İşte Muharrem İnce’nin açıklamaları ve sorulara verdiği cevaplardan satır başları:
Dün İstanbul’daydık, nokta mitingler yaptık. Büyük İstanbul mitingi için antrenman yapıyoruz. Sonra akşam bazı büyükelçilerle iftar sofrasında buluştuk. İngiltere, yeni Zelanda, Kanada.
NELER KONUŞULDU?
Tanımak istiyorlar. Ne düşünüyorsunuz AB hakkında, NATO hakkında, S-400’ler hakkında. Nasıl yöneteceksiniz Türkiye’yi diye merak ediyorlar. Şu ana kadar 35-40’a yakın büyükelçiyle bir araya geldim. Onlara anlatıyorum, vizyonumuzu, ufkumuzu anlatıyorum. Kötülemeden, ülkeye zarar vermeden yapacaklarımızı anlatıyorum. Tanışmış oluyoruz. Onlar da seçimi kazanacağımıza inanıyorlar tanımak istiyorlar.
Küçük bir uçağımız var kiraladığımız, vatandaşlarımızın yaptığı bağışlardan kiraladık. Kars’a gittik, miting yaptık. Çobanların sigorta primini devlet ödeyecek, iki hayvan ilaçlarını devlet ödeyecek. Hayvancılığı desteklememiz lazım. Yoksa Uruguay’dan Arjantin’den hayvan almak zorunda kalırız.
Van’da bir baskıyı hissettim. İnsanlar alana girmeye çekiniyorlardı. Fotoğraf çektirmeye bile çekiniyorlardı. Buyurun içeriye dedim, bu bariyerlerin hepsini atacağız dedim. Ve inanır mısınız, muhteşem bir miting oldu. Karslı kardeşlerime de Vanlı kardeşlerime de çok teşekkür ediyorum. Yarın Ankara’nın çeşitli noktalarında buluşacağız. Oradan Aydın’a geçeceğiz.
Millet ittifakı için kaç sandık ön görüyorsunuz?
Ben 340 civarında çıkacağını düşünüyorum. Tek tek arkadaşlarım çalışma yapmışlar, onlara baktım. Bana getirilen çalışmaya bakarak gördüğüm 340 civarında.
'APOLET SÖKME POLEMİĞİ'
Ben sayın generalin iftara katılmasında hiçbir sakınca görmüyorum. Söylenen 7-8 yalanı açıklayayım. Bir, meydanlarda TİKA’yı kapatacağım söyleniyor, ağzıma hiç TİKA’yı almadım. İki, iftara katılmasına karşıymışım. Hayır değilim, pekala katılabilir. Fakat Erdoğan orada bayrak demiyor, ordu demiyor, zafer demiyor. Muharrem İnce diyor, ‘çırak’ diyor. Beni eleştiriyor. Beni eleştirirken partililer alkışlıyor, generalin beni eleştirirken alkışlamasına kızıyorum. Bu bir siyasi faaliyettir, bunu yapamaz. Ben kendisini iftara çağırsam gelemez korkudan. Devletin çivisini çıkardılar. Yoksa iftara katılmış katılmamış benim umurumda mı?
Ama beni eleştirirken alkışlayamaz. Disiplin kanunun 20’nci maddesi açık. Subaylar, siyasi faaliyetlere katılamaz. Balkanları hatırlattım. Ordu siyasete girdiği için balkanları kaybettik. Fevzi Çakmak diyor ki, şu şu bakanların diyor, çalışmalarını beğenmiyorum diyor. Atatürk’ün sözü şu, “bu konulara karışmak mı istiyorsun? Karışabilirsin. Ama şu üniformayı çıkart” diyor. Benim eleştirildiğim bir yerde general alkış yapamaz. Sözümün arkasındayız, emekliye sevk edeceğiz. Kahramanlığı ayrı, kahramanlığını ödüllendiririz. Ama Erdoğan’a şunu sormam lazım. Sen Ergenekon Balyoz davasında 26 general hapse atılırken davanın savcısıydın. İlker Başbuğ’a terörist dediler sesini çıkartmadın. Engin Alan, Çanakkale’de ayağa kalkmadı diye Engin Alan’ı hapse attınız. Sana gelince ayağa kalkmayan hapse girecek, terörist olacak. İnsanları hapislerde çürüteceksin. Beni eleştirirken alkışlayacak. Özür bekliyorum. Yarın ben cumhurbaşkanı olduğumda, Erdoğan’ı eleştirirken bir general alkışlasa Erdoğan’ın hoşuna gider mi? AK Partili kardeşlerimin hoşuna gider mi?
Ben alkışlama derim. Üniformasıyla o iftara davet etmem. Askerler yurt savunması yapacaklar, siyasetin içinde olamaz.
İftara katıldığına kızıyormuşum, hayır kızmıyorum. Fabrikaları kapatacakmışım, buna kargalar güler. Köprüleri yıkacakmışım, bu zavallılıklarının bir işareti. Yardımları kesecekmişim, tam tersine artıracağız.
Ben imam hatip liselerinde öğretmenlik yaptım. Şu anda 1,5 milyon imam hatipli çocuk, acaba bunları diyorum hangi sektörlerde değerlendirelim? 1,5 milyon imam hatipli çocuğumuz işsiz. İmam hatipliler de fen liseliler de benim evladım.
Ben oğlumun düğününde zeybek oynamışım, almışlar bu fotoğrafı cami fotoğrafına monte etmişler. Bisikletli fotoğrafımı cami fotoğrafıyla sosyal medyada… Zavallılar, üzülüyorum bunlara acıyorum.
