KENAN BUTAKIN / İSTANBUL
İslam adına fetva veren bazı ilahiyatçı ve din adamlarının skandal açıklamalarına yönelik tepkiler devam ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün yaptığı açıklamalar yeni bir tartışma başlattı. ‘İslam güncellenmeli’ sözlerine açıklık getiren Erdoğan, dinde reform aranmadığını ama önüne gelenin ileri geri konuşmasının İslam’a sürdüğü lekeyi görmezden gelemeyeceklerini, bu zihniyetle mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyatçıların bu kişilere alan bırakması halinde zaaflar ortaya çıkacağına dikkat çeken Erdoğan, gerçek din adamlarını göreve çağırdı. Peki ‘İslam adına ahkam kesen’ anlayışla nasıl mücadele edilmeli? Diyanet ve ilahiyat fakülteleri gibi kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve medyaya bu konuda görev düştüğünü belirten ilahiyatçılar, dini konularda çok sesliliği koruyacak ama istismarcılara fırsat vermeyecek önlemler alınması gerektiğini dile getirdi.
DİYANET İŞLERİ ESKİ BAŞKANI PROF. DR. MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU
* Boşluk bırakılmamalı
Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, fırsatçıların istismar etmeye çalıştığı boşluğu dolduracak din görevlilerinin eğitimli olması gerektiğini söyledi. Yazıcıoğlu şöyle konuştu: “Benim Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığım 25 yıl öncesinde önemli bir eğitim faaliyeti başlattım. Diyanet mensuplarının, baştan sona açıköğretim ilahiyat önlisans ile ilahiyat lisans programlarını okuması için ciddi bir mücadele verdim. 60 bin din görevlisini kapsayan bir programdı. Önemli olan başlatılan projelerin sürdürülebilir şekilde devam ettirilmesidir. Şu anda bildiğim kadarıyla 130 bin civarında imam ve hatip olan din görevlisi var. Projenin devam edip etmediğini bilmiyorum. Bütün mesele, toplumu din konusunda aydınlatmak zorunda olan insanların, işin doğrusunu aslını önce kendilerinin öğrenmeleriydi. Eğitim uzun soluklu bir iştir. Bir süre devam ederse sonuçlar alınır. Bütün mesele toplumu doğru bilgi ile yönlendirmektir. Diyanetin bu kadar personeli varken, toplumu bilinçlendirmek adına boşluk bırakılmaması gerekiyor.”
HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. HİLMİ DEMİR
* Hantallık sorunu aşılmalı
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir ise ilahiyat fakültelerinin kalite, Diyanet’in ise ‘hantallık’ sorunu çözülmeden istismarcı zihniyetle baş edilemeyeceğini söyledi: “FETÖ sonrası gördük ki Türkiye’de dini alan iki sorunla karşı karşıya; birincisi denetimsizler, ikincisi ise her türlü operasyona ve manipülasyona açıklar. Dolayısıyla bugün aslında karşı karşıya kaldığımız krizi Türkiye uzunca süredir yaşamakta. Bugün bu kriz daha görünür hale geldi ve şu anda Sayın Cumhurbaşkanımız çok yerinde bir hamle ile krize müdahale etti. Fakat kriz bitmedi. Köklü tedbirler alınmalı. Buradaki en önemli mesele dini alandaki çok sesliği koruyup gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Yani sivil alandaki özgürlükleri, konuşma ve düşünme özgürlüğünü kısıtlamadan devlet dini grupları yönetmeyi başarmalıdır. İlahiyat fakültelerinin ciddi bir kalite sorunu aynı şekilde Diyanetin ise kalite ve büyük bir hantallık sorunu bulunuyor. Dolayısıyla bu iki yapının krizi yönetebilme kapasitesi şu haliyle mevcut değil. Sivil toplum kurluşları ile medyaya da büyük görev düşüyor.”
ANKARA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF DR. HAYRİ KIRBAŞOĞLU
* Diyanet ‘2 p’den kurtulmalı
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Hayri Kırbaşoğlu ise Diyanet’te de bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç olduğu görüşünde. Kırbaşoğlu “Bilimsel bilgiye yeterince iltifat edemiyorlar. Popülizmden de kaçamıyorlar. Ayrıca Diyanet’in acilen siyasetin etkisinden çıkıp tam bağımsız olması gerekiyor. Tıpkı Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay ile Danıştay gibi. Yoksa daima yukarıya bakacak. Diyanet’in bürokrasisi yukarıdan gelenlere göre tavır alacak. Bu arada siyasetle popülizm arasında İslam buharlaşıp gidecek. Yani politika ve popülizm yani iki ‘P’ arasında İslam buharlaşıp gidecek. Bu nedenle Diyanet’in tamamen özerk ve Anayasal bir statüye kavuşturulması gerekiyor” dedi.