Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülemsinde ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle dönemin emniyet müdürleri hakkında hazırlanan iddianamede Ramazan Akyürek, Coşgun Çakar ve Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak adam öldürmek" ve "silahlı örgüt kurmak" suçlamalarından cezalandırılmaları istendi. İddianamede dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalattin Cerrah için ise "görevi kötüye kullanmak"tan 6 yıl hapis istendi.
Hrant Dink iddianamesi, Başsavcılık tarafından onaylanarak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti.
Tasarlayarak adam öldürme suçlaması
İddianamede eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in "silahlı örgüt kurmak" suçundan 22,5 yıl, "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi.
Cerrah ve Uzun için 2'şer yıl hapis talebi
Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl 6'şar aydan 22'şer yıla, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun hakkında ise "görevi kötüye kullanma" suçundan 6'şar aydan 2'şer yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamede 26 şüpheli bulunuyor
Mahkeme, 15 gün içinde iddianamenin kabulüne veya iadesine karar verecek. Eğer iddianame kabul edilirse konuya ilişkin 26 şüpheli önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.
Hrant Dink cinayeti iddianamesinde Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının emniyet içinde bir yapı oluşturmak için hazırlandığı, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de bu soruşturmaların önünde engel olarak görüldüğü belirtildi.
İddianameden kan donduran detaylar
Al Jazeera'nin haberine göre Şükrü Yıldız’ın "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'ne" üye olmadığı ancak örgütün amaçları doğrultusunda hareket ettiği belirtildi. Müfettiş Şükrü Yıldız’ın Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan İstihbarat Daire Başkanlığı'ndaki görevlilerle birlikte hareket ederek, cinayette sorumluluğu bulunan Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin açığa çıkartılmasını engellediği ve bütün sorumluluğu "kasıtlı olarak" İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin üzerine yıktığı vurgulandı.
Cerrah: Dink ile ilgili tehditler toplantıda konuşuldu
Hrant Dink ile ilgili bir tehdit ortamının oluştuğunu vurgulayan savcılık, cinayet döneminde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah’ın da ifadesinde bu tehdide dikkat çektiğini belirtti. Cerrah’ın savcılığa verdiği ifadede, vali başkanlığında ayda bir yapılan MİT, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı birimlerinin de katıldığı "İl Emniyet ve Asayiş" toplantılarında, Hrant Dink’in yapılan protestolardan ötürü gündeme geldiğini ve ayrıca Ermeni toplumuna yönelik tehditlerin de konuşulduğunu ve değerlendirilmeler yapıldığını beyan ettiği iddianamede yer aldı.
"Şüpheliler, bilgilerin sadece bir kısmını aktardı"
Trabzon Emniyeti'nde görevli şüphelilerin Hrant Dink'e yönelik tehdit atmosferinden haberdar olduklarının belirtildiği iddianamede, "Hrant Dink’in öldürüleceğine dair kesin istihbari bilgiye sahip oldukları halde cinayet tasarısına ilişkin bilgilerin bir kısmını devletin ilgili birimlerinin yalnızca bir kısmına aktarmış, cinayet tasarısındaki gelişmeleri ve değişiklikleri kayıt altına almamış, cinayeti tasarlayan örgüte operasyon yapmamışlardır" denildi.
"Engin Dinç bugüne kadar gizlenen iki rapor sundu"
Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in ifade işlemi de iddianamede yer aldı. Cinayetten bugüne kadar hiç ortaya çıkmayan iki raporun, Engin Dinç’in ifadeye gelmesiyle birlikte savcılığa kendisi tarafından sunulduğu belirtildi.
