Türk lirasının kur karşısındaki hızlı değer kaybıyla ekonomi yönetimi birbirnden farklı önlemler almaya başladı. Yabancı yatırımcının kaçışı, eriyen döviz rezervleri ve Merkez Bankası’nın bağımsızlık şüphesi yabancı yatırımcının da ayağını kesti. Pandemi öncesinde başlayan bu olumsuz gidişat, salgınla birlikte daha ileri bir boyuta taşındı. Bütün ülkelerin yaptığı gibi karşılıksız para basılması, hızla girilen faiz indirimi sarmalına ara verdirdi ve enflasyonu yeniden tetikledi. Basılan paranın karşılığı dövizle doldurulamayınca piyasalarda da oynaklıklar başladı. Türkiye’nin yeni ekonomi politikalarından biri hiç kuşkusuz TL’nin istikrarı. Tüm yaşanan olumlu veya olumsuz haberlere rağmen lira yaklaşık 1 aydır 6.85 seviyelerinde grafik çiziyor. Merkez Bankası’nın rezervlerinden yapılan döviz satışlarına son dönemde kamu bankalarının da eklendiği Reuters haber ajansı tarafından paylaşıldı. Kamu bankalarının geçen yıl aralık ortasında neredeyse sıfır olan net döviz açık pozisyonları hazirandan itibaren belirgin artış göstererek temmuz itibarıyla 8 milyar doların üzerine çıktı. TCMB ile birlikte bakıldığında Türkiye’nin 2019 başından bu yana piyasaları müdahaleyi de içeren toplam döviz arzı da 100 milyar doları aşmış durumda.
Dövizi tutmak için yapılan girişimler karşısında piyasa verilen 100 milyar dolar daha yüksek rekoru engelledi. Bazı ekonomist ve analistler yapılan bu girişimler karşısında kurun 4 lira seviyelerine kadar gerilemesi gerektiğini aktardı. 2019 yılı başında 5.15 lira seviyesinde olan dolar, 2020’de 7.20 liraya kadar dayandı. Hatta bu grafikte kur 100 milyar dolara rağmen rekor kırdı. TL’nin daha fazla değer kaybını önlemek için yapılan girişimlerle aslında meblağın 100 milyar dolarında üzerinde olduğu tartışılıyor. 2019’dan bu yana rekor seviyeye bakıldığında ise TL’nin bu dönem aralığında yüzde 40 değer kaybettiği görülüyor. Bankacılık sektörü 2001 yılındaki krizden bu yana, kısa dönemler haricinde döviz açık ya da fazlası pozisyon taşımayı tercih etmiyordu. Ancak tarihsel olarak gözlenen bu tercih, bu yıl itibarıyla kamu bankalarında değişti. BDDK verilerine göre kamu bankalarının net döviz açık pozisyonu 22 Mayıs’taki 4.3 milyar dolar seviyesinden 3 Temmuz itibarıyla 8.3 milyar dolara yükseldi. Özel bankalarda ise bu oran son birkaç yıldır 2-3 milyar dolar döviz fazlası seviyesinde bulunuyor. Seviye değişse de genel olarak pozitifte ve stabil bir seyir izliyor.
DÜŞÜŞ DURDU SINIRLI ARTIŞ BAŞLADI
Kamunun artan döviz arzının TCMB rezervlerinde negatif etkisi son dönemde bir miktar yavaşlasa da devam ediyor. TCMB’nin toplam rezervlerinde şubat ayından mayıs ortasına kadar yaşanan ve 23 milyar dolara kadar ulaşan düşüş önce durdu sonra rezervler sınırlı artış göstermeye başladı. Ancak verilere göre TCMB’nin rezerv kayıplarının azaldığı dönemde ise kamu bankalarının döviz açık pozisyonlarını belirginleştirdiği görülüyor. TCMB’nin son dönemde TL’deki değer kaybını sınırlama ve corona virüsü etkisini azaltma adına attığı adımlar sonrası bankaya ait döviz rezervlerinin sert düşüşle negatife geçmesi, piyasada dış kırılganlıklara yönelik soru işaretlerini artırıyor.
