Mustafa Karaalioğlu ve Taha Akyol KARAR TV'de gündemi değerlendirdi. Türkiye'nin iç ve dış borç stokunun 2022 yılının Mart ayında 3 trilyon 109 milyar 400 milyon liraya çıktığını belirten Akyol, Altılı İttifak'ın ancak inandırıcı aday, inandırıcı kadro ve inandırıcı programla seçimleri kazanabileceğini düşündüğünü dile getirdi. Türkiye'de her 4 aileden birinin devlet yardımı aldığının altını çizen Karaalioğlu, ''Şartlar bu kadar kötüyken muhalefetin hala seçim takvimine politik müdahale gücü gelişmiyor'' dedi.
TÜRKİYE'NİN BORÇ STOKU 3 TRİLYON
Türkiye'nin iç ve dış borç stokunun 2022 yılının Mart ayında 3 trilyon 109 milyar 400 milyon liraya çıktığını belirten Akyol, ''Türkiye'nin 2018 Haziran'ında borcu 969 milyardı 4 yılda 3 trilyon liraya çıkmış %200'den fazla artış. Bunun içerisinde harcanan 128 milyar dolar yok, onu cepten harcadı borç olmadığı için burada yok. Bunun içerisinde Merkez Bankası'nın İhtiyat akçesi 40 milyar dolar yok. Öyle bir yönetim ki bir taraftan borçlanarak, tüketim arttırarak seçimleri kazanmaya çalışmış beri taraftan Merkez Bankası'nın 128 milyar dolarını İhtiyat akçeleri 2 yıl üst üste yaklaşık 80 milyar lira civarında olması lazım onları da harcamış. Ülkenin geldiği durum bu çünkü uzun vadede Türkiye'nin üretimini arttıracak, ihracatına ve döviz gelirini artıracak, yatırımlar yerine başta rant olmak üzere çok pahalı altyapı yatırımları olmak üzere maliyeti kar hesabı yapılmayan yatırımlarla seçim kazanma ekonomisinin sonucu bu'' ifadelerini kullandı.
Türkiye'de 1980 öncesi tüp kuyrukları, yağ kuyrukları, margarin kuyruklarını hatırlatan Karaalioğlu, Türkiye o zaman bile dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri idi dedi. Karaalioğlu, ''Çünkü Türkiye'nin doğal bir potansiyeli var, bir nüfusu var dünyanın büyük nüfuslu ülkelerinden biri iyiydik, neredeyse iyi kötü iktidarlardan bağımsız Türkiye'nin potansiyelinden kaynaklı Türkiye'nin 20 ekonomisinden biri yapıyordur bizi o günden bugüne kadar bu böyleydi daha sonra düştü. IMF'nin açıkladığı yeni istatistiğe göre biz artık 21. ekonomi olmuşuz ve projeksiyonun daha da aşağı düşebileceği söyleniyor. Bu çok acı bir şey'' şeklinde konuştu. Sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye'de her 4 Aileden biri devlet yardımı alıyor bırakalım ilk 20'yi ilk 5'i ne olursa olsun gerçek bu, 11 milyon kişi ayda 552 lira için adını yazdırıyor, takip ediyor ve o paraya muhtaç gerçeğimiz bu. Türkiye yine AK Parti döneminde bu rakamların çoğunu kırmış ve yoksulluk sınıfından bir daraltma yapmıştı, ortak sınıf şekillenmeye başlamıştı, bugün orta sınıf kalmadı.''
ALTILI MASA İNANDIRICI ADAY, KADRO VE PROGRAMLA KAZANABİLİR
Malezya ve Macaristan seçimlerinin adayın güvenilir ve toplayıcı bir isim olması ve ortaya ekonomik program ve kadro konulması gerektiğini gösterdiğine vurgu yapan Akyol,
''Malezya'da 35 yıldır popülist, otoriter, tek parti iktidarını Malezya Müslümanları devirdiler. 100 yıllık bir program ve kadro açıkladılar ve kazandılar. Macaristan'da ise bunu doğu batı çatışmasına dönüştürdüler. Ukrayna Rusya mı doğu-batı gibi soyut kavramlara indirgediler ve kaybettiler Ben altılı ittifakın seçim kazanmasının garanti olmadığını, seçimde sürpriz de olabileceğini Altılı İttifak'ın ancak inandırıcı aday, inandırıcı kadro ve inandırıcı programla seçimleri kazanabileceğini düşünüyorum.'' dedi.
MUHALEFETİN SEÇİM TAKVİMİNE POLİTİK MÜDEHALE GÜCÜ GELİŞMİYOR
Karaalioğlu muhalefete ilişkin, ''Yerel seçimlerde iktidar İstanbul ve Ankara'yı kaybetti ve bu büyük bir gösterge. Yerel seçim öncesi ekonomi bugünden daha iyiydi. Cumhur İttifakı'nın söylemi yine sert ve ayrıştırıcıydı. O güne göre şartlar muhalefet açısından daha iyi, ekonomi daha kötü durumda iyileşme umudu yok daha belirgin bir şekilde Türkiye'nin geleceğinden tüketmeye başlıyor. İktidarın çaresiz olduğu gözleniyor iktidarın söyleminde de sertlik ve gerçekten kopukluk hakim makas daha da açılmıştır daha iyi şartlarda kaybetmişse hükümet şartlarında kötüleştiği zamanda kaybedecektir seçimi diye düşünüyorum, ama garanti değil'' şeklinde konuştu.
Karaalioğlu sözlerine şunları ekledi:
''Şartlar bu kadar kötüyken hala seçim takvimi anayasa olarak tabii ki Erdoğan'ın elinde ama seçim takvimine politik müdahale gücü muhalefetin gelişmiyor. İktidarı seçime zorlayamıyor erken seçime arzuları güçlü değil, seçim atmosferini yaratamıyorlar ve ne zaman Erdoğan seçim takvimi açıklarsa o zaman adayımız açıklarız ve buna tabiyizi benimsemiş durumdalar. Erdoğan'ın elini çok serbest bırakıyorlar. İktidara çok avantajlı alan bırakıyorlar. Erdoğan da tekrar tekrar politika deniyor. Bu da bir problem, muhalefetin zorlayıcılık kapasitesinin hak ettiğinin altında olması da bir problem. Tabii muhalefet seçimi kaybedebilir ama her şeye rağmen kazanmaya daha yakın.''