EKONOMİ SERVİSİ / İSTANBUL
Amerika’da seçmenin yarın sandık başına gideceği başkanlık yarışından kimin zaferle çıkacağı dünya ekonomisinin kaderini de belirleyecek. Seçim vaatleri birbirinden keskin çizgilerle ayrılan adaylardan Demokrat Clinton, zenginlerin daha fazla vergi ödemesini savunurken, Trump bu vergi türünde yedi vergi diliminin 3’e indirilmesini istiyor. NAFTA’yı fesh edeceğini açıklayan ve FED’e daha şahin üyeler ataması beklenen Trump’ın, Türkiye gibi gelişmekte olan ülke ekonomileri için risk oluşturabileceği belirtiliyor.
CLİNTON'DAN ZENGİNE EK VERGİ
Clinton ve Trump’ın politikalarının başında vergi reformları geliyor. ABD’nin çarpık vergi sistemini basitleştirmeyi ve adilleştirmeyi taahhüt eden iki adayın bunun için öngördükleri reformlar ise oldukça farklı. Clinton, adil bir vergi sistemi için zenginlerin daha fazla vergi ödemesi gerektiğini belirterek, yılda 5 milyon dolar ve üstünde gelir elde eden zenginlere yönelik vergi oranının yüzde 39,6’dan yüzde 43,6’ya yükseltilmesini öneriyor. Clinton’ın bu önerisi, şu an yüzde 10’dan başlayarak yüzde 15, yüzde 25, yüzde 28, yüzde 33, yüzde 35 ve yüzde 39,6’a kadar yükselen vergi oranlarına tabi tutulan yedi gelir dilimine bir yenisinin eklenmesi anlamına geliyor. Yılda 1 milyon dolar ve üzeri kazancı olanların en az yüzde 30 gelir vergisine tabi tutulmasını isteyen Clinton, Amerikalı şirketlerin vergi ödemekten kaçmasını engellemeye yönelik yeni düzenlemeler de vadediyor.
10.4 MİLYON YENİ İSTİHDAM
Clinton, zengin Amerikalıları hedef alan vergi reformları sayesinde elde edilecek ekstra kamu geliriyle altyapı yatırımlarını, eğitim faaliyetlerini ve temiz enerji projelerini desteklemeyi planlıyor. Bunların ekonominin daha hızlı büyümesine katkı sağlayacağına inanan Clinton, ekonomi politikalarının 10 yılda 10,4 milyon yeni istihdam sağlayacağını iddia ediyor.
TRUMP VERGİLERİN AZALTILMASINI İSTİYOR
Emlak milyarderi Trump, vergilerin azaltılmasının ekonomiyi canlandıracağı teziyle gelir vergisi dilimlerinin ve bunlara karşılık gelen vergi oranlarının yediden üçe indirilmesi teklif ediyor. Ayrıca, şu an yüzde 35 olan kurumlar vergisinin yüzde 15’e çekilmesini öneren Trump, bunun Amerikalı şirketlerin daha düşük vergili ülkelere taşınmasını önleyeceğini ve taşınanların geri dönmesini sağlayacağını öne sürüyor. Trump, buna ilaveten, Cumhuriyetçilerin uzun zamandır karşı çıktığı veraset vergisinin tamamen kaldırılmasını planlıyor.
POLİTİK KRİZE YOL AÇAR
Washington merkezli düşünce kuruluşlarından Brookings ve Urban enstitülerinin iş birliğiyle kurulan Vergi Politikası Merkezi'nin analizlerine göre, Clinton'ın vergi politikaları önümüzdeki 10 yıl içinde vergi gelirlerini 1,1 trilyon dolar artıracak. Trump'ın vergi reformu ise 9,6 trilyon dolarlık gelir kaybına yol açacak. Bu nedenle, Trump'ın başkan seçilmesinin ülkenin halihazırda yüksek olan bütçe açığını sürdürülemeyecek seviyelere çıkararak, yeni bir finansal krize yol açabileceği yorumları yapılıyor.
Ticaret karşıtlığında Trump önde
Demokrat aday Clinton sadece istihdam imkanları ve daha yüksek ücretler sağlayacak ticaret anlaşmalarını destekleyeceklerini söylerken, Trump yürürlükte olan ve müzakare edilen tüm anlaşmaları iptal etmeye kadar varan popülist teklifleriyle öne çıkıyor.Dışişleri Bakanı iken müzakerelerini sürdürdüğü Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) hakkında fikir değiştiren Clinton, son hali kamuoyuna sunulan anlaşmayı kendi kriterlerini karşılamadığı için desteklemeyeceğini söylüyor. Trump ise hem TPP'ye hem de Avrupa Birliği ile müzakare edilen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması'na (TTIP) karşı çıkarken, Clinton’un ise her iki anlaşmayı da imzalayacağını iddia ediyor.
NAFTA’ya iptal Meksika ve Çin’e yeni vergi duvarı
Hillary Clinton’ı eleştirirken eşi Bill Clinton’un imzaladığı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) sık sık dile getiren Trump, “ABD’nin imzaladığı en kötü anlaşma” olarak nitelendirdiği NAFTA’yı feshedeceğini söylüyor. Cumhuriyetçi adayın, ayrıca Çin'den ve Meksika’dan ithal edilen mallara sırasıyla yüzde 45 ve yüzde 35 tarife uygulanması gibi daha önce hiç kimsenin teklif etmediği aşırılıkta planları var. Dolayısıyla, Trump’ın başkan seçilmesi halinde ABD’nin ticari ilişkilerinde radikal değişiklikler yaşanması öngörülüyor.
Bankacılık Yasası’na tırpan
Finansal regülasyonlar, iki adayın birbirine zıt politikalara sahip olduğu bir başka başlık. Clinton, 2007-2008 finansal krizinden sonra yürürlüğe giren “Dodd-Frank Bankacılık Yasası” gibi finansal regülasyonların korunmasını ve geliştirilmesini öngörüyor. Aşırı regülasyonların ülkeyi her yıl 2 trilyon doların üzerinde zarara uğrattığını ve ekonominin yüzde 25 daha küçük kalmasına neden olduğunu savunan Trump ise Dood Frank'ın tamamen kaldırmasını istiyor. Bu, Tüketicinin Finansal Haklarının Korunması Ofisi, Finansal İstikrar Gözetim Konseyi ve Federal Sigorta Ofisi gibi kuruluşların kapatılacağı anlamına geliyor.
Trump gelirse Yellen gidebilir
Kaderi başkanlık seçimini kimin kazanacağına bağlı bir başka kurum ABD Merkez Bankası (Fed). Fed Başkan Yellen’i, Beyaz Saray’ın isteği kararları almakla suçlayan Trump, hedef aldığı Yellen için, “Ülkeye yaptıklarından ötürü utanması gerekir” ithamında bulunuyor. İlk 4 yıllık görev süresi 2018’de dolacak Yellen’i yeniden aday göstermeyeceğini açıklayan Trump’ın, başkan seçilmesi halinde yönetim kuruluna daha “şahin” üyeler ataması bekleniyor. Clinton’un yine statükoyu koruyacak “güvercin” atamalar yapacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla, başkanlık seçiminin sonucu, paranın patronu Fed politikaları açısından tüm dünya için önem taşıyor. Öte yandan, saat başı asgari ücretin Clinton,7.50 dolardan 12 dolara, Trump ise 10 dolara çıkarılmasını istiyor.
Ekonomi için büyük risk
ABD’de başkanlık seçimlerini Trump'ın kazanmasının gelişmekte olan ekonomileri için risk oluşturabileceğini tahmin ediliyor. Berenberg Türkiye Ekonomisti Wolf-Fabian Hungerland, Trump'ın dünya ekonomisi için en büyük risklerden bir tanesi olduğunu kaydetti. Trump'ın ne yapacağı belli olmayan bir aday olduğunu vurgulayan Hungerland, özellikle uygulamak istediği dış politikanın yatırımcılar için belirsizlik oluşturabileceğini anlattı. Wolf-Fabian Hungerland, Trump'ın ABD Başkanı olması durumunda gelişmekte olan piyasalarda da belirsizliğin hakim olabileceğini belirtti. Hungerland, Trump'ın başkan olmasının Türkiye için iyi bir sonuç olmayacağı öngörüsünde bulundu.
Clinton’la TL güçlenebilir
TD Securities Gelişen Piyasalar Kıdemli Stratejisti Cristian Maggio, Trump'ın kazanması sonrasında gelişmekte olan para birimlerinin ve hisse senetlerinin değer kaybedebileceğini, Türkiye piyasasının da bu etkilenen grup içerisinde olabileceğini aktardı. Maggio, Meksika gibi ülkelerin böyle bir sonuçtan en fazla etkilenebileceğine dikkati çekerek,Clinton'ın kazanması durumunda ise TL'nin kısa süre de olsa güçlenebileceğini dile getirdi. Maggio, "Aslında hangisi kazanırsa kazansın uzun vadede kayda değer bir fark olmayacak. Hatta Clinton'ın kazanması gelişmekte olan piyasalar için önemli olan emtialar üzerinde olumsuz etkiye sahip olabilir" ifadelerini kullandı.