Söz konusu iki istihbarat raporunun kayıtlarda olduğunu ancak savcılığa yıllardır sunulmadığını anlatan savcılık, "Şüpheli Engin Dinç savunması sırasında; İstihbarat Daire Başkanlığı'nda yaptıkları araştırma sonucunda C.Başsavcılığımıza ifade vermeye gelmeden önce Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'nce İstihbarat Daire Başkanlığı'na hitaben yazılmış 14/09/2006 tarihli yazı ve eki 12/09/2006 tarihli ve 11 nolu F/3 gizli buluşma raporunu bulduklarını söylediği, 14/09/2006 tarihli ve 175177 sayılı yazı ve eki F/3 buluşma raporunu savunmasına ek olarak soruşturma dosyasına sunmuş olup, 12/09/2006 tarihli F/3 buluşma raporu ve bu raporda düzenlendiği belirtilen F/4 haber raporunu Hrant Dink cinayetinin işlendiği tarihten itibaren bütünsoruşturma makamlarından gizlendiği tespit edilmiştir" vurgusu yapıldı.
"Bilgiler Trabzon ve İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan silindi"
Söz konusu raporlardan birinin dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay tarafından düzenlenerek İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderildiği, diğer raporun ise Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevli iki polis memurunun Erhan Tuncel ile yapılan gizli buluşma üzerine düzenlendiği belirtildi. Söz konusu görüşmelere ilişkin hazırlanan raporun bulunduğu Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’ndeki bilgisayarlardaki bilgilerin de yok edildiği vurgulandı. İddianamede, "İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü'nde bulunan 11 nolu F/4 raporuna ilişkin kayıtların da bilgisayar ortamında yok edildiği anlaşılmıştır" denildi.
"C-5" adlı bir büro
160 sayfalık Hrant Dink cinayeti iddianamesinde eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in kurduğu "C-5" adlı bir bürodan bahsediliyor. Buna göre Yılmazer, İstihbarat Daire Başkanlığı C-2 Büro Amirliği içinde 2006 yılı Haziran ayında C-5 adlı büroyu kurdu. Onay alınmadan kurulan bu büronun, mevzuat dışı çalıştığını belirten savcılık, "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nce başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlıklarının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 bürosunun varlığı açığa çıkarılmıştır" tespitini yaptı.
"Mevzuat dışı çalıştı"
İddianameye göre bu büro, 1 Haziran 2006 - 23 Mayıs 2012 tarihleri arasında mevzuat dışı çalıştı. Büroda, toplamda 22 bin 219 belge üzerinde çalışıldı. Bunlardan 62'si Hrant Dink cinayetiyle ilgili. Ergenekon soruşturma ve davasıyla ilgili 131, Malatya Zirve Yayıncılık cinayetiyle ilgili 79, Büyük Birlik Partisi kurucusu ve ilk genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili 69, "aşırı sağ faaliyetler, etnik gerginlikler, milli hassasiyetleri istismar faaliyetleri ve benzerleriyle ilgili" de 21 bin 886 evrak vardı.
"Mutlak suretle öldürüleceği..."
İddianameye göre Ali Fuat Yılmazer, diğer şüphelilerden Ramazan Akyürek ve Coşkun Çakar gibi, emniyet içinde Fethullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan bir grubun yapılanmasındaki yöneticilerden biriydi.
İddianamede, Hrant Dink cinayeti, "amaç suçun" gerçekleştirilmesi için olan bir "araç suç" olarak nitelendirildi. Yılmazer'in de yöneticisi olduğu "suç örgütü" tarafından Hrant Dink'in "mutlak suretle öldürüleceği" iddianamede yer aldı ve "Bunun için hazırlıklar yapan suç örgütü yönetici ve üyeleriyle cinayeti işleyecek tetikçi 'Ogün' ismine kadar her şey önceden bilinmesine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Hrant Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği tespit edilmiştir" denildi.
İstihbarat Başkanı'nın telefon kayıtları incelendi
Hrant Dink cinayeti iddianamesinde, şüpheli İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç'in cinayetle ilgili İstanbul İstihbarat'ı arayarak uyardığını söylediği yazıldı. Ancak HTS kayıtları, Dinç'in arama yapmadığını ortaya çıkardı. Trabzon İstihbarat Şube arşivinde şimdiye kadar gizlenen 9 klasör evrak bulunduğu da belirtildi.