YABANCININ AĞIRLIĞI AZALIYOR
TCMB son yatırımcı toplantısı da dahil olmak üzere rezervlerdeki düşüşe ilişkin kapsamlı bir yorumda bulunmuyor. TCMB Başkanı Murat Uysal içinden geçildiği dönemde rezerv dalgalanmalarının normal ve geçici olduğunu serbest döviz kuru politikasın bir değişiklik olmadığını belirtiyor. Tahvil/bono piyasasında yabancı ağırlığının azalması ve yabancı yatırımcı payının yüzde 23’lerden yüzde 4’lere kadar sert düşmesinde Türkiye piyasalarına olan güven eksikliği öne çıkıyor. Son dönemde bu endişelere TL’deki değer kaybını durdurma amaçlı TCMB rezervlerinden azalış da eklendi. TL yıl başından beri dolar karşısında, benzer para birimlerinden sınırlı da olsa daha iyi bir performans gösterse de son 5 yılda yüzde 60 ile gelişmekte olan ülke para birimlerinden açık ara negatif ayrıştı.
KAMU BANKALARI DA KATILDI
Haber ajansına konuşan ve ismini vermeyen bir bankacı “TCMB rezervlerinden geçen yıl 30-32, bu yıl 60 milyar dolar satış gerçekleştirdi. Haziran ayında belirginleşmek üzere kamular da bu trende katılmış görünüyor. Bankaların alabileceği açık pozisyon öz kaynaklarının yüzde 20’si ile sınırlandırılıyor. Ancak baktığımızda şu anda kamu (mevduat) bankaları yüzde 25’i aşmış durumda. TCMB’nin rezervlerindeki kaybın kuvvetli olması nedeniyle kamunun TCMB’ye bankacılık kanalından destek olduğunu düşünüyoruz. 2001’den beri ilk kez yaşanan bu sürecin devam edip etmeyeceği de çok önemli” dedi. BDDK bankaların yabancı para net genel döviz pozisyonunun, yasal öz kaynağın yüzde 20’si üzerine çıkmasını istemiyor. Düzenlemeler kısa sürelerle bu sınırın aşılmasına izin verse de bunun senede altı defayı aşmaması gerekiyor. Kalkınma ve mevduat bankalarını içeren kamu bankalarının net döviz pozisyonunun öz sermayeye oranı ise 3 Temmuz haftasında yüzde 20,7’ye yükselerek ilk defa bu eşiği aştı. Bu oran bir önceki hafta yüzde 16,8 seviyesindeydi.
GEÇEN YIL 32 MİLYAR LİRAYDI
Kamu bankalarının döviz arzını belirginleştirdiği haziran ortasından bu yana ise dolar/TL 6.85 etrafında dar bantta neredeyse hareketsiz bir seyir izliyor. Reuters’ın aktardığına göre, başlıca kamu bankalarından Halkbank, konu hakkındaki sorulara yanıt vermedi. Vakıfbank ve Ziraat Bankası haber anında henüz cevap iletmedi. Merkez Bankası kamu bankaları ile eş güdüm içinde hareket edip etmediği sorusuna haber anında yanıt vermedi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) sorulara yanıt vermedi. Bankacılara göre TL’deki stabil seyirdeki en önemli etken kamunun döviz arzı. Bankacıların TCMB verilerinden yaptığı hesaplamaya göre, mayıs sonu itibarıyla kamunun TCMB rezervlerinden yaptığı döviz arzı yaklaşık 55 milyar dolar seviyesinde. TCMB’nin lokal bankalarla gerçekleştirdiği swap anlaşmaları dahil edilince hesaplanabilir hale gelen bu tutar Goldman Sachs’ın tahminine göre haziran da dahil edildiğinde 60 milyar dolara ulaşıyor. Geçen yıl da 30-32 milyar doları bulan bu arz, kamu bankalarının da katılımıyla 2019’dan beri bakıldığında 100 milyar doların hemen üzerine çıkmış durumda.