İçişleri Bakanı Soylu’nun bir açıklaması oldu, “Çıkmış, Cumhurbaşkanımızın yemeğine Zeytin Dalı Operasyonu’nun kahramanı olan Metin Temel Paşa kalkmış alkışlamış diye Muharrem İnce efendi ’senin apoletlerini sökerim’ diyor. Sen çivi dahi sökemezsin de öyle bir yeteneğin yok da senin. Benim ona bir tavsiyem var, hafif şerefliysen o kahramanın apoletlerini söker, sana yakıştığı şekilde Demirtaş’ın omzuna takarsın onları” şeklinde. Ne diyorsunuz?
Süleyman Soylu’nun Bafra’da Erdoğan’a ne söylediğine bakarsanız, Süleyman Soylu’nun ne kalitede olduğunu anlarsınız. Benim ne PKK ile ne FETÖ ile ne IŞİD ile işim olur. Benim geçmişim belli. Yapışmaz bunlar. Bunlara gülüp geçerim. FETÖ’cü PKK’lı arıyorlarsa kendi içlerine baksınlar.
FETÖ’cü arıyorlarsa, Bekir Bozdağ’a baksınlar. O meclis kürsüsünde neler söylediğine, ‘Fetullah Gülen büyük kıymettir’ diye bize serzenişlerini hatırlasınlar. Bunlar boş laflar. O komutan Afrin’de hizmet etmiş olabilir, kahramanlık yapmış da olabilir. Kahramanlık yapmış olması siyasete girmesi gerekmez.
Pensilvanya’ya gittiğini söylediniz. Sizin iddianızı sorduğumda, Altuniza’de de görüştüğünü ama icazet almaya gitmediğini, ‘ispatlamazsa namerttir’ dedi. Kim o isim?
Dedi ki, Amerikalılar da aramadı da işlettiler mi dedi. Sayın Erdoğan telefonlarımı mı dinliyorsun? O görüşmeyi kendi telefonumdan yapacağımı
Alışkınsınız siz insanların telefonlarını dinlemeye. FETÖ ile beraber dinliyordunuz. İkinci soru, beni arayan kişi görüşmede olan kişi. “Biz beraber görüştük” diyor.
Sizi arayan Amerikalılar kim?
Onu söyleyemem. Ben 24 Haziran’dan sonra cumhurbaşkanı seçildiğimde açıklayacağım hepsini. Haber gönderdim, kimliğini açıklamak istiyorum dedim. İnanıyorum doğru söylediğine, ayrıntı anlatıyor çünkü. İsmini vereyim mi, ‘verme’ dedi. Kazandığın gibi ver dedi. Bu görüşme doğru, görüştüler. Nasuhi Güngör’ün kitabı ne diyor? “Görüştüler” diyor. O kadar zor durumdalar ki, tweet atmış, kitabımın arkasındayım diye 3 sene önce. Şimdi o kitabım belgelere dayanmıyor diyor. Bu kalitedeki adamı TRT Haber dairesine başkan yaptı Erdoğan. Devlet çöktü, gelenekler yok oldu.
Annenizin de rahatsız olduğunu söyledi…
Bu kadar yalancı olan bir Erdoğan’dan ne beklersin? Annemle görüşmüş mü ki? Annemin rahatsız olduğunu nereden biliyor? Telefonlarımı mı dinledi? Yalancının dik alası. Bu laf mı şimdi yani? Annemle konuştun mu da rahatsız olduğunu biliyorsun? Rizeli olmak dışında ikinizin ortak bir yanı mı var? Yalan söylüyor düpedüz.
Bakanlık önce sizi tek başına bir inceleme yapabileceğinizi ifade etti. Özgür Özel açıklama yaptı, 4 kişilik ekip ilk incelemeleri yaptı. İlk değerlendirmeler geldi mi?
“Gelsin kendisi incelesin” dediler. Hayır ben gitmem dedim. Bir haftaya yakın cevap vermediler. Uçağa binerken bugün, arkadaşlarım dedi ki, gitmiş avukatlar ilk incelemelerini yapmışlar. Ben acele şekilde sizin programınıza yetişeceğimi söyledim. Yarın sabah bilgi alacağım. Ya da gece bilgi alabileceğim.
GÜLEN'İ ALABİLECEKMİSİNİZ?
Çok basit. Akşam büyükelçilere de bunu söyledim. Amerika, AB bizim yargı sistemimize laf ediyorlar değil mi? Hadi ABD’liler güvenmiyor, Avrupalılar güvenmiyor. Peki siz güveniyor musunuz? Ben güvenmiyorum. ayağa k alkan yargıçlar bu doğru değil. Amerikalıların eline nede bir koz veriyorsunuz? Siz yargınızı 81 milyona inandırırsınız. Türk milleti eğer yargının tarafsız olduğuna inanırsa, Amerika’yı ya da AB’yi ikna etmeniz kolaylaşır. Dersiniz ki, ben yargıma güveniyorum. Ben cumhurbaşkanı olsam, yargıya güveniyor musun? Hayır güvenmiyorum. Erdoğan istediği kişiyi hapse attırabiliyor, istediği kişiyi çıkarttırabiliyor.
Neydi Alman, Deniz… Ajan teröristti, serbest kalsın dedi kaldı. Cumhurbaşkanını da yargılayabilecek bir sistem lazım. Erdoğan ile benim aramdaki fark şu. O FETÖ’nün ayağına gitti, ben FETÖ’yü ayağıma getireceğim.