tek ses olmasıdır. Altılı masa olarak bu konuda ortak bir tutum sergilemeyi arzu ediyorum. Söz konusu durum insan haklarıdır. Temel hakların hiçbir zaman referanduma götürülmemesi lazım.
"ALÇAKLIK BÜYÜK BİR VİCDANSIZLIK"
Ali Babacan Türkiye'yi sarsan istismar davası ile ilgili konuştu. İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G.’yi 6 yaşındayken imam nikahı kıyarak 29 yaşındaki Kadir İstekli ile evlendirdiği, küçük kızın yıllarca cinsel istismara maruz kalmasına göz yumduğu iddiaları kamuoyunda infial yarattı. Olayın, mağdur H.K.G.’nin şikâyetiyle ortaya çıkmasının ardından savcılık soruşturma başlatmıştı. DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, "Alçaklık, büyük bir vicdansızlık.. Önce reddedildi sonra sürdürüldü. Dosyaya baktığımızda her şey apaçık ortada. İşin içinde hukuk dışı iş var. Kemik yaşıyla olan gelişmeler gibi. Korkularla süren gelişmelerden bahsediyoruz. Hiçbir yapı devlet denetiminden ayrı olmamalı. Hükümetin bu yapıların gönlünü hoş tutmak gibi bir tutumu var. Türkiye'de inanç özgürlüğü var, örgütlenme özgürlüğü var, inanç ve ibadet özgürlüğü var. Bu özgürlük karanlık anlamına gelmiyor.
Burada devlet kurumlarının üzerine düşen her türlü idareyi sağlam yapması lazım. Bu yapılarında mutlaka şeffaf olması lazım. Yargının da korkmaması gerekiyor. Kimden hangi talimatı bekliyorsunuz? Yanlış yapanlar cezalarını almazlarsa yanlış yapanlar bu ülkede çoğalır. Bu nereden bakarsanız bakın çok acınası bir durum. Bu konulara çok dikkatli yaklaşmamız lazım. Korktuklarından daha fazlası olacak. Herkes kendi mahallesindeki sorunları da ortaya döksün, kimse korkmasın. Dünya'nın her yerinde olabiliyor bu tarz şeyler. Hukuk devletinde çözülmesi gerekiyor. Türkiye'nin neresinde olursa olsun hemen harekete geçilmesi gerekiyor." ifadelerine yer verdi.
"FAİZ DÜŞMANI ERDOĞAN NEREDE?"
DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, KARAR TV'de elindeki tabloyu işaret ederek sözlerini sürdürdü: "Faiz düşmanı Erdoğan nerede? Milli gelirden paya baktığımızda işgücünün, bütün alın teriyle çalışanların toplam milli gelirden aldığı pay sadece son iki senede yüzde 37'den yüzde 25'e düşmüş. Alnının teriyle bütün gücüyle çalışanların toplam milli gelirden aldığı pay bu. Peki Sermaye? Sermaye ise yüzde 43'ten yüzde 54'e çıkmış. Bu tabloyu ben ekonomistim diyen Sayın Erdoğan'ın kendisi yarattı" dedi.
"BİZ BAKANLARIN NE DEDİĞİNE BAKMIYORUZ"
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin Meclis'te yaptığı açıklamalar gündem oldu. Muhalefettin sert tepki gösterdiği Nebati'nin asgari ücret zammına yönelik sözleri de çok konuşuldu. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, genel kurula girişte gazetecilerin görüşmelerin gergin geçtiğini hatırlatması üzerine, "Genel kurulda görüşmeler bence kolay geçecek. Ekonomi iyi" ifadelerini kullanmıştı. Bu konu hakkında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Biz artık bakanların ne dediğine bakmıyoruz. Hiçbir kıymeti yok. Hiçbir vasıfları yok. Her bakan 'Sayın Cumhurbaşkanım' ile başlıyor söze. Kendilerine gelen talimat doğrultusunda konuşuyor. Yetkileri yok çünkü. Eskiden bakanların hesap verme sorumlulukları vardı, kaygıları vardı. Tek hesap verilme merci Cumhurbaşkanının kendisi. Tek imzaya bakıyor her şey" ifadelerini kullandı.
"MİLLETİN PARASI BU ERDOĞAN'IN PARASI DEĞİL"
Şu anda ülkenin neyi var ise yok ettiler. Hatta benden sonraki bakanlık yapan kişinin kendi ifadesi ise bu yönde. Benden sonraki kişi isim vermeyelim. "Öyle bir miras bırakmışsınız ki" diye ifadesi vardı. Biz Merkez Bankası'nın rezervlerini almıştık. 28 Milyar dolardan 132 Milyar dolara çıkartmıştık. Bu brüt olarak bu şekildeydi. Merkez Bankası'nın yedek akçeleri vardı. 2019'da bir günde bir çırpıda tamamını dağıttılar, sıfırladılar. Döviz rezervleri eksi altmış milyara düştü şu anda. 128 Milyar doları gündeme getirdiğimizde bir süre durdular. Aralık 2021 tarihinde ise tekrar başladılar. Aralık 2021 tarihinde laf dinlemeyenleri uzaklaştırdılar, laf dinleyenleri yerine getirdiler. Bir yılda yine sattılar. Merkez Bankası kusura bakmasın bu milletin parası Erdoğan'ın parası değil. Milletin parasının hesabını vermek durumundasınız. Milletimiz ne olduğunu öğrenecek, sorumlular hesap verecek.
"ENFLASYON SEÇİME ALTI AY KALA MI AKILLARINA GELDİ?"
Milletin satın alma gücü var mı? Bir cep telefonu değil mi, bugün iyi bir telefon almak için Amerika'da bir haftalık asgari ücret yetiyor. Avrupa'da 8-9 gün çalışmakla olabiliyor. Türkiye'de ise altı ay çalışmak gerekiyor. Asgari ücret 5.500 lira ile 33 bin lirayla çok iyisinden bir cep telefonu almak istediğinizde fiyatlar oraya doğru gidiyor. Amerika'da bir haftalık asgari ücretle insanlar iyisinde bir cep telefonu alırken aynı cep telefonuyla Türkiye'de altı ay çalışması gerekiyor. Büyük bir adaletsizlik var. Parası olana doğru bir transfer var. Yoksullaşma var. Enflasyonu dört buçuk yılda patlattıklarında seçime son altı ay kala mı akıllarına gelmiş? diye soruyorum onlara. Enflasyon düşüyor mu diye TÜİK'e değil vatandaşa sorun. Şu anda gerçek enflasyonun yüzde 200 gibi olduğunu herkes yaşayarak görüyor.