Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti ilan etmesinin ABD'nin kararına bir misilleme olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, "Zaten birçok ülke, biz de dahil, fiilen Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanır gibi muamele ettik şu ana kadar." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Kudüs kararının devamı gelecek. Filistin'i tanıyan ülke sayısı artacak" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, TRT Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen İİT Olağanüstü Zirvesi'nin hatırlatılması üzerine Kalın, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması kararını sadece İİT üyesi 57 ülke değil, Avrupa, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin neredeyse tamamının reddettiğini söyledi.
ABD'nin kararına sadece Çekya'nın destek verdiğine dikkati çeken Kalın, "Amerika'nın bir yalnızlaşma süreci var. Tek başına bu kararı aldı. Bunu küresel ölçekte onların da tahlil etmesi gerekiyor." dedi.
İİT tarihinde bu toplantının 6'ncı olağanüstü zirve olduğuna işaret eden Kalın, bu kadar kısa sürede bu kadar başarılı bir zirvenin organize edilmesinin kolay olmadığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği olmaması halinde böyle bir zirvenin toplanamayacağını dile getiren Kalın, böyle güçlü bir mesajın da dünyaya verilemeyeceğini söyledi.
MİSİLLEME OLARAK GÖRÜLMEMELİ
Kalın, olağanüstü zirveden, "Doğu Kudüs'ün Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanınması, konunun Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna götürülmesi, Filistin Devleti'nin tanınma sürecinin hızlanması, Kudüs'ün İslami, dini ve tarihi kimliğini korumak ve ekonomik durumunu güçlendirmek için oluşturulan çeşitli fonların birleştirilmesi, Filistinlilere yönelik ekonomik destek, yardım ve güçlendirme projelerinin başlatılması, unutturulmuş olan Filistin meselesinin tekrar küresel gündeme taşınması" gibi önemli sonuçlar çıktığını vurguladı.
"Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti ilan edilmesi" kararına ilişkin Kalın, "Bu, Amerika'nın kararına bir misilleme olarak görülmemeli. Zaten birçok ülke, biz de dahil, fiilen Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanır gibi muamele ettik şu ana kadar. Bizim oradaki başkonsolosluğumuz bir büyükelçilik gibi çalışıyor. Bunun resmiyet kazanması önemli. Gelecekte kurulacak Filistin devletinin hem sınırlarını belirlemek açısından hem de güçlü bir destek olma anlamında önem taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
FİLİSTİM SORUNU ÇÖZÜLMEDEN ORTADOĞU'YA BARIŞ GELMEZ
Kalın şöyle devam etti:
"Ortadoğu'da bütün meseleleri çözün, Filistin meselesini çözmeyin, Ortadoğu'ya barış ve istikrarın gelmesi mümkün değildir. İki devletli çözüm, işgalin sona erdirilmesi, Kudüs'ün Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanınması ve statü kazandırılması, Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönmesi, bu başlıklar altında devam etmesi gereken Ortadoğu Barış Süreci, belki bu vesileyle belki tekrar yeni bir zemine kavuşacak, yeni bir ivme kazanacak."
ABD'li mevkidaşlarının kendisine ısrarla ABD'nin Kudüs kararının barış sürecini canlandıracak bir adım olduğunu söylediklerini aktaran Kalın, "Biz de onlara 'Bu, bizim zekamızla dalga geçmek gibi bir şey. Nasıl bir katkı sağlayacak? Siz, bir taraf oldunuz. Mahmud Abbas'ın deyimiyle 'Kudüs'ü İsrail'e kendinizce hediye ettiniz'. Şimdi buradan Filistin tarafının, Arap ve İslam dünyasının kabul edebileceği, güvenebileceği iki devletli bir çözüm formülünü nasıl çıkartacaksınız' dedik." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, ABD'nin Kudüs kararını açıklamadan önce mevkidaşlarıyla yaptıkları görüşmelerde, "Bakın, sadece bunu tek taraflı İsrail'in başkenti olarak ilan ederseniz, yalnız kalırsınız, barışa ilişkin bütün umutları da berhava edersiniz ama 'Doğu Kudüs de müstakbel Filistin Devleti'nin başkentidir' derseniz, bu dengeli bir açıklama olur. İşte bu barış sürecinin tekrar ihya edilmesine, canlandırılmasına katkı sağlayabilir." dediklerini anlattı.
Kalın, ABD'nin gelen tepkileri gördükten sonra şu anda bir değerlendirme sürecine girdiğini belirterek, "Eğer barış süreci tekrar canlanacaksa bu ancak iki devletli, adil, sürdürülebilir bir Filistin Devleti'nin kurulması neticesini doğuracak bir müzakere sürecinin sonunda olabilir. Onun dışındaki hiçbir alternatifin bir gerçekliği yok. İlkesel olarak da kimsenin kabul etmesi mümkün değil." ifadesini kullandı.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın birkaç gündür Filistin topraklarının nasıl çalındığını ortaya koyan haritaları gösterdiğini hatırlatarak, "Kudüs ile ilgili bugün biz bu adımları atmazsak, inanın o harita, 5, 10 yıl sonra Filistin'in olmadığı bir haritaya dönüşecek. Kudüs'ün adeta yok edildiği bir haritaya dönüşecek." diye konuştu.
