Ülkemizde hepatit alanında hasta ve hasta yakınları tarafından kurulmuş ilk ve tek dernek olan HEPYAŞAM (Hepatitle Yaşam Derneği), Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Anabilim Dalı ve Viral Hepatitle Savaşım Derneği ile birlikte “2. Ulusal Sosyal Yönleriyle Hepatit Sempozyumu”nu düzenledi. Hepatit ile ilgili sosyal sorunların ele alındığı sempozyum, Dünya Hepatit Birliği’nin 2015 Dünya Hepatit Zirvesi için hazırladığı filmin gösterimi ile başladı. Sempozyumda şu detaylar dikkat çekti…
Hepatit A yüzde 90’ımızı etkiliyor
Viral hepatitlerin tüm dünyada yaygın olarak görülen ve ülkemizi de yakından ilgilendiren önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Viral Hepatitle Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, virüsün yaygınlığı konusunda şunları söyledi:
“Hepatit A virüsü gelişmişlik derecesi değişik toplumlarda insanların yüzde 70-90'ını enfekte ediyor, hepatit B virüsü ile karşılaşma oranı dünyanın değişik yerlerinde yüzde 10-90 arasındadır ve dünyada hepatit B virüsü taşıyıcılarının sayısı 400-500 milyondur. Hepatit C virüsü ise yaklaşık olarak tüm insanların yüzde 3’ünü etkiliyor. Yani insanların büyük bir çoğunluğu yaşamları boyunca değişik hepatit virüsleri ile karşılaşıyor. Bu karşılaşma A ve E tipi viral hepatitlerde genellikle iyileşip kronikleşmeye yol açmazken; B, C ve D tipi viral hepatitler değişik oranlarda kronikleşerek siroz ve karaciğer kanseri gibi hastalıklara neden olabiliyor.”
İnsanlar virüs taşıdığını tesadüfen öğreniyor
Herkesin hepatit virüsleri ile karşılaşma ihtimali olduğunu vurgulayan Dr. Tabak, çok sayıda kişinin de virüs taşıdığını tesadüfen öğrendiğini belirterek şöyle devam etti:
“Tamamen sağlıklı bir şahsın bir kan bağışından sonra B veya C tipi hepatit taşıyıcısı olduğunu öğrenmesi veya rutin kan kontrolleri sırasında kronik hepatit olduğunu duyması mümkün. Kişinin, hepatitler ile ilgili abartılı ve kulaktan dolma bilgileri öğrenmesi ile psikolojisinin gereksiz yere ne kadar değişebileceğini tahmin etmek hiç de güç değil. Bu nedenle amacımız toplumu doğru bilgilendirmek, hastalıkla savaşımda başarılı olmaktır. Hepatitle savaşım ise sağlık çalışanları, kanun yapıcılar, sağlık politikası üretenler ve toplumla hep birlikte olur.”
STK’ların rolü büyük
HEPYAŞAM Derneği Başkanı Dr. Hilal Ünalmış Duda ise bu durumun çok bileşenli olduğunu söyledi. Duda, “Ekonomik, sosyo-kültürel temeli ve çevresel faktörleri vardır. Sosyo-kültürel bağlamda sahneye çıkmış olan Sivil Toplum Kuruluşları da günümüzde sağlık politikalarının sürdürülebilirliğinde rol almaktadır” dedi.
Eşimin karaciğeri ile hayata döndüm
Sempozyumda söz alan hastalardan Hepatitle Yaşam Derneği Denetim Kurulu Başkanı Nevzat Gökmen de hastalıkla ilgili verdiği mücadeleyi ve yaşadığı hukuki süreci şu sözlerle anlattı:
“Bizim hastalıkla mücadelemiz 1999 yılında mide kanaması zannettiğimiz bir kanamayla başladı, oysa yapılan tetkiklerde bunun bir siroz olduğu ortaya çıktı. Bunun nedeninin ise 1982 yılında askerlik görevini yaparken acemi birliğinde doktorların tek şırıngayla birden fazla kişiye aşı yapması olduğu çıktı. Önce, Ankara Hava Hastanesinde sonrasında ise GATA’da 28 gün yattıktan sonra hepatit tanısı konuldu. Ama o zaman sadece kendine dikkat et dediler, bir diyet programı verdiler buna dikkat edin dediler. Ondan sonra ne bir tahlil ne de bir kontrol yapıldı. Bunun sonucu 16 yıl sonra karşıma siroz olarak çıktı. Cerrahpaşa’da 5 yıllık bir tedavinin ardından karaciğer nakli olunması yönündeki telkinlerle birlikte, eşimin karaciğerinin yarısını bağışlamasıyla tekrar hayata döndüm.”
Buradan sonra bir hukuki mücadele başlattıklarını belirten Gökmen, “Bu hastalığı bize askerde bulaştırdılar, TSK’nın arşivlerinden bunu çıkarttık. Sosyal Güvenlik Kurumu’na bunu kabul ettirdik ama ‘askerliğin sebep ve tesiriyle meydana gelmedi’ dediler. Bu nedenle ‘siz hiçbir hak talebinde bulunamazsınız’ dediler. Bu hukuksal mücadelemiz de 11 yıl sürdü. 2014 yılında çıkan örnek bir kararla beni malulen gazi saydılar, gazi maaşı bağladılar ama tazminat verilmedi. Bu nedenle hukuksal mücadelemiz hala devam ediyor” diye konuştu.