9 klasör evrak bulundu
Savcılık, soruşturma kapsamında İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerine Trabzon İstihbarat Şube’de inceleme yapılması talimatını verdi. Bu talimat gereği Eylül 2015’te inceleme yapıldı. Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün arşivinde yapılan incelemelerde 9 klasör evrağın bulunduğuna dikkat çekilen Hrant Dink cinayeti iddianamesinde şöyle denildi:
"Hrant Dink cinayetine ilişkin 9 klasör evrak arasında yine bu güne kadar resmi kayıtlarda gösterilmeyen, soruşturma makamlarından gizlenen 19/10/2006 tarihli 2006 61199250 sayılı dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay imzalı ve Trabzon İstihbaratta görevli polis memurları Mehmet Ayhan, Ercan Demir, Faruk Sarı paraflı (12) numaralı (F-3) buluşma raporunun resmi yazı ile İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderildiği, Erhan Tuncel ile yapılan bu buluşmada üniversite harç masrafı olarak 220,00-TL ödemenin yapıldığı tespit edilmiştir."
"HTS kayıtları Engin Dinç’i yalanladı"
İddianamede şu anki İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’in ifadesine de yer verildi. Engin Dinç ifadesinde, 15 Şubat-17 Şubat tarihlerinde dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i arayarak, "Hrant Dink’i öldürecekler, bu adamı korumak lâzım” dediğini öne sürdü. Savcılık önce bu iddiayı şüpheli Ahmet İlhan Güler’e sordu. Güler, Engin Dinç’in kendisini zaman zaman aradığını ancak belirttiği gibi, "Hrant Dink’i öldürecekler, bu adamı koruyun" şeklinde bir şey söylemediğini, 15- 17 Şubat 2006 tarihleri içerisinde kendisini aramadığını söyledi.
"Beyanlarına itibar edilmemiştir"
Savcılık bunun üzerine Engin Dinç’in HTS kayıtlarını (telefon kayıtları) incelemeye aldı. İddianamede, HTS kayıtlarının önce İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerince elden takip yetkisi verilerek TİB'den istendiği belirtilerek, "HTS kayıtlarında şüpheli Engin Dinç’in şüpheli Ahmet İlhan Güler’i belirtilen tarihlerde aradığına dair bir kaydın bulunmadığı tespit edilmiştir" denildi. İddianamede, "Suçtan ve sorumluluktan kurtulmaya dönük olduğu anlaşılarak şüpheli Engin Dinç’in savunmasına ve bu yöndeki beyanlarına itibar edilmemiştir" denildi.
"Kayıtlar Reşat Altay’ı da yalanladı"
Şüphelilerden dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın istihbarat elemanı Erhan Tuncel hakkında bilgisinin olmadığına dair ifadesinin çelişkili olduğunu belirten savcılık, Reşat Altay’ın imzaladığı ve Trabzon İstihbarat Şube’nin arşivinde bulunan 12 numaralı f-3 raporunda, "Erhan Tuncel’in yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarıldığının belirtildiğini" ortaya çıkardı. Savcılık Reşat Altay’ın Erhan Tuncel’den bilgisinin olmadığının mümkün olmadığını vurguladı.
"Ogün Samast son ana kadar kontrol altındaydı"
"Yasin Hayal ve Ogün Samast’ı takip ediyordu"
Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün cinayetten iki gün öncesine kadar bile Yasin Hayal ve Ogün Samast’ı takip ettiğini, kontrol altında tuttuğunu belirten savcılık, şu ifadeleri kullandı:
"Hrant Dink cinayetinden sonra 20/01/2007 tarihinde, Trabzon ilinde cinayet zanlıları Yasin Hayal ve grubunun bir arada bulundukları sırada yakalanmaları da, 17/01/2007 tarihinde takip edilen grubun takibine devam edildiğinin, Hrant Dink cinayeti tasarısını geliştiren ve gerçekleştiren şahısların Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince bilindiğini göstermektedir. 17/01/2007 tarihli raporda; bir konu gereği Pelitli Beldesinde bulunan Polis Okulu civarına gidildiğinde, Yasin Hayal isimli şahsın da Vizyon isimli kafeden çıkarken, tesadüfen görülerek olay raporlaştırılmış izlenimi verilmiş ise de, 17/01/2007 tarihli raporun düzenlemesi tesadüf olmayıp, 17/01/2007 tarihinde de Hrant Dink cinayetini işlemeyi tasarlayan grubun takip edildiğini göstermektedir."