Kalın, uzun yıllardır İsrail'in "Aslında Kudüs, Müslümanların tarihinde hiçbir zaman önemli bir yer edinmedi. Ne zamanki İsrail, Kudüs topraklarını kendi toprakları olarak ilan etti, ondan sonra Araplar ve Müslümanlar, Kudüs'ün kendi tarihlerinde önemli bir yeri olduğu tezini dillendirmeye başladılar." tezini medya ve çeşitli kanallar üzerinden yaydığını anlattı.
Kudüs'ün "ilk kıble" olarak İslam tarihindeki yerine işaret eden Kalın, "Kudüs'ün tarihine baktığınızda, Yahudiler, Müslümanlar ve Hristiyanlar için en barışçıl, kozmopolit, çoğulcu ve üretken dönemlerini İslam idaresi altında yaşamıştır. Bunu herkes teslim ediyor." diye konuştu.
"ABD, KARARINI REVİZE ETMELİ"
"Siyasi bir proje olarak tek bir devletin kimliğini oraya empoze etmeye kalkarsanız, bu sadece Kudüs topraklarıyla ya da Harem-i Şerif'in etrafında sınırlı bir mesele olarak kalmaz." değerlendirmesinde bulunan Kalın, böyle bir durumun ortaya çıkması halinde dünyanın bütün dini, siyasi ve sosyolojik dinamiklerinin harekete geçeceğini, şu anda da bunun yaşandığını söyledi.
İslam dünyasının, Hristiyanların ve birçok Yahudi'nin de ABD'nin aldığı Kudüs kararına tepki gösterdiğine dikkati çeken Kalın, "Buradan Amerika'nın çıkarması gereken netice, bu kararını revize etmek, Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak ilan etmek. Çözüm süreciyle ilgili, varsa yaptıkları bir hazırlık bunu paylaşmak. Bundan sonraki yol haritasını da böyle görmek lazım." ifadelerini kullandı.
Filistinlileri desteklemeye devam edeceklerini bildiren Kalın, bir Kudüs seferberliği başlatarak, herkesin Kudüs bilincini kuşanması, Kudüs tarihini okumasının bugünlerde yapılacak en hayırlı işlerden biri olacağını dile getirdi.
"AMERİKA, İSTANBUL'DAKİ ZİRVEYİ TAKİP ETTİ"
ABD tarafından Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nin çok yakından takip edildiğini belirten Kalın, "Sonuçlarını şimdi analiz ediyorlardır. Amerikan kamuoyundaki genel tartışmaya baktığınızda, Trump'ın bunu bir seçim vaadi olarak yerine getirmesini, uzun vadede çok da akıllıca bir politika olmadığı yorumları çok öne çıkıyor. Bunun barış sürecine katkı sağlamayacak bir adım olduğu, Amerika'nın elini daha da daraltacağı ve zorlaştıracağına dair bir çok yorum yapılıyor." dedi.
"Bizim çağrımız, Doğu Kudüs'ü Filistin devletinin başkenti olarak tanımalarıdır." diyen Kalın, bu yapılırsa nispi bir dengenin olacağına işaret etti.
"MESELE SADECE KUDÜS İLE SINIRLI DEĞİL"
Kalın, zirvenin sonuç bildirgesinde "Doğu Kudüs" ifadesinin kullanılmasına yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine şunları kaydetti:
"1967 sınırları dediğimiz zaman zaten orada bir bölünme var. Eğer o sınırları İsrail kabul etse, barış süreci çok hızlı şekilde ilerleyecek. Mesele sadece Kudüs ile sınırlı değil. Filistin toprakları, yerleşimci ve işgalci politikalar nedeniyle her gün erimeye devam ediyor. Bizim buna bir 'dur' dememiz lazım. Filistin toprakları adeta metre metre çalınıyor, ev ev, sokak sokak çalınıyor, gasbediliyor, işgal ediliyor. Uluslararası hukuk ihlal edilerek, bütün dünyanın gözü önünde bunlar yapılıyor.
Bu işgal politikalarını meşrulaştırmak için de Filistinlilerin bir 'öteki' haline getirilmesi, 'şeytanileştirilmesi', 'gayri insanileştirilmesi' gerekiyor. Bunun arkasında yatan siyasi proje, Filistin işgalini meşrulaştırmak. Bu algının ve mesajın ilmek ilmek örüldüğü bir mücadele bu. İşgale direnen bir Filistin halkı haksız duruma düşürülüyor. İşgali yapan İsrail devleti, mağdur ve mazlum konumuna konmaya çalışılıyor. Burada da büyük bir mücadele var."
