Erdoğan, muhalefeti işaret ederek sarf ettiği “Tüm teknik çalışmalar tamamlandı. İnadına yapacağız” sözleriyle Kanal İstanbul tartışmasını yeniden ısıttı. Cumhurbaşkanı’na ilk karşılık İBB Başkanı’ndan geldi.
Açıklamanın gündem değiştirme çabası olduğunu kaydeden İmamoğlu “İstanbul’la inatlaşmayı marifet görenlere 23 Haziran’ı hatırlatıyorum. İstanbul ‘1’den büyüktür” dedi. İnatlaşmayla yapılan hizmetin milletin yararına olamayacağını söyledi.
EKOSİSTEM ÖLECEK FAY HATTINA NÜFUS YIĞILACAK
Projeye hem muhalefetten hem de uzmanlardan itirazlar yükseliyor. TÜBİTAK’ın Kanal raporunda ÇED raporunun bilimsellikten uzak olduğunun altı çizildi.
Raporda “Karadeniz’den girecek su ekosistemi bozacak” denildi. Türk Mühendis Odaları Birliği de projenin kentin en önemli su kaynaklarından Sazlıdere’yi yok edeceğine işaret etti. Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ise “Deprem riski artacak. Fayın yanına nüfus yığılacak” ifadesini kullandı.
İNATLA OLUR MU
Erdoğan, doğaya telafi edilemeyecek şekilde zarar vereceği vurgulanan, rant tartışmalarının göbeğindeki Kanal İstanbul için “İnadına yapacağız” dedi. İBB Başkanı ‘çılgın proje’deki ısrara karşı çıktı: İnatla yapılan hizmetin milletin yararına olma şansı yok. İstanbul’la inatlaşmayı hâlâ kendisine marifet görenlere 23 Haziran’ı hatırlatıyorum. İstanbul ‘bir’den büyüktür.
Çılgın proje yine gündemde... Cumhurbaşkanı, önceki gün İstanbul kongresinde “Kanal İstanbul projemizin tüm teknik çalışmaları tamamlandı, diğer adımları için gerekli çalışmaları da başlatıyoruz. Onlara rağmen Kanal İstanbul’u da yapacağız, inadına yapacağız” dedi. Türkiye, Erdoğan’ın 2011’de duyurduğu, ilk ihalesi 26 Mart 2020’de gerçekleşen Kanal İstanbul Projesi’ni bir kez daha tartışmaya başladı.
Uzmanlar ve çevre dernekleri, amacı ‘Boğaz’daki seyir emniyetinin artırılması, uluslararası deniz trafiğine açık yeni bir su yolunun oluşturulması, modern bir yerleşim alanı yapılması’ olarak açıklanan projeye karşı çıkıyor. Hazırlanan raporlar, projenin İstanbul’da açabileceği tahribatı gözler önüne seriyor.
Projenin gerçekleşmesi halinde 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin yeniden hakimiyet kurduğu Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının statülerinin de tartışmaya açılabileceği endişesi yaşanıyor.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Pirim “Montrö Sözleşmesi’nin sona erdirilmesini tetikleyecek nitelikte” diyor ve çok sayıda hukukçu ve uluslararası ilişkiler uzmanı da Pirim ile benzer endişeyi taşıyor. Ayrıca kanala ilişkin raporlarda projenin hayata geçirilmesi halinde şehre verilecek zarara dikkat çekiliyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın hazırladığı çalışmada, şu detaylar yer alıyor: “Kanal Boğaz’dan 15 km daha uzun olacak. Boğaz gibi 15 km daha kısa bir su yolu varken, gemiler neden Kanal’ı tercih etsin? Gemilerin geçmediği bir Kanal, yapımı için harcanacak milyarlarca lira nasıl geri kazandıracak? Boğaz’a göre çok daha dar ve sığ olarak planlanan Kanal’da kaza olma riski en az Boğaz’da meydana gelebilecek kazalar kadar.
Kuzey Anadolu fay hattının Küçükçekmece kıyılarına uzaklığı 10-12 km. 45 km uzunluğundaki Kanal’ın ve çevresinde kurulan yeni yerleşim alanlarının büyük depremlerden etkilenmesi kaçınılmaz. Kanal İstanbul için yapılacak kazının taşıma hacmi 2 milyar m3’e çıkacak. Bunun için 20 m3 kapasiteli 100 bin kamyona ihtiyaç olacak. 5 bin kamyonun bir günde 10 sefer yapması durumunda 2 bin günde (5-6 yıl) tamamlanacak hafriyat trafiği Avrupa yakasında hayatı çekilmez hale getirecek.
İstanbul’un yıllık 24-25 günlük su ihtiyacını karşılayan Sazlıdere Barajı yıkılacak ve hem kuraklık zamanlarında su deposu hem de aşırı yağışlarda seli önleyen bir sünger görevi gören Terkos Gölü’nün yapısı bozulacak. Tatlı su kaynakları azalacak.
Yapılacak müdahale ile Karadeniz’in oksijen oranı bakımından zayıf ve kirli suları Marmara’ya dolacak. Marmara ölü bir denize dönüştüğü takdirde 86 canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Balıkçılık darbe alacak. Botanik değerler, yaban hayatı, 458 hektar orman alanı ve 4 bin 71 hektar tarım-mera alanı yok olacak.”
Bilim Akademesi’nin Şubat 2020’de hazırladığı raporda ise İstanbul Boğazı’nın gemi trafiğini taşımak için yetersiz ve riskli olduğu görüşünün geçerli olmadığı belirtildi. “Kanal İstanbul projesinin geçerli bir gerekçesi yok” vurgusu yapılan raporda ‘‘Kanal İstanbul projesinin fizibilitesi kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
Oluşacak arazi rantı gelirlerinin devlet kontrolünde proje bütçesine aktarılması öngörülmediğine göre kanal yapılırsa fınansmanı geçiş bedellerinin ve kamu bütçesinden fonların yüklenici firmalara aktarılması ile sağlanacaktır. Kanal yapılırsa İstanbul’un yeni göçlerle kontrolsüz büyümesi söz konusu” denildi. Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Direktörü Dr. Sedat Kalem ise projenin ekosistemi parçalayacığını söylemişti. Prof. Cemal Saydam da “Kanal yapılırsa Marmara ölür” uyarısı yapmıştı.
Maden Mühendisleri Odası’nın Aralık 2020’de yayımladığı “Ya Kanal Ya İstanbul: Kanal İstanbul ÇED Raporu ve Projesi İptal Edilmeli” teknik değerlendirme raporunda da sadece kazı, nakliye ve depolama maliyetlerinin 69 milyar liraya ulaşabileceği, proje için belirlenen 75 milyar lira maliyetin inandırıcı olmadığı belirtildi. 10 yılda tamamlanabileceği ifade edilen projenin maliyetinin 140 milyar TL’yi bulacağına dikkati çeken İBB ise itiraz kampanyası başlattı.
İBB’nin çalışmalarında, İstanbul Boğazı’nda 15 yılda yaşanan kaza sayısının yüzde 39 azaldığına işaret edildi. Kanal’a ayrılan kaynakla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüme ayırdığı bütçenin 7 katına çıkarılabileceği, 9 Marmaray projesi veya 400 km uzunluğunda metro hattının yapılabileceği ya da İstanbul’un riskli yapı sorununun çözülebileceği vurgulandı. Proje için 394 bin ağaç kesileceğine dikkati çeken İBB, Bağcılar’ın 3.5 katı bir alan imara açılacağına işaret etti.
“Kanal İstanbul’a kimin ihtiyacı var?” sorusuna “İşsizlik, yoksulluk, trafik, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yetersizlik, betonlaşma, deprem riski gibi sorunlarla uğraşan İstanbulluların, Kanal İstanbul gibi bir ihtiyacı yok. Kanal İstanbul, bazıları için rüya gibi bir proje. Mesela kanal güzergahından araziler, arsalar kapatmış, rant ve spekülasyon işlerini iyi bilenler için...” yanıtını verdi.
‘Ya Kanal Ya İstanbul’ afişleri nedeniyle hakkında inceleme başlatılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da Erdoğan’ın ‘inadına’ sözlerinin ‘gündem değiştirme çabası’ olduğunu belirterek, şunları söyledi: “İnatla yapılan hizmetin milletin yararına olma şansı yok.
İstanbul’a ihanet edenlere vatandaşımızın cevabını geçmiş seçimde hep beraber gördük, yaşadık. Bu saatten sonra elbette biz de İstanbul’a asla ihanet etmeyeceğiz ve asla ihanet edilmesine imkan tanımayacağız, fırsat vermeyeceğiz. İstanbul’la inatlaşmayı hala kendisine marifet görenlere 23 Haziran’ı hatırlatıyorum. İstanbul’la inatlaşılmaz.
‘İlla inatlaşacağım’ diyenlere de açıkçası ‘İstanbul burada’ diyorum. Ama unutulmasın, İstanbul, bir şeyi kanıtlamıştır; İstanbul, 1’den büyüktür. Nokta.”