İstihbarat Daire Başkanlığı’na eleştiri
İddianamede cinayetin faili Ogün Samast’ı takip eden istihbaratçılarla ilgili soruşturmanın ayrıldığı ve devam ettiği belirtildi. Savcılık ayırma kararında İstihbarat Daire Başkanlığı’na da eleştiride bulundu.
Cinayet anında Samast’ın çevresinde bulunun şüpheli şahıslarla ilgili yapılan çalışmalar çerçevesinde bölgenin HTS (telefon kayıtları) kayıtlarının temin edildiğini belirten savcılık, "HTS kayıtları ilgili mahkemelerden alınan kararlarla TİB'den temin edilmesine rağmen İstihbarat Daire Başkanlığı'nın tüm olanaklarına karşın şüpheli şahısların belirlenememesinden dolayı soruşturma ayrılarak devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
"Yasadışı büro kuruldu"
İddianamede eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından İstihbarat Daire Başkanlığı C-2 Büro Amirliği içinde 2006 yılı Haziran ayında C-5 adlı büronun kurulduğu belirtildi. Onay alınmadan kurulan bu büronun, mevzuat dışı çalıştığını belirten savcılık, "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nce başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlıklarının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 bürosunun varlığı açığa çıkarılmıştır" tespitinde bulundu.
Dink, Yazıcıoğlu, Ergenekon ve Malatya’ya ilişkin çalışmalar
Bu büronun 01 Haziran 2006-23 Mayıs 2012 tarihleri arasında mevzuat dışı çalıştığı belirtilen iddianamede, “C-5 bürosuna Hrant Dink cinayeti ile ilgili 62 adet, Ergenekon örgütü soruşturma ve davasıyla ilgili 131 adet, Malatya Zirve Yayıncılık cinayeti ile ilgili 79 adet, Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile ilgili 69 adet, aşırı sağ faaliyetler, etnik gerginlikler, milli hassasiyetleri istismar faaliyetleri ve benzerleriyle ilgili 21.886 adet; toplamda 22.219 adet evrağın düşümü yapılarak üzerinde çalışıldığı tespit edildi" denildi.
"Gülen örgütü cinayeti biliyordu"
İddianamede, şüphelilerden Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar'ın emniyet teşkilatı içinde Fethullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan bir grubun yapılanmasını amaç edinen "Silahlı Terör Örgütü'nün" yöneticilerinden olduğu belirtildi. İddianamede, "Bu anlamda amaç suçun gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetinin araç suç niteliğinde olduğu, bu örgüt tarafından Hrant Dink'in mutlak suretle öldürüleceği, bunun için hazırlıklar yapan suç örgütü yönetici ve üyeleri ile cinayeti işleyecek tetikçi 'Ogün' ismine kadar her şey önceden bilinmesine rağmen, amaç suçun gerçekleşmesi için araç suç niteliğinde olan Hrant Dink cinayetinin gerçekleşmesinin beklendiği tespit edilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
"Emniyet içinde yapının oluşmasına engeldi"
Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Çoşkun Çakar’ın liderliğinde suç örgütü oluşturulduğu belirtilen iddianamede, "Oluşturulan suç örgütünce Emniyet teşkilatı içinde bir yapının oluşturulması amacıyla planlanan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları önünde engel olarak görülen İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'den F/4 raporlarına yansıyan Yasin Hayal tarafından Hrant Dink'in ne pahasına olursa olsun öldürüleceği, bu amaçla hazırlıklara başladığı, takipten kurtulmak için telefonunu bir köyde bırakacağı gibi hayati öneme haiz bilgiler gizlenmiştir" denildi.
