Beşiktaş'ın eski futbolcusu ve teknik direktörü Tayfur Havutçu, 3 Temmuz sürecinde yaşadıklarını Habertürk Gazetesi'ne anlattı. Tayfur Havutçu'nun eşi Neslihan Havutçu'nun Beşiktaş hakkında söylediği sözler de dikkatlerden kaçmadı.
"Kimi arasanız emniyetteydi"
3 Temmuz sabahı tesislere gittiğimizde Serdal Adalı odada oturuyordu. Olayları birlikte izledik. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Hatta ben de ‘Neler oluyor?’ diye Serdal Ağabey’e sordum. Kaos ortamı vardı. Bu olay Türk futbolunda da büyük travma yarattı. Biz olaya 11 Temmuz’da dahil olduk. Takımla birlikte yurtdışı kampındaydık. İdman dönüşü Ahmet Ateş ile Serdal Ağabey lobide oturuyordu. Bizi de ifadeye çağırdıklarını söyledi. ‘Özel uçakla gidip hemen ifademizi verelim, dönelim’ dedik. Emniyete gittiğimizde Türk futbolunda kimi arasanız oradaydı. Daha ifademizi vermeden televizyonda altyazılar geçmeye başladı. O an bir şeyler olacağını hissettim.
"Her şey önceden ayarlanmıştı"
Telefon görüşmelerini bile görmeden gazetelerde tapeler çıktı. Algı operasyonu yapıldığı belliydi. Gözaltı sürecinden sonra savcılığa çıktık. Orada da, mahkemede de bir şey sormadılar. Her şey önceden ayarlanmıştı. O günkü hakim ‘Hepinizi tutukladım’ dedi. O sözleri hiçbir zaman unutmayacağım. Hayatımın en kötü günüydü. Hayatımda karakola gitmeden kendimi cezaevinde buldum. Cezaevinde devamlı umut içindeydik. Hep itiraz oluyor, ama bir şey değişmiyordu. Sonunda durumu kabullendik. Cezaevi koşulları belli. Herkes şokta. Kendimizden çok ailemizi düşünüyorduk.
"Aynı pozisyona kendileri düştü"
İddianamede İbrahim Akın ile ilgili şeyler yazıyor. İbrahim Akın’ın 3 yıl kaptanlığını yapmışım ben. Onunla görüşmem yok. Finalden bir hafta önce menajerle yapılmış 5 görüşme alınmış. Bana 3. şahıslarla yapılan konuşmaları sordular, ‘Ben ne bileyim’ dedim. 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde adil yargılanma olmadı. Dosya Yargıtay’dan döndü. 13. Ağır Ceza’da da olay ortaya çıktı. Hep Allah’a sığındık. Bugün bakıldığında o gün bizi yargılayanlar aynı pozisyona kendileri düştü. Bazıları kaçtı, bazıları görevden alındı. Bize kumpas kurulduğu apaçık ortada. Olmayan bir şeyden dolayı eziyet çektim. Ama onur mücadelesi verdik.
"Zirvedeyken yere çakıldık"
4 yılı aşkın bir süreç nihayet istediğimiz gibi bitti. Alnımızın akıyla çıkmak istiyorduk. Nihayetinde Türk adaleti yerini buldu. Ama herkesin hayatı altüst oldu. Kelimenin tam anlamıyla hayat bize zehir oldu. Schuster’den sonra görevi devralmıştım. Mayıs sonuna kadar Türkiye Kupası’nı kazandık. Sonra Beşiktaş’la 3 yıllık yeni sözleşme imzaladık. Kariyerimin zirvesindeyken bir anda rüyamızda göreceğimiz şeyleri yaşadık. Bir anda yere çakıldık. Maç izlemeye davet edilen Carlos Carvalhal takımı devraldı.
"Başarılı olacağıma adım gibi eminim"
Artık önüme bakıyorum. Bilgim ve becerimle Türk futboluna hizmet etmek istiyorum. Hakkımda ne TFF’den ne de UEFA’dan ‘Çalışamaz’ kararı vardı. Yasal bir engel yoktu, istesem çalışırdım. Daha önce birçok kulüpten teklif aldım ama aklanıp çalışmak istiyordum. Şimdi önümün açık olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar kimseden bir beklentim olmadı. Kulüp bulmak için çevremi hiç kullanmadım. Hak ederek bir yerlere gelmek istiyorum. Çalışma arzum ve isteğim üst düzeyde. Kendimi enerjik hissediyorum. Doğru bir kulüpte yeniden başlamak istiyorum. Kaldığım yerden devamını getirmek istiyorum. Çok sayıda hocayla çalıştım. Birçok bilgi aldım. Bu benim avantajım ve başarılı olacağıma da adım gibi eminim.
"Görevi ben kabul etmedim"
İnsanın hayatta her şey başına gelebilir. Ama 10 yaşında başladığım futboldan dolayı cezaevine gireceğim aklımın ucundan geçmezdi. Her şeyde bir hayır vardır, ‘şer’de bile. İçeri girmesem belki daha kötü bir şey başıma gelecekti. Hep sabrettim, dua ettim. Allah’ın adaleti sapmaz. Sonunda da tecelli etti. Çıktıktan sonra Yıldırım başkan göreve başlayacağımı bildirdi sağolsun. Ama ben takım iyi gittiği için, Beşiktaşlılık ağır bastığı için düzeni bozmadım ve görevi kabul etmedim.
“Gardiyanlar bile inanmadılar”
Tayfur Havutçu ile röportajımız sırasında cezaevi günlerini konuşurken öfke, hüzün basıyor evi... Havutçu’nun eşi Neslihan hanım dayanamayıp araya giriyor, “Cezaevi komutanından, gardiyanlara kadar hiç kimse inanamadı Tayfur’un orada olmasına. Burada olmamalı dediler ama oldu işte” diyor, kendilerinden çalınan günler için ‘ah’ çekiyor.
"Fenerbahçeliler aradı Orman aramadı"
3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe’nin göstermiş olduğu duruşu bizim camia maalesef gösteremedi. Fenerbahçe ilk günden son güne kadar yargılananların yanındaydı. Beraat kararından sonra Fikret başkan telefonla bile aramadı. Yönetimden arayanlar oldu ama kendisi aramadı. Yıldırım Demirören hep yanımdaydı. Hasan Arat, divan başkanımız Yalçın Karadeniz aradılar. Bunun yanında Fenerbahçe ve Galatasaraylılar da aradı.
"Beşiktaşlılığı Seba’dan öğrendim"
Cezaevinden çıktıktan sonra sayın Fikret Orman başkanlığı döneminde takımın başına geçtim. Biz bir mücadele veriyoruz, ama başka hocalarla görüşülüyor. Orada da açık olmalarını beklerdim. Ben oradayken Samet Hoca ile görüştüler. Beşiktaş ile hiçbir zaman para konuşmadım. Beşiktaşlılığın ne olduğunu ben çok iyi biliyorum. Bunu Süleyman Seba’dan iyi öğrendim. Beşiktaş benim yuvamdı.
"Düşünüyorum yanlışım yok"
Geriye dönüp ‘Nerede yanlış yaptım’ diyorum? Ama ben yanlış yapmadım. O gün Metin Depe penaltıyı atsa, uzatmalarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi kupayı alsa bunlar yaşanmayacaktı. Demek ki kaderde bunlar varmış. Bazı şeylerin önüne geçemiyorsunuz bazen. Beşiktaş’ın başına geçme fırsatı gelmiş. Kupa kazanmışız. Yine aynı görevi verseler yine seve seve kabul ederim.