SARIKIZ EFSANESİ
En ünlü Türk efsanelerinden biri olan Sarıkız, Türkiye'nin Marmara ve Ege bölgelerindeki Kazdağlarının en yüksek zirvesi ile ilgilidir. Uzun zaman önce Güre köyünde Sarıkız adında güzel bir kız yaşar ve bütün genç erkekler ona aşık olur ve ondan evlenmesini isterler.
Babası bunlardan hiçbirini kocası olmaya uygun bulamayınca, gençler ona sırt çevirerek Sarıkız'ın günahkâr olduğu yalanını uydurarak babasından kızını ya öldürmesini ya da köyden uzaklaşmasını isterler. Babası çok sevdiği kızını öldürmeye gönlü el vermez.
Babası güzel kızını kendi başına hayatta kalacağını umarak Kazdağları'nın zirvesine götürmeye karar verir . Genç kız zorlu şartlarda hayatta kalmayı başardı ve hatta yolunu kaybeden gezginlere yardım bile eder. Babası ise kızının hala hayatta olduğunu öğrendiğinde, onu ziyaret eder. Baba kızının kaz çiftçisi olduğunu öğrenir. Günümüzde Sarıkız'ın mezarının bulunduğu tepeye onun adı, babasının gömülü olduğu tepeye ise Babatepe denilmektedir.
AYNALI MAĞRA EFSANESİ
Amasya'da yaşanan bu efsane, bir kralın son derece güzel olan yüzünü kapatmak zorunda kalan kızı hakkındadır. Babası kızının evlenme zamanının geldiğine karar verdiğinde, kızının yüzüne bir peçe takmasını ister. Kral kızının peçesini kaldırınca güzelliğine karşı koyabilen, ona güzel bir yüzden daha fazlası olarak bakan kişinin kocası olabileceğine karar verir.
Bu haber üzerine, Amasya'ya çok sayıda cesur genç bekar gelir. Prensesin peçesini kaldırmak için Amasya Meydanı'nda kurulan tahtına birer birer gelen gençler, dizlerinin üzerine çökerek peçesini kaldırırlar. Fakat kızın güzelliğine hemen kapılırlar. Bu günlerce devam eder. Ta ki bir gün çok fakir ama çok cesur bir genç şansını denemek istediğini söyleyene kadar. Genç adam güzel prensesin peçesini kaldırdığında, o kadar heyecan verici ve aydınlatıcı bir güç ortaya çıkar ki ortaya çıkan enerji ile ölen ikilinin etrafını bir ateş sarar. İki gencin cesetleri kasabanın dışındaki bir mağaraya gömülür ve mezarlarının kayalık olan cephesine güneş vurunca yüzey prensesin güzel yüzü kadar parlar.
KIZ KULESİ EFSANESİ
İstanbul'da bulunan Kız Kulesi ile ilgili pek çok hikaye vardır, ancak en ünlüsü Selçuklu Sultanı ve güzel kızıyla ilgili olanıdır. Padişah, bir kahinden kızının bir yılan tarafından ısırıldıktan sonra öleceğini öğrenir ve kızının hayatını korumak için İstanbul Boğazı'ndaki bir adada bulunan kulede yaşamaya gönderir. Kızı yıllarca orada yaşar ama bir gün çok ağır bir hastalık atlatır.
Halk prensesin sağlığına kavuşmasını kutlamak için birçok hediye gönderir. Hediyelerden biri bir üzüm sepetidir. O sepeti kuleye götüren köylü kadından habersiz, tatlı meyvelerin derinliklerinde küçük bir yılan gömülüdür. Gece kız uyurken yılan sürünerek dışarı çıkar ve kahinin dediği gibi güzel prenses yılan ısırması sonucu ölür.
KÜTAHYA KALESİ EFSANESİ
Efsaneye göre, Kütahya'da bir zamanlar devler yaşıyormuş. Ve ve bir gün liderleri onlara Nemrut Dağları'ndan kayaları şimdi Hisar Tepesi olarak bilinen yere taşıyabilmeleri için omuz omuza sıraya girmelerini söylemiş. Devler daha sonra bir kale inşa etmeye başlamışlar. Fakat duvarların yükselmesi ve yolların elleriyle kazılması uzun zaman almış.
Bu sırada 1000 yaşında olan devin 300 yaşında olan bir oğlu çalışırken aniden ölmüş. Ölüme ilk kez tanık olan dev, çok üzülmüş ve yaptığı kaleye bakarak, 'ölümün bu bölgede olduğunu bilseydim asla bir taş üstüne taş koymazdım' demiş.