Irak ve Suriye’de IŞİD’in ele geçirdiği geniş toprak parçalarının geri alınması sürecinden en karlı çıkan gruplar, Kürt unsurlar oldu. Suriye’de PYD, Irak’ta ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) topraklarını muazzam ölçüde genişletti. Irak’ta Amerikan işgalinin ardından kimin kontrolünde bulunacağı konusundaki karar sonraya bırakılan ve ‘tartışmalı bölgeler’ olarak adlandırılan yerlerin tamamına yakını IKBY’nin eline geçti. Erbil yönetimi, bu sayede Irak’ın doğal kaynaklarının önemli bir bölümüne de sahip oldu. Suriye’de de PYD için benzer bir durum söz konusu. Deyrizor, Rakka ve Haseke vilayetlerinin çok büyük kısmını ele geçiren PYD, Suriye’nin petrol ve doğalgaz kaynakları ile tarım alanlarında hakimiyet sağlamış oldu. Bu süreçte hem PYD, hem de IKBY’nin kontrolündeki bölgelerde Kürt nüfusun azınlığa düşmesi de Kürt grupların topraklarının ne ölçüde genişlediğini göstermesi açısından dikkate değer bir nokta. IŞİD’in ortalığı kasıp kavurduğu dönemde ‘hilafetin’ başkenti ilan ettiği, yurt dışındaki terör saldırılarını planladığı yer olduğu söylenen Rakka’da, kent merkezinin tamamen PYD ve Arap unsurların ittifakından oluşan SDG tarafından alındığı haberi ise artık önemsiz bir ayrıntıdan ibaret.
ÜÇ YILDA ALDI ÜÇ GÜNDE VERDİ
Ancak ABD destekli Kürt güçlerinin, başta Türkiye ve İran, Irak ve Suriye yönetimlerinde büyük endişe uyandıran bu ‘önlemez’ yükselişi, Irak tarafında birkaç gün içinde tepetaklak oldu. Pazartesi günü petrol kenti Kerkük’ün ele geçirilmesinin ardından, dün de Sincar ve Başika’da kontrol sağlandı. Peşmerge’nin direniş göstermeden çekilmesi, Erbil’in tartışmalı bölgeleri Bağdat’a bıakarak 2003 sınırlarına çekilmeyi kabul ettiğine işaret ediyor. IKBY, IŞİD’le mücadele sürecinde üç yıl içinde ele geçirdiği topraklardan, üç günde vazgeçti. Mesud Barzani’nin dünyaya meydan okuyarak düzenlediği referandum, bağımsızlık hayallerinin en azından yakın gelecek için sonunu getirdi.
ABD GİDİCİ Mİ KALICI MI?
Peki PYD’nin kaderi de Barzani’ninkine benzer mi olacak? Bu sorunun yanıtı, PYD’nin bölgedeki tek müttefiki olan ABD’ye bağlı. ABD’nin resmi tavrı, Suriye’de bulunma amaçlarının IŞİD’le mücadele olduğu şeklinde. Konuya ilişkin uzman görüşleri ise farklılık gösteriyor. Bazı uzmanlar ABD’nin bölgede kalıcı olacağı öngörüsünde bulunurken, bazıları Kürtleri ‘satacağı’ kanısında. Bu konuda PYD’nin özellikle geçen ay yaptığı Deyrizor harekatında ele geçirdiği doğal kaynaklar avantaj, denize ulaşımı olmaması ise dezavantaj olarak görülüyor. PYD’nin, bölgede kurduğu fiili yönetimin yaşaması için Amerikan desteğine muhtaç olduğu açık. Geçen aylarda Reuters’e konuşan PYD yetkilileri, ABD’nin ‘onlarca yıl Suriye’de kalacağını’ öne sürmüştü. PYD, IŞİD’le mücadele sürecinde bunu temin etmek için elinden geleni yaptı. Rakka dahil Kürtlerin yaşamadığı birçok bölgeyi ele geçirmek için ABD desteğiyle savaşmaya ve binlerce militanını kaybetmeye razı oldu. 2014 yılında IŞİD’in Kobani’ye girmesi üzerinde Suriye savaşına müdahil olan ABD, daha önce askeri varlığının bulunmadığı bu ülkede birden fazla üs sahibi oldu. Kuzey Suriye’de PYD kontrolündeki çeşitli bölgelerde 10 adet Amerikan üssü bulunuyor.
TÜRKİYE VE SURİYE NE YAPACAK?
PYD’nin Suriye’deki fiili yönetimine en çok karşı olan güçler, altı buçuk yıllık savaşın iki ayrı tarafında yer alan Türkiye ve Suriye rejimi. Peşmergenin Irak’taki geri çekilmesinin, bu iki devleti PYD’ye yönelik planlarında daha iyimser olmalarını sağlaması muhtemel. Suriye’nin tamamına hakim olmak istediğini her fırsatta belirten Şam yönetiminin, özellikle Deyrizor’da PYD’nin elindeki toprakları almak için Rusya’ya baskı yaptığı biliniyor. Daha önce Menbiç ve Afrin’e planladığı operasyonlar, ABD ve Rusya’nın bu bölgelere asker yerleştirmesiyle engellenen Türkiye ise halihazırda askerlerini İdlib-Afrin sınırına konuşlandırmış durumda. Ancak Türkiye ve Suriye’nin birlikte hareket ettiği İran ile Rusya’nın, PYD’nin bölgedeki hakimiyetinin sonlandırılması konusunda aynı derecede istekli olduğunu söylemek zor. Rusya Afrin bölgesinde PYD ile işbirliği yaparken, Suriye rejimi saflarında savaşan muazzam sayıda unsuru olan İran’ın, PYD’ye karşı saldırmaya giriştiği görülmedi. Sonuç olarak, PYD’nin kaderi, tıpkı Barzani’de olduğu gibi ABD’ye bağlı. Washington ise bu konuda izleyeceği politikayı henüz açık etmiyor. ABD’nin Suriye politikasını yöneten Pentagon’un, kendi içinde ne yapacağına henüz karar verememiş olması da muhtemel. PYD ise bir yandan Amerikan desteğinin devamı için çalışırken, diğer yandan da Rakka, Deyrizor gibi bölgeler üzerinden rejimle pazarlık yapma kozunu saklı tutuyor.