- "FİLİSTİN, VİCDAN VE ADALET MESELESİ"
Türkiye'de bütün siyasi partilerin Filistin konusunda aynı çizgide buluştuklarını dile getiren Kalın, bunun, Kudüs'ün nasıl bir birleştirici güç olduğunu göstermesi açısından güzel bir örnek olduğunu ifade etti.
Kalın, Filistin meselesinin bir din ve toprak meselesi değil vicdan ve adalet meselesi olduğunu vurguladı.
İsrail askerlerinin 16 yaşındaki Fevzi El-Junidi isimli çocuğun gözlerini bağlayıp gözaltına aldığı anı kareleyen fotoğrafa atıfta bulunan Kalın, Filistinlilerin her gün bu muameleye maruz kaldıklarına dikkati çekti.
"KUDÜS BİRLEŞTİRDİ"
İİT Olağanüstü Zirvesine katılımın yüksek düzeyde olmasının önemine değinen Kalın, neredeyse bölgede hiçbir konuda anlaşamayan İran ve Suudi Arabistan'ın heyet olarak toplantıya katıldığına ve aynı bildirgenin altına imza attığına işaret etti.
Kalın, Kudüs'ün birleştirici etkisinin altını çizerek, buradan İslam dünyasının çıkartması gereken dersler olduğunu, birlik ve beraberlik içinde olunca birçok kötülüğü defetmenin mümkün hale geldiğini belirtti.
Müslüman ülkelerin bir araya gelip kendi sorunlarını rasyonel bir şekilde çözebileceklerine işaret eden Kalın, "Buradan, mezhep gerginliklerine, etnik gerginliklere, ulus devletler arasındaki gerilimlere formüller üretebiliriz. Bunun zemini var aslında. Kudüs gibi bir konu, 1,7 milyarlık İslam dünyasını bir araya getirebiliyor. O manada dünkü tablo çok gurur verici bir tabloydu." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu toplantı için olağanüstü bir gayreti olduğunu kaydeden Kalın, "Onlarca telefon görüşmesi yaptı, mektuplar yazdı, imzaladı, gönderdi, takibini yaptık. Zirvenin en küçük detaylarıyla bile bizzat ilgilendi. Bunların hepsi gayretle, ihtimamla oluyor. Dert edinirseniz oluyor. Cumhurbaşkanımızın başlattığı diplomasi atağının rüzgarıyla Arap Ligi Amman'da yapacağı Dışişleri Bakanları toplantısını İstanbul'a aldı." dedi.
"FİLİSTİN'İN İŞGAL KARŞISINDA TEK CEPHE OLMASI ÖNEM ARZEDİYOR"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, geçen ay Filistin uzlaşı sürecinde çok önemli bir gelişmenin yaşandığını, El Fetih ve Hamas'ın ulusal uzlaşı konusunda anlaştığını hatırlatarak, müzakere masasına kimin ve nasıl oturacağı noktasında bu konunun önemine değindi.
İsrail'in, Filistin tarafının bölünmesi için çok şey yaptığını anımsatan Kalın, Gazze ile Batı Şeria arasındaki ayrımın derinleşmesinin, 2007'den sonra ambargoyla başladığına vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda da yoğun bir mesaisi olduğunu ve görevden ayrılmadan önce Halid Meşal, göreve gelen Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmeleri olduğunu anımsatan Kalın, uzlaşı sürecinin sağlandığını ve sağlıklı bir şekilde devam ettiğini söyledi.
Bu süreçte Filistin tarafının akıllı ve dirayetli hareket etmesi gerektiğini kaydeden Kalın, İsrail tarafının bu birlik, beraberliği bozacak adımlar atabileceğini dile getirdi.
Kalın, Filistin tarafının birlik ve beraberliği, dayanışmayı daha derinleştirmesi ve işgal karşısında tek cephe, tek ruh, tek ses olarak durmasının büyük önem arz ettiğini vurguladı.
"KUDÜS'E SAHİP ÇIKMAK, TARİHİ BİR SORUMLULUK"
İsrail'in işgal ve gasp politikaları devam ettiği için 1967 sınırlarını dahi kabul etmediğini dile getiren Kalın, "İsrail'in geleceğini donduracak, yerleşim ve gasp politikalarını sona erdirecek bir adım olarak gördükleri için 67 sınırlarını bile kabul etmiyorlar." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun "barış" kelimesini ağzından düşürmediğini ancak istediğinin barış olmadığını söyledi.
Kudüs'e sahip çıkmanın tarihi bir sorumluluk olduğunu ifade eden Kalın, "50, 100 yıl sonra tarihçiler bugünleri yazdığında dün yapılan zirve, öncesindeki faaliyetler ve bundan sonra yürüteceğimiz diplomasi o tarih sayfalarında inşallah parlak bir sayfa olarak yer alacak. Biz bu adımı atmazsak, 10, 20 yıl sonra belki Harem-i Şerif'i, Mescid-i Aksa'yı, Kudüs'ü tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağız. Bunu kabul etmemiz mümkün değil." değerlendirmesini yaptı.