İstiklal Marşı'nın kabulünün 97. yılı! İstiklal Marşı şiiri, sözleri, İstiklal Marşı tarihi ve önemi

İstiklal Marşı'nın 97. yıl dönümü kutlanıyor. 12 Mart 1921 yılında kabul edilen İstiklal Marşı'nın tarihçesini, sözlerini ve önemini haberimizden görebilirsiniz. Mehmet Akif Ersoy'un hayatını ve İstiklal Marşı hakkındaki tüm detayları sayfamızdan görebilirsiniz.

İstiklal Marşı'nın 97. yılı bugün kutlanıyor. Türkiye Cumhuriyetinin milli marşı İstiklal Marşı'nın sözlerini, önemini, tarihini sayfamızdan bulabilirsiniz. İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy'un hayatını da buradan görebilirsiniz. İstiklal Marşı ne zaman yazıldı? anlamı nedir? İşte İstiklal Marşıyla ilgili mera edilen tüm detaylar.

İSTİKLAL MARŞI TARİHÇESİ VE ÖNEMİ

1921 yılında eski ismi Maarif Vekaleti olan Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı, kurtuluş savaşının ilk yıllarında bir güfte (müzik eserinin yazılı, şiir hali) yarışması düzenledi. 724 adet şiirin katıldığı bu yarışmada tanınmış bazı isimlerde vardı. Bu isimler: Kazım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu. Bu güfte yarışmasını kazanana para ödülü verilecekti. Buna karşı olan  Mehmet Âkif Ersoy, bu yarışmaya katılmama kararı aldı.

Şiir başvurusunun tarihi 23 Aralık 1920 idi ve bu tarihten sonra Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tüm güfteleri inceledi ve İstiklâl Marşı olmayı hak edecek bir güfteyle karşılaşmadı. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, 5 Şubat 1921 yılında Mehmet Âkif Ersoy’a bir mektup gönderdi ve bu mektuptan sonra fikri değişen Mehmet Âkif Ersoy, yazdığı şiiri bakanlığa teslim etti. Mehmet Âkif, yazdığı şiirde Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancından, Türk ordusundaki askerlere olan güveninden, onların korkusuz olduklarından ve yürekli olduklarından bahsetmiştir. Hamdul­lah Suphi Bey, bu şiiri Batı Cephesi Komutanlığına gönderdi ve orada okuyan komutanlar ve askerler şiiri çok beğendi. Daha sonra İstiklâl Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayınlandı, on iki gün sonra ise Konya’da Öğüt gazetesinde yer aldı.

Sona 7 adet şiir kaldı ve bu şiirler 12 Mart 1921’de Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı meclis oturumunda tartışmaya açıldı. İlk olarak Mehmet Âkif Ersoy’un şiiri Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Milletvekillerinin hayranlıkla dinlediği bu şiir hiç tartışılmadan kabul edildi ve diğer hiç bir şiir okunmadı. 12 Mart 1921 yılında İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir.

Kazım Karabekir bu şiiri en çok eleştiren kişi oldu. Bakanlar Kurulu Başkanı’na itiraz mektupları gönderse de karar değişmedi. Mehmet Âkif Ersoy bu yarışmadan 500 lira ödül kazandı ve bu ödülü Darülmesai yardım vakfına bağışladı.

O dönemde ülke savaş içerisinde olduğu için, Mehmet Âkif’in şiirinin bestelenmesi iki sene ertelendi; 12 Şubat 1923 yılında İstanbul Maarif Müdürlüğü’ne beste yarışması açma görevi verildi. 24 bestecinin katıldığı bu yarışmada savaş koşullarından dolayı kazanacak bir aday seçilemedi. İstiklâl Marşı, ülkenin farklı bölgelerinde farklı bestelerle okunmaya başladı. Edirne’de Ahmet Yekata Bey’in, İzmir’de İsmail Zühtü Bey’in, Ankara’da Osman Zeki Bey’in, İstanbul’da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey’in besteleri okunmaktaydı.

Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul tarafından kabul edilmiştir. Daha sonra 1930 yılında bu bestenin değiştirilmesi kararı alınmıştır ve Osman Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı beste kabul görülmüştür. Osman Zeki Üngör’ün bestesi halen daha günümüzde kullanılmaktadır. Dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesi Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer tarafından yapılmıştır. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde günümüzde İstiklâl Marşı olarak söylenmektedir.

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; 
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! 
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl? 
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; 
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! 
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; 
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; 
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
«Medeniyyet! » dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; 
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri «toprak! » diyerek geçme, tanı! 
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? 
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! 
Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlâhî şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli; 
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dînin temeli-
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım; 
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım! 
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! 
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyyet; 
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Mehmet Akif Ersoy

MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR, HAYATI

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı'nın güftekarı, şair ve yazar.

Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873'te İstanbul'da doğdu. Babası Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devleti'ne bağlı Arnavutluk'un İpek kazasına bağlı Şuşise Köyü'nden İstanbul'a gelmiş, annesi Emine Cemile Hanım ise Buharalı Mehmet Efendi'nin kızı olarak Samsun'da doğmuştu. Mehmet Tahir Efendi, ona ebced hesabıyla doğduğu yıl olan 1290'a karşılık gelen Rağıf ismini vermişse de çevresi tarafından Akif olarak çağırıldı. Akif dışında bir de Nuriye adında bir kızları bulunuyordu.

Mehmet Akif, İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi'nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti'nin "hasta adam" olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih'de Emir Buhari Mahalle Mektebi'ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi'ne geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı.

Babasının yazın Emin Paşa'nın çocuklarına ders vermesi sebebiyle Emin Paşa'nın çocukları ile arkadaşlık kurdu. Mehmet Akif, 1882 yılında ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesi'ne başladı. Ayrıca Fatih Camii'nde Esad Dede'nin İran Edebiyatı derslerine katılıyordu. Lise eğitiminde Mülkiye'nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi'ne geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.

22 Aralık 1893 tarihinde birincilik ile mezun olmasından sonra Orman ve Ma'adin ve Ziraat Nezare'Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edildi. 1895 yılında ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli "Kur'an'a Hitab", Servet-i Fünun Gazetesi'nde yayınlandı. 4 yıl boyunca Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da görev yaptı. Bu seyahatler Mehmet Akif'in düşünce ve yazın hayatını çok etkildi.

1 Eylül 1898'de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey'in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi'nde ve Resimli Gazete'de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca'dan yaptığı çevirilen yayınlandı. 1906 yılında Halkalı Ziraat Mektebi'ne Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 1907'de Çiftlik Makinist Okulu'na Türkçe öğretmeni olarak atandı. Ardından bir yıl sonra II. Meşrutiyet'in ilan edildiği dönem İstanbul'da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği'ne getirildi. 1908-1910 yılları arasında "Sırat'ı Müstakim" dergisinde yazdığı dönem en ünlü şiirleri "Küfe" ve "Seyfi Baba" yayınlandı.

Kısa bir süre sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine tayin edilen Mehmet Akif, uzun süre bu kadroda kaldı. 1913'te İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. I. Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya'daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin'e gönderildi. Ardından Arabistan ve Lübnan'a gitmiş ve burada batı-doğu ayrımına şahit oldu. İstanbul'a döndükten sonra Darül-Hikmet-i İslamiye'nin başkatipliğine atandı. Miili Mütareke döneminde kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir'de yaptığı konuşmadan dolayı İstanbul'daki görevinden alındı. Ankara Hükümeti'nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi.

O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 18 Mart 1921'de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek "Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Marşı" olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı kabul etmeyerek Türk Ordusu'na armağan etti.

Sakarya Zaferi'nden sonra İstanbul'a geldi ancak İslami uyanışçı düşünürlerden olan Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet'in laik düzeninin oturması sebebiyle Mısır'a gitti. 1936 yılına kadar Mısır'da Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Siroz'a yakalanması üzerine 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya gitti. Hastalığının ilerlemesi üzerine ülkesine döndü ve 27 Aralık 1936'da İstanbul'da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği'nde bulunmaktadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Milletin rengini içinde barındıran marş
İstiklal Marşı'nı Afrin'deki Mehmetçik için seslendirdiler

Güncel Haberleri