Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Bursa’da düzenlenen mitingde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e eşlik etti. Burada konuşan Yavaş, başka bir mitingde İHA ve SİHA'lar ile ilgili konuştuğu videonun AK Parti Milletvekili Alpay Özalan tarafından kesilerek "Muhalefet misiniz? İşgal ordusu musunuz?" denilerek paylaşmasına tepki gösterdi. İsim vermeden konuşan Yavaş, “Kasları beyninden fazla gelişmiş trol bir Milletvekili var. Benim sözlerimi kesmiş. Dedim ki 'asıl gündem seçim ve geçim. 14'ünden sonra İHA'lar, SİHA'lar tekrar görev alanına dönecek. Ama siz işsizlikle enflasyonla baş başa kalacaksınız. Gerçek gündem budur” dedi.
Yavaş, burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
“İLK YAPILACAK İŞLERDEN BİRİSİ SİNAN ATEŞ CİNAYETİNİN FAİLLERİNİN TAMAMININ YAKALANIP, CEZALARINI ÇEKMELERİ”
“Bursa’nın fakir bir mahallesinde doğup, ailesinin büyük emeklerle okutup Ankara’ya gönderdiği, orada önemli bir kuruluşun genel başkanlığını yaptıktan sonra menfur bir cinayete kurban giden Sinan Ateş’i saygıyla anıyorum. Başta Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere İYİ Parti Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere; diğer dört genel başkanla birlikte hepsinin verdiği söz şudur; ilk yapılacak işlerden birisi bu cinayetin bu cinayetin faillerinin tamamının yakalanıp, cezalarını çekmeleridir. Bu kadar güçlü bir iktidar bir tweet atanı dünyanın öbür tarafında yakalayıp getiriyor ancak maalesef Ankara'nın göbeğinde bir cuma namazı çıkışı işlenen bu cinayetin faillerini hala aydınlatamadı. Adalet anlayışı maalesef ülkemizde bu hale geldi. Adalet anlayışımız; hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku haline geldi. Hep beraber hak, hukuk, adalet diyoruz.
"SAYIN CUMHURBAŞKANI EN AZ 100 DEFA 'ÇIK KARLIMA' DEDİ. ÇIKTI. ONU ADAY YAPAN SİZSİNİZ. ŞİMDİ NE OLDU?"
Gelirken okudum; seçime gidiyoruz diyorlar ki… 'Kılıçdaroğlu'nu birileri aday etti.' Benim bildiğim sayın cumhurbaşkanı en az 100 defa 'Çık karşıma, çık karşıma' dedi. Çıktı. Onu aday yapan sizsiniz. Şimdi ne oldu? Ve anketler yükseldikçe bu sefer sesler de yükselmeye başlıyor. En son bir tane bakan, seçimin güvenliğinden, asayişinden sorumlu olmasına rağmen; kendisi de aday olmasına rağmen şu açıklamayı yaptı; 14 Mayıs'ta AK Parti kaybederse bu Türkiye'ye vurulmuş bir darbedir, bizi indirmek istiyorlar. Sayın Ömer Çelik'te şunu söyledi; 'Muhalefetin tek amacı var cumhurbaşkanımız ve AK Parti’yi yenmek.' Evet. Onun için seçime girdik. Seçime girerken 'Ey milletimiz biz kaybetmeye gidiyoruz' mu diyecektik? O zaman seçime niye girelim? Sizin bozduklarınızı yapmak, yapamadıklarınızı yapmak için iktidara talibiz. Bundan daha doğal bir şey var mı? Ama Ankara'da da yaptılar. Demokrasi anlayışları şu; seçime herkes girebilir ama kazanmaları yasak. Evet nereden nereye geldik değil mi?
“İŞSİZLİK, TORPİL, LİYAKAT BUNLAR KONUŞULMASIN İSTİYORLAR”
Birinci turda seçimi kazanma ihtimali yüksek bir topluluğa söylenen söze bakıyoruz. Maalesef niye böyle yapıyorlar? İşsizlik, torpil, liyakat bunlar konuşulmasın istiyorlar. Yabancı sorunundan tutun Türkiye'de şu anda fiilen yaşanan sorunlar konuşulmasın, bunun yerine biz onlara iftira atalım kendilerini savunsun. Ben de şuna gönüllü oldum; cevabı ben vereyim sayın genel başkanlar da vaatlerini anlatsın dedim. Çünkü fiilen bu saldırıyı yaşamış birisiyim. 2019'da aday olduk. Baktılar ki anketler yükseldi. Önce diyorlardı, 'bu kim, 30 bin nüfuslu yerde belediye başkanlığı yapmış' falan. Sonra baktılar anketler yükselmeye başlayınca dediler ki; 'Bu, işçilerin hepsini çıkaracak.' O yetmedi. ‘Bu’, dediler 'sosyal yardımların hepsini kesecek.' O da yetmedi. 'Hayat tarzınıza karışacak.' O da yetmedi. Çünkü, Ankaralı dinlemedi. Ankaralı, 23 buçuk yıldır; jeliboncu bir kafanın yönettiği Ankara'da olanı biteni görüyordu. Oğlunun birine televizyon, oğlunun birine spor kulübü alıp Ankara’nın kaynaklarını oraya harcıyordu. Türkiye'de eski dönemde hiçbir işi olmadığı halde şu anda Türkiye'de ilk 100'e giren birkaç tane iş adamı çıkmıştı, belediye ihalelerinin altından. Hep bunu duyuyorlardı. O yetmez gibi 16 milyar parayı ANKAPARK gibi ucube bir projeye, herkesin 'yapma' demesine rağmen gitti oraya gömdü. Çünkü Çin'den malzemeleri getirenler de aynı, orayı işletenler de aynı. Bunların ortaya çıkmasını istemiyorlardı. Ankara'ya girişte kapılar var, ne işe yaradığı belli değil; 235 milyon. Her tarafına saat kulesi diktiler, plastik saat kulesi. Onlara harcanan para 100-150 milyon lira. Ankara'nın asli sorunları dururken hep oralara para yatırdılar. İşin acı tarafı şu: Bunlar muhafazakar kitleye; ‘çalıyor ama çalışıyor'u kabul ettirdiler maalesef. Çok üzüntü duyuyoruz bundan. İşte bu İslam’a verilen en büyük zararlardan birisidir. Oysa biz inancımıza göre affolmayacak tek günah kul hakkı değil miydi? Ne oldu da bunlara gözlerini yumdurdular?
"MAALESEF DİNİ SİYASETE ALET EDİNCE, İNSANLARIN GÖZÜ KÖR OLUYOR"
Bu sefer Sayın Cumhurbaşkanı demeç verdi: 'Mansur Yavaş 35 bin nüfuslu bir beldenin belediye başkanı büyük şehri nasıl yönetecek.' Şimdi de iktidarı nasıl yönetecekler diyorlar ya üç koyunu güdemezler diye. Çünkü hepsi şu andaki iktidarı yönetenlerin hepsi annelerinden yönetici doğdu. Elde neler var bir fırsat verin. Bak, Ankaralı bize fırsat verdi. Türkiye de bize fırsat versin de nasıl yönetileceğini gösterelim.
Dediler ki ilk ay; personel maaşından 50 milyon lira, nereden ödeyeceksin? Bu arada da seçimin son ayına girerken koştur koştur bankalardan faizli kredi çekmek suretiyle müteahhitleri doyurdular. Çünkü bu gelirse ne olur ne olmaz ödemez vs. diye.
Hani bir bakan da çıktı yine dini siyasete alet ederek; 'Ey Müslüman seçimi kazandığı zaman şampanyayla kutlayacaklara mı oy veriyorsun yoksa alnı secdeye değenlere mi?' diye söyledi. Ben de şunu hatırlattım; Sayın bakan biz seçimi kazandık, akşam otobüsün üzerine çıktık dedik ki sevgili Ankaralılar; ‘dur’ dediniz seçimi bize verdiniz ama biz zafer falan kazanmadık. Çünkü zafer düşmana karşı kazanılır. Bizim düşmanımız falan yok. Sadece ve sadece bize 5 yıllığına görev tevdi edildi. Bize düşen rozetimizi çıkarıp herkese ihtiyacına göre eşit şekilde hizmet etmek' dedik. Sabah da gittik Ankara'nın manevi sahibi Hacı Bayram Camii'ne. Orada sabah namazımızı ve şükür namazımızı kıldık. ‘Haydi bismillah’ diye Ankara'yı donattık, işe başladık. Siz ne sanıyorsunuz bizi? Ama maalesef böyle dini siyasete alet edince insanların gözü kör oluyor.
Aynı Sayın Bakan, kendi hükümetlerinde bakanlık yapmış birisini, adı yolsuzlukla anılan birisini, uçakta bir hali var; devletin uçağında şampanyayı devirmiş, gözler bayılmış, kendi de yayılmış. Hatırlıyor musunuz o görüntüyü? Tek kelime ettiğini duydunuz mu, ‘bu bize yakışmıyor’ diye? Aynı bakan bir gazeteciyle yaptığı konuşmada her cuma günü bakıyorum Google'a oradan bir ayet sallıyorum diyen bakan değil mi? Peki ona ne söylediniz? Ona tek kelime ağzınızı açtınız mı? Aynı kelimeyi başka partiden birisi deseydi, Allah bilir başına neler gelirdi.
"NE YAPARLARSA YAPSINLAR, DÜZELMİYOR VE DÜZELECEĞİ DE YOK"
21 yıldır aynı iktidar var ve aynı iktidarın geldiği son durum şu: İki ayda bir değişen ekonomi bakanı, iki ayda bir değişen Merkez Bankası başkanı. O yetmiyor eski bakanları çağırıyorlar. Eski bakan da diyor ki; 'Siz bizim dediklerimizi dinlemiyorsunuz ki, kendi kendinize bir model buldunuz; dolayısıyla kusura bakmayın benim sizle işim olmaz' diyor. Ama bu tarafa baktığınız zaman birçok ekonomist var. Dünyaca tanınan, başarılarıyla ortaya çıkmış adete bir şampiyonlar ligi var bu tarafta. Ve inşallah düzeltirse bunlar düzeltecek. Çünkü son ayda yapılan bütün iyileştirmelere rağmen düzelen hiçbir şey yok.
Ne yaparlarsa yapsın düzelmiyor ve düzeleceği de yok. Bunlar konuşulmasın diye; ‘PKK, PKK, PKK.’ Zaten şöyle bir tarzları oluştu sadece yöneticilerin değil AK Parti'ye gönül vermiş bazı fanatiklerde de aynı var, hatalı bir şey söylese; ‘sus lan FETÖ'cü.’ Ona göre hatalı bir şey söylese, hemen; ‘sus lan sen PKK'lı mısın?’ Konuşmasını hiç kimsenin, istemiyorlar. Ama mesela dinleselerdi. Muhalefet, ‘Esat ile gidin görüşün inat etmeyin' dediler. Onu diyenleri mahvettiler. Şimdi görüşüyorsunuz. Zamanında görüşseydiniz de bu kadar Suriyeli, mülteci ülkemize dolmasa iyi değil miydi?
“1.6 MİLYARI HAKSIZ KESTİLER. ANKARA HALKINA HİZMET ETMEMİZİ ENGELLEMEK İÇİN YAPTILAR”
Pandemi oldu maskeyi dağıtamadılar da dağıtmak da istemediler. Yardımlaşmak istiyoruz yasal hakkımız, sayın Genel Başkanımız üç aylık emekli maaşını yatırdı Ankara Büyükşehir'e ona da çöktüler maalesef. Ama biz hiç dinlemedik. Belediye olarak olmasa da organizasyonu yaptık, insanların birbiriyle dayanışmasını sağladık ve pandemi döneminde ne aç bıraktık, ne açık bıraktık.
Baktılar olmuyor bir şeyler yapılması lazım, engellenmesi lazım. Bizim metro gelirlerimizden, bilet gelirlerinden para kesiliyordu; eski belediye başkanının başka işleri olduğu için metroyu yapamayıp devretmiş Ulaştırma Bakanlığı’na. Sayın Tuna döneminde de sözleşme yapmışlar metronun aldıkları bilet parasının belirli bir miktarıyla ödeyecekler diye.
8 Nisan'da aldık. 28 Nisan'da bir kararname çıktı. 28 Nisan'daki kararnameye göre de belediyenin bütçe gelirlerinden yüzde 5 kesmeye başladılar ve dört yılda normalde 80 milyon kesilmesi gerekirken; 1.7 trilyon lira para kestiler. Yani 1 katrilyon 700 milyon lira kestiler. 1.6 milyarını haksız kestiler.
Ankara halkına hizmet etmemizi engellemek için yaptılar. Zannediyorlar ki Mansur Yavaş'a zarar verdik. Hayır, halkı cezalandırıyorsunuz. 1 milyar Çevre Bakanlığı'ndan hala alacağımız var. Maalesef onları da alamıyoruz. Engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyor ama Ankara halkı memnun. Niye memnun eskisi gibi Ankara halkı soyulmuyor.
“KASLARI BEYNİNDEN FAZLA GELİŞMİŞ TROL BİR MİLLETVEKİLİ VAR. BENİM SÖZLERİMİ KESMİŞ”
TRT; 32 saat Sayın Cumhurbaşkanına, 32 dakika Sayın Kılıçdaroğlu'na fırsat veriyor. Bu şunu hatırlatıyor bana; hani Hz. Ömer'in mumu diye gelmiştiniz siz iktidara gelirken? Hani kamu kaynaklarınızı ayıracaktınız kişisel harcamalarınızdan, kişisel propagandalarınızdan? İşte bunun için yenileceksiniz. Devleti, ‘bizim’ diye düşünüyorsunuz. Devletimiz milletindir. Onda herkesin emeği vardır. O İHA'lar, SİHA'lar 90'lı yıllarda üretilmeye başlamış. Şimdi bu seviyeye gelmiş. Emek veren herkesten Allah razı olsun. O Anadolu gemisinin yapıldığı terane 72 yılında yapılmış. Ama eski iktidarlardan hiçbiri bunları siyasete alet edip parti propagandası yapmadı.
Bir Sayın Bakan da çıkmış diyor ki… Bir de, ‘Bunlar…’ Bunlar, ne demekse? 'Bunlar gelirlerse İHA'ları, SİHA'ları depolara kaldırır.' Önce sen Rusya'dan aldığın S400'leri niye hangara kapattın onun bir hesabını versene. Onun parasını millet ödedi.
Şimdi kasları beyninden fazla gelişmiş bir tane trol milletvekili var. Dün benim söylediğim bu sözü kesmiş, millete trollük yapacağım diye uğraşıyor. Dün dedim ki; 'Asıl gündem seçim ve geçim. 14'ünden sonra bunlar hep yerlerine gidecek. SİHA'lar yerine gidecek, İHA'lar yerine gidecek ve gemi tersanesine gidecek.' ‘Bunları’ diyor, ‘kapatacak.’ Altında bizim konuşmamızın devamını yayınlamamış. Diyoruz ki, evet bunlar seçimde kullanıldı, tekrar görev alanına dönecek. Ama siz; işsizlikle, aşsızlıkla, kiralarla, enflasyonla… Hepsi ile baş başa kalacaksınız. Gerçek gündem budur. Bunu unutmadan; asla ve asla başka gündeme kapılmayın.
Ve şunun da sözünü veriyoruz: Nasıl; 90'lı yıllarda üretilen İHA'lar, SİHA'lar şimdi geliştirilip bu hale geldiyse, bize düşen; o İHA'ları, SİHA'ları… Elimizde ne varsa bunları daha da geliştirip, sınırlarımızı tehdit edenlerin hepsine kim olursa olsun adı, hepsinin üzerine füze gibi yağmak için onları daha da geliştireceğiz. Şüpheniz mi var? Her seçim dönemi milliyetçi oluyorlar. Seçimlik milliyetçi. Seçim dönemi milliyetçi oluyorlar. E hani siz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almıştınız? Bir tanesini falan değil. ‘Her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık’ demediniz mi? Şimdi ne oldu? Seçim var değil mi?
Bir haber duyduk. İmralı’ya heyet göndermişsiniz. Evet, Sayın Genel Başkanımız anlatır belki. Ve utanmadan, ‘Bunlar Apo’yu çıkaracak, teröristleri çıkaracak’ diye propaganda yapıyorsunuz. Onları hapisten çıkaracak adam daha doğmadı, cezalarının tümünü çekecekler. Boş lafı boş verin. Siyasi af; ya 360 oy ile olur ya da Cumhurbaşkanı’nın imzası ile olur.”