Akıllı telefon, tablet, bilgisayar gibi teknoloji ürünlerini uygun fiyatlı satmasıyla bilinen ünlü teknoloji mağazasının milyon liralık vurgun yaparak kapandığı ortaya çıktı. Peki, İstanbul Bilişim kapandı mı?, İstanbul Bilişim dolandırıcı mı? Yurt dışından getirdikleri ürünleri ithalatçı garantili satan firma, bir süredir taleplere yanıt vermiyordu. İnternet sitesinden ücretini ödeyerek satın aldıkları ürünleri teslim alamayan vatandaşların mahkemeye başvurması üzerine, firma sahiplerinin dükkanları kapatarak ortadan kayboldukları anlaşıldı. İşte, İstanbul Bilişim ile ilgili bilgiler...
İSTANBUL BİLİŞİM BATTI MI? NEDEN İFLAS ETTİ?
İstanbul Bilişim'den teknoloji ürünü satın alan yüzlerce kullanıcı ürünlerinin kendilerine gönderilmediği ve para iadesi de alamadıkları gerekçeleriyle uzun zamandır sosyal mecralarda şikayetlerini dile getiriyordu. Kullanıcıların bir çoğu bu şikayetleri savcılığa da taşıyarak firma hakkında işlem yapılmasını istedi. Ürünleri teslim edilmeyen müşteriler, firmadan paralarını geri istediler ancak alamadılar.
Uzun süredir stok sıkıntısı yaşadığı bilinen firma konkordato ilan ettiğini duyurmuştu. Koronavirüs nedeniyle tedarik sıkıntısına dikkat çekilen açıklamada, bazı kötü niyetli kişilerin sosyal medyada şirketin adına kötü propaganda yaptıklarına işaret edildi.
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce konkordato talebi reddedilen İstanbul Bilişim'in, 15 Ekim 2020 itibarıyla iflasına karar verildi.
MİLYAR LİRALIK VURGUN ORTAYA ÇIKTI!
İstanbul Bilişim'in milyar liralık vurgunu, paravan şirketler üzerinden yaptığı ortaya çıktı. Söz konusu paravan şirketlerin kurulması karşılığında, çoğu işsiz olan kişilere aylık 1000-2000 TL arasında ödeme yapıldı.
Ödemesi yapıldığı halde 50 bine yakın TV, bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik cihazları teslim etmeyen İstanbul Bilişim'in eski sahipleri hakkında açılan dava dosyalarında çarpıcı bilgiler yer alıyor.
Hürriyet'te yer alan habere göre, 2010 yılında 'TRT bandrol yolsuzluğu' ile gündeme gelen ve sahipleri hakkında dava açılan şirket üzerinden, son yılların en büyük 'paravan firma' organizasyonlarından birinin kurulduğu iddia edildi. Dava dosyalarındaki bilgilere göre bu iş için kurulan firma sayısı 40'ı aşıyor. Bu firmalar ise ekonomik durumu kötü olan kişiler üzerinden kuruluyor. Çoğu işsiz bu kişilere, şirketin kurulması karşılığında aylık 1000-2000 TL arasında ödeme yapıldı. Ancak kağıt üzerinde şirket sahibi gözüken bu kişiler hapis ve milyonluk vergi cezaları ile karşı karşıya kaldı.
Peki bu kadar paravan şirket neden kuruldu? Normal şartlar altında işini kuralına göre yani yasalara uygun olarak yapan şirketler, bir ürün sattıklarından bunun faturasını kesiyor. Böylece oluşan vergi de devlete ve diğer ödenmesi gereken kurumlara iletiliyor. Ancak İstanbul Bilişim'in sahipleri bu vergilerden kurtulmak için bu paravan şirketleri kuruyor. Bir tüketici, İstanbul Bilişim üzerinden bir ürün satın aldığında, sonucunda bir fatura kesiliyor. İşte burada paravan şirketler devreye giriyor.
Kurulan paravan firmalar sayesinde vergi de, TRT bandrol ücretleri de, adlarına şirket kurulan kişilerin üzerinde kaldı.
"1 MİLYAR LİRALIK VERGİ KAYBI"
Tüketici her ne kadar ürünü İstanbul Bilişim üzerinden almış gözükse de kesilen fatura, kurulan paravan şirket üzerinden düzenleniyor. Şirket paravan olduğu için İstanbul Bilişim'in gerçek sahipleri de ürünün satışından kaynaklı vergilerden kurtulmuş oluyor. İşin sonucundan oluşan kurumlar vergisi ve TRT'ye ödenmesi gereken bandrol ücreti ödenmeden buharlaşıyor. Yapılan hesaplamalara göre, vergi kaybı 1 milyar lira seviyesinde olurken, TRT'ye ödenmesi gereken bandrol ücretinin ise 500 milyon euroya yakın olduğu hesaplanıyor.
