Meme kanseri dünyada sıklıkla görülen kanserlerden. Genellikle menopoz sonrası ortaya çıkan meme kanseri günümüzde artık genç kadınlarda da görülmeye başladı. ABD Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi Cerrahi Onkoloji Departmanı Meme Hastalıkları Ünitesi Meme Hastalıkları Klinik Araştırmalar Direktörü ve Amerikan Ulusal Meme Merkezi Konsorsiyum Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atilla Soran, son rakamlara göre Türkiye’de genç yaşta görülen meme kanseri hastası sayısının ABD’nin iki katı olduğunu söyledi. Soran “Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre, kanser tanısı konulan her 4 kadından 1’i meme kanseri. Son yıllarda meme kanseri görülen kadınlarda yaş ortalamasının gençlere doğru kaydığını görüyoruz. ABD’de 50 yaşın altında meme kanseri görülme oranı yüzde 19, Türkiye’de bu oran yüzde 40’ın üzerinde. Yani iki katı. Meme kanseri dünyadaki kadınlar arasında en sık rastlanan kanser türü ve kansere bağlı kadın ölümlerinin de bir numaralı nedeni. Son 50 yılda dünyada meme kanseri görülme sıklığı iki mislinden fazla arttı. Türkiye’de her 12 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanseri oluyor” dedi.
Soran, özellikle birinci derece akrabalarından birinde (anne-baba, çocuk, kardeş) meme kanseri olanlarda, riskin 2 kat, birden fazla birinci derece akrabasında meme kanseri olanlarda ise bu riskin 3-4 kat arttığını vurguladı. Soran, şöyle devam etti: “Özellikle akrabasında genç yasta kansere yakalanan varsa (iki taraflı meme kanseri, yumurtalık kanseri ya da ailede erken meme kanseri geçmişi gibi) bu risk daha da artıyor. Günümüzde artık kanser riskini önceden tespit edebilmek için 15-20 gene bakılarak genetik paneller belirlenebiliyor. Bunlardan BRCA1 ve BRCA2 genleri yüzde 5 ile yüzde 10 oranında meme kanserinden sorumlu. Ancak aile hikayesi olanlarda bu oran yüzde 15-20’ye kadar çıkabiliyor. Gen testi sonucu pozitif olanlarda meme kanserine yakalanma oranı yüzde 70’lere kadar çıkabiliyor.” Soran, meme kanserinin 50 yaş altında da görülmeye başlamasının sebeplerini şöyle sıraladı: “Gereksiz ve kontrolsüz hormon, ilaç ve benzer ürünlerin kullanılması. Genç kadınların stresli iş yaşamları. Doğum yapmama veya 35 yaşından sonra doğum yapma, emzirmeme. Erken adet görme (12 yaşından önce), geç menopoza girme (55 yaşından sonra). Yoğun meme dokusunda sahip olmak. Genç yaşta göğüs duvarına radyoterapi görmüş olmak. Gece vardiyasında çalışmak. Alkol kullanımının artması.”
Soran hareketli bir yaşam, düzenli kilo kontrolü, sağlıklı beslenme ve pozitif bir bakış açısıyla riski kontrol etmenin mümkün olduğunu söyledi. Özellikle menopoz sonrası şişmanlığın meme kanseri riskini yaklaşık iki kat arttırdığına dikkat çeken Soran “Ayrıca menopoz sonrası şişmanlık diyabet hastalığına da neden oluyor. Diyabetin de meme kanseriyle ilişkisi bulunuyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki menopoz sonrası alınan her 5 kilo, meme kanseri riskini yüzde 11 oranında arttırıyor. Günlük egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri yüzde 10-20 oranında azalıyor. Ayrıca yalnızca tempolu yürüyüş bile riski düşürmede çok daha etkili. Amerikan Kanser Derneği’nin önerisi haftada 7 saat yürümek. Ayrıca düzenli olarak meyve-sebze tüketenlerde meme kanseri riski azalıyor. Alkol tüketimi günde bir bardaktan çok olan kişilerde ise risk yüzde 10’a kadar çıkıyor. Uzun yıllar sigara kullananlarda da meme kanseri riski yüksek” diye konuştu.