Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin ölüm tarihi kabul edilen 17 Aralık haftası 'düğün gecesi' anlamına gelen Şeb-i Arus törenleriyle kutlanıyor. Hz. Mevlana'nın defnedildiği gün gözyaşlarıyla birlikte def, cenazeyle birlikte düğün vardı. Çünkü kendisi söylemişti:
"Beni kabre indirdikleri zaman sakın 'Elveda! Elveda!' deme. Çünkü kabir, öteki alemin, can topluluğunun perdesidir. Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör. Güneş ve aya batmaktan hiç ziyan gelir mi? Bu hal sana batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında bu hal doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır. Mezar insana zindan gibi görünse de orası ruhun kurtulduğu yerdir. Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Niçin insan tohumu bitmeyecek diye şüpheleniyorsun?"
2021 YILI ŞEB-İ ARUS TÖRENİ NE ZAMAN?
Öğretileri ile tüm dünyada ilgi uyandıran düşünce adamı, mutasavvıf Hz. Mevlana, vefatının 748. yılı dolayısıyla 7-17 Aralık 2021 tarihlerinde düzenlenecek törenlerle anılacak.
ŞEB-İ ARUS NEDİR?
Türkçe 'düğün gecesi' anlamına gelen 'Şeb-i Arus', Mevlevilikte Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin öldüğü geceye verilen isimdir. Hz. Mevlana, bu geceyi Allah'a, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü için 'düğün gecesi' olarak adlandırıldı.
Mevleviler o güne, Hz. Mevlana'nın Yaradan'a kavuşmasından dolayı 'düğün gecesi' anlamına gelen 'Şeb-i Arus' ifadesini kullanırlar. Hz. Mevlana, öldüğü güne kadar Allah aşkından başka hiçbir şey konuşmadı. Sevgiyi, hoşgörüyü, yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven, hiç kimseyi ayırmadan seven şahsiyettir. Bu nedenle Allah'a olan aşkından dolayı öleceği, sevgiliye kavuşacağı günü bir son değil, gerçek alemde bir başlangıç olarak gördü.
ŞEB-İ ARUS NE ZAMAN?
Hz. Mevlana'nın ölüm tarihi olan 17 Aralık'a denk gelen haftalarda 'Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri' düzenlenir. Söz konusu hafta halk arasında 'Şeb-i Arus' olarak adlandırılır.
MEVLANA CELALEDDİN RUMİ'NİN HAYATI
Mevlana 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.
Mevlana'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında 'Bilginlerin Sultanı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultanü'l-Ulema 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.
Sultanü'l-Ulema'nın ilk durağı Nişabur olmuştur. Nişabur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlana burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Sultanü'l-Ulema Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Larende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.
1222 yılında Karaman'a gelen Sultanü'l-Ulema ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlana 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlana'nın Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlana bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlana'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alaeddin Keykubad idi. Alaeddin Keykubad, Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.
Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alaeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.
Sultanü'l-Ulema, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'na bugünkü yerine defnedildi.
Sultanü'l-Ulema ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlana'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlana büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlana 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlana Şems'te 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlana Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selahaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi'nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Mevlana 17 Aralık 1273 pazar günü hayata veda etti. Mevlana'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlana'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.
Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen 'Şeb-i Arus' diyordu.
HZ. MEVLANA ESERLERİ
* Mesnevi
* Büyük Divan (Divan-ı Kebir)
* Fihi Ma-Fih (Ne Varsa İçindedir)
* Mecalis-i Seb'a (Mevlana'nın 7 Vaazı)
* Mektubat (Mektuplar)