KURUCUSU 'YAĞMA'DAN CEZA ALDI
İstanbul Bilişim'in kurucusu 47 yaşındaki Özgür Güleç ile eski sahibi 39 yaşındaki Kenan Bilgi'nin de aralarında olduğu 5 kişinin 'nitelikli yağma' ve 'kişiyi hürriyetinden alıkoyma' suçundan yargılandığı belirlendi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava, birçok paravan firmanın kurulmasına önayak olan Güngör Kafalı'nın darp edilip zorla çek imzalatılması nedeni ile açıldı.
Sanıklar 56 yaşındaki Abdullah Üngür, 50 yaşındaki kardeşi Osman Üngür, 54 yaşındaki Celal Altun'un silah kullanarak kişiyi hürriyetinden alıkoyma suçundan aldıkları 5 yıl hapis cezası kesinleşti. Üngür kardeşler ile Altun'un nitelikli yağma suçundan aldıkları 10'ar yıl hapis cezası ise Yargıtay'da. Güleç'e verilen toplam 18 yıllık hapis cezası ise istinaf mahkemesine taşındı. Mahkemenin Kenan Bilgi'ye verdiği beraat kararına ise savcılık itiraz etti. Bilgi, bir süre de FETÖ'ye yardımdan tutuklu kaldı. Özgür Güleç, Kenan Bilgi ve Abdullah Üngür hakkında çok sayıda 'sahte fatura' davası da bulunuyor.
PARAVAN ŞİRKETLERİN SAHİPLERİ NE DİYOR?
Dava dosyalarına giren paravan şirket şemasının gerisinde ise çarpıcı hikayeler yatıyor. Hürriyet gazetesi, adlarına 10 yıl önce şirket kurulan kişilerin bir kısmı ile görüştü. Kimi çocuk esirgeme kurumundan çıkmış, kimi hurdacılık yapıyor. Bazıları ise su bayisinde günlük 100 lira yevmiye ile çalışıyor. İşte paravan şirketlerin sahibi gözükenlerin anlattıkları:
"AYLIK 2 BİN TL İÇİN BU İŞE GİRDİK"
* Güngör Kafalı (48): "Benim üzerime de 4 firma kuruldu. Sahte faturadan 4 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldım. 2 yıl hapis yattım. Aynı şekilde ağabeyim Şenel de halen bu olay nedeni ile tutuklu. En az süren 10 davam var. Vergi borcum 4-5 milyon seviyesinde. Bizler o dönem, cebimize ayda 1000-2000 lira girdiği için bu işe bulaştık maalesef. Bu şebeke kamuya milyarlarca lira zarar verdi. Mahkemelerin daha derine inmesi lazım. Böylece şebeke ortaya çıkar"
"32 AY TUTUKLU KALDIM"
* Rıfat Polat (47): "Hurdacılık yapıyorum. Günlük kazancım 100-150 lira arası. Kardeşimin evinde kalıyorum. Adıma bir şirket kuruldu. 8 milyon civarında borcum görünüyor. Sahte fatura düzenlemekten 9.5 yıl hapis cezası aldım. 32 ay cezaevinde kaldım. Bu işe bulaşmadan önce bize, her şeyin yasal olduğu söylendi."
"EVE HER GÜN HACİZ YAZILARI GELİYOR"
* Abdullah Özüberk (37): "Benim üzerime de bir şirket kaydedildi. Vergi borcu 500-600 bin lirayı bulmuştur. Eve her gün haciz yazıları geliyor. Gelen tüm evrakları yırtıp atıyorum ki, ailem görmesin. Şimdi sigortalı bir işte dahi çalışamıyoruz. Çünkü, sigortalı işe girdiğimizde maaşın bir bölümü kesiliyor. Ben de cezaevine girmekten korkuyorum."
"6 MİLYON TL CEZA KESTİLER"
* Akın Bölük (46): "Su bayisinde günlük yevmiye ile çalışıyorum. Bahşişlerle birlikte 120 lira kazanıyorum. Sigortam yok. Gecekonduda kalan bir arkadaşımla ortak kalıyorum. Bir ara sigortalı işe girdim maaşımın tamamı kesildi. TRT bana 5-6 milyon liralık bandrol cezası kesti. Bu işler patlamadan önce şirketin 1-2 milyon lirasını bankadan, 50-100 lira karşılığı çektiğimiz çok oldu."
"ŞİRKETİN CİROSU 100 MİLYON TL"
* Şahin Akdağ (31): “Çocuk Esirgeme Kurumu'nda yetiştim iki kardeşimle. Kurum’dan çıktıktan hemen sonra bu adamlar beni de buldu ve yıllık cirosu 100 milyonu geçen bir şirket kurdu. Oysa o gün de şimdi de önüme çek koysanız, fatura koysanız nedir anlamam. Üzerimde 1.5 milyon lira vergi borcu var. Memur olacaktım, bu davalar nedeni ile memur da olamadım."
"10 YIL HAPİS CEZASI ALDIM"
* Emrah Akdağ (39): "Bu kişilerle ilk olarak ben tanıştım ve diğer iki kardeşimi de bulaştırdım maalesef. O dönem cebimize 3-5 kuruş para koydular. Sahte faturadan 10 yıl hapis cezası aldım. Üzerimdeki vergi borcu 15-20 milyon lira. 4 aydır kirayı ödeyemedim ev sahibi çıkmamızı istiyor. İki çocuğum var. Bu olaylardan ötürü çocuklarımı üzerime kaydedemedim. Resmen yaşayan ölüler gibiyiz bizler."
"TEMİZLİĞE GİTTİĞİM EVDE KİMLİĞİMİ ALDILAR"
* Pakize Sezer (39): "Temizliğe gittiğim evde kimliğim alındı ve adıma şirket kurulmuş. Okuma yazmam bile yok. İstanbul Bilişim nedir, şirket nedir bilmiyorum. 3-4 aydır ne kirayı ne faturaları ödeyebiliyorum. En son bir yerde aşçılık yaparak çocuklarımı geçindiriyordum, o iş de kapandı. Üzerime 400 bin lira vergi borcu var. Bu parayı ödemem mümkün değil. Hayatım mahvolmuş durumda."
İSTANBUL BİLİŞİM HAKKINDA BİLGİLER
İstanbul Bilişim, 2002 senesinden bugüne, e-ticaret sektöründe ve 160 çalışanı ile tüm Türkiye'yi kapsayan hizmet anlayışıyla çalışmaktadır. Son dönemde ülkemizde yaşanan kur dalgalanmaları ve ardından tüm dünyayı saran Kovid-19 salgını ile dünya genelinde üretim, tedarik ve lojistik sıkıntısı yaşanmıştır. Bunun akabinde oluşan aksaklıkları fırsat bilen bazı kötü niyetli kişiler ve çıkar amaçlı gruplar yüzünden sosyal medya da çıkan şirketimiz aleyhine propagandalar yüzünden şirketimiz çok zorlu bir sürece gelmiştir.
Konuya vakıf olmayan, tek amacı firmadan değişik yollarla kazanç sağlamak veya karalama olan kişiler yüzünden müşterilerimiz gereksiz bir paniğe sevk edilmişir. İcra vs. gibi süreçler kanuni zamanından önce uygulayarak bankalar nezdinde hareket kabiliyetimizi yitirmemize neden olunmuştur. Şirketimiz bu sebeplerden dolayı gereken likiditeyi sağlamak konusunda zorlanmaya başlamıştır. Bu süreç ticari faaliyetlerimizi etkiler hale gelmiştir.
Piyasa koşullarına göre faaliyetimize devam etmek, ödeme yapımızda sürdürülebilir değişiklikler yapmak, yasal süreçleri düzenlemek adına yönetim kurulu kararı ile yeniden yapılandırma süreci başlatılmıştır. Bu kapsamda, yetkili Asliye Ticaret Mahkemesine konkordato talepli başvuru yapılmış, başvuru talebimiz mahkemece uygun bulunarak gerekli tedbir kararı verilmiştir.
İflas anlaşması olarak da bilinen konkordato, batık durumdaki şirketlerin borçlarını karşılayabileceklerini belirten bir anlaşmadır. Koşullar dahilinde borçları ödemek için alacaklılarıyla yapılan anlaşma sayesinde alacaklının çok zarara girmemesi gözetilmektedir.
DİSTRİBÜTÖR GARANTİSİ İLE İTHALATÇI GARANTİSİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?