"Güler’den bilgi saklandı ve tasfiye edildi"
İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde Fethullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan grubun yapılanması amacıyla, Hrant Dink cinayeti işleninceye kadar bu konuda hareketsiz kalındığını belirten savcılık şu ifadeleri kullandı:
"Yapılması planlanan Ergenekon operasyonlarının hazırlıklarını, oluşturduğu gizli, mevzuat dışı kurduğu C-5 Bürosu'nda özel ekibi ile sürdürmüştür. C-5 Bürosu olarak adlandırılan, gizli birimde hazırlığı yapılan ve başlatılması planlanan Ergenekon operasyonlarına İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in Ergenekon şüphelilerine isnad edilen suçlamalarla delillerin uyuşmamasından ve delillerin yetersizliğinden dolayı karşı çıkması nedeniyle; yapılması planlanan Ergenekon operasyonlarının önünde bir engel olarak görülmüş, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın o dönemdeki gücü ve etkisinden dolayı, Celalettin Cerrah'a rağmen Ahmet İlhan Güler'in İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'nden uzaklaştırılmaması nedeni ile, Hrant Dink cinayetinden 6 gün önce İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşkun Çakar tarafından Ankara'ya İstihbarat Daire Başkanlığı'na çağırılmıştır."
"Yol verilen cinayet..."
Dink cinayetine ilişkin iddianamede şu çarpıcı tespit yer aldı:
"Şüpheli Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ve Coşkun Çakar'ın yöneticiliğini yaptığı suç örgütü tarafından önceden detayları ile bilinen emniyet içinde bir yapılanmanın aracı olarak yol verilen cinayet tasarısı gerçekleşmiştir."
"Öngörememiş olması mümkün değil"
İlhan Güler’in bu bilgilerin kendisinden gizlenmiş olsa da suçlu olduğunu belirten savcılık, "18-19 yıl Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde İstihbarat Şube Müdürlüğü veya daha alt kademe İstihbarat birimlerinde görev yapan tecrübeli bir istihbaratçı olan şüpheli Ahmet İlhan Güler'in yüklenmiş olduğu kamu görevi ve konumu itibariyle yukarıda açıklanan nedenlerle Hrant Dink'in yaşam hakkına yönelik açık ve yakın bir tehlike altında bulunduğunu ön görmemiş olması mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
"1 saat 44 dakikada Erhan Tuncel’e ulaştılar"
İddianamede Dink cinayetinin ardından İstihbarat polisi, şüpheli Muhitten Zenit’in Erhan Tuncel’i telefonla aramasına da yer verildi.
Cinayetin işlenmesinin ardından 1 saat 44 dakika sonra Zenit’in Tuncel ile görüştüğü anlatılan iddianamede, "Bu durum cinayet haberinin duyulduğu anda Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Engin Dinç ve Ercan Demir’in tereddütsüz Yasin Hayal’in bu cinayeti işlediğini bildiklerini veya öngördüklerini açıkça ortaya koymaktadır" denildi.
"Akyürek Trabzon Valisi'nden bilgileri sakladı"
İddianamede dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in de cinayete ilişkin bilgi saklandığı belirtildi. Akyürek’in Dink cinayetine dair elde edilen, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı'na bildirilen istihbarat bilgilerini Trabzon İl Jandarma Komutanı'na ve Trabzon Valisi'ne iletmediği belirtildi.
"Trabzon Savcılığı'na bilgileri aktarmadı"
Trabzon Valisi başkanlığında; Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Bölge Başkanı, İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü, Garnizon Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanı'nın katılımı ile ayda bir yapılan "İl Emniyet ve Asayiş" toplantısında, Trabzon İl Emniyet Müdürü olan şüpheli Ramazan Akyürek'in, Dink cinayetine dair elde ettiği bilgiyi aktarmadığını belirten savcılık şöyle dedi:
"Hrant Dink cinayeti örgüt tarafından tasarlanmasına rağmen Trabzon İl Emniyet Müdürü görevlileri bu konu ile ilgili yasal işlem başlatıp Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmemişlerdir. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri, Hrant Dink cinayetinin kim tarafından işleneceği, cinayetin hangi yöntemlerle işleneceği konusunda raporları kaleme aldıkları tarihte ve sonraki tarihlerde farklı bilgilere ulaşmalarına ve bu bilgiler doğru bilgiler olmasına rağmen bu bilgileri raporlara aktarmamış ve ilgili makamlara iletmemişlerdir."
"Amaçları, suça iştiraklerini gizleme"
Yasin Hayal ve Erhan Tuncel gibi isimlere yönelik Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri tarafından yapılan takiplere konu belgelerin saklanması, "şüphelilerin iştiraklerini gizleme amacı" olarak yorumlandı.
"Cerrah, Dink’e yönelik tehditlerden bilgi sahibiydi"
İddianamede dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’a yönelik suçlamalar da belli oldu. Cerrah’ın Dink’e yönelik, öldürülmesinden önce yapılan tehditlere ilişkin bilgi sahibi olduğu belirtilen iddianamede, "Ermeni Patriği Mutafyan tarafından 2004 yılında Ermeni kurumlarına yönelik güvenlik tedbirleri alınması yönündeki dilekçe bizzat Cerrah’a hitaben hazırlanmış ve gönderilmiştir" ifadeleri yer aldı.
"Koruma tedbiri almalıydı"
Cerrah’ın Trabzon İstihbarat’ı tarafından Dink’e yönelik Yasin Hayal tarafından eylem yapılacağı bilgisini içeren yazıdan haberdar olmadığı belirtilen iddianamede, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in söz konusu yazıyı Cerrah’a sunmadığı yönünde beyanlar olduğu ifade edildi. İddianamede, "Bu beyanlar gerçek kabul edilse bile Dink’e yönelik saldırıların bir veya birkaçı Dink’e yönelik koruma tedbirlerinin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Hrant Dink’e şahsi ve fiziki koruma tedbirleri alınması için talimat vermesi gerekli iken bu talimatı vermemiştir" denildi.
Hrant Dink’e yönelik saldırı olasılığının arttığı tarihlerde koruma önlemlerinin gözden geçirilmesi gerektiğini belirten savcılık, bu yöndeki tedbirlerin hiçbirinin alınmadığını belirtti.
"Sydney’de suikast ihbarı arşivde çıktı"
İddianamede daha önce gün yüzüne çıkmayan bir istihbarat arşivine de yer verildi. Dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in, Hrant Dink’e yönelik yaşanan gelişmelerden ayrıntılı olarak bilgi sahibi olduğu belirtilen iddianamede, "Dink’e Sydney’de suikast düzenleneceğine dair ihbar, ekinde bu ihbara dair mektup ile birlikte İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne gönderilmiştir. Bu bilgi istihbarat arşivinde mevcuttur" denildi.
Ergenekon sanıklarına takipsizlik
Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, Ergenekon sanıkları ve emniyetçilerin de aralarında olduğu 50 kişinin şüpheli olarak incelendiği ortaya çıktı. İnceleme sonucunda 50 kişiye yönelik Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturmada takipsizlik verildi. Dava açılmasına gerek görülmeyen isimler arasında Ergenekon davasında yargılanan Mehmet Fikri Karadağ, İlhan Selçuk, Avukat Kemal Kerinçsiz, emekli General Veli Küçük, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Vedat Yerener isimleri yer aldı. Takipsizlik verilen isimler arasında ayrıca eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü olan ve "paralel yapı" soruşturması kapsamında müfettiş olarak rapor hazırlayan Selim Kutkan ile Dink cinayetinin işlendiği dönemde Malatya İstihbarat Şube amiri olan, şu anki Konya Kom Şube Müdürü Ali Loğoğlu gibi isimler